Çanakkale Savaşları kadar yıldızı durmadan
yükselen başka bir savaş var mıdır? 18 Mart bugüne kadar hep askeri törenlerin
konusu olmuştu. Ama bir kaç yıldır Çanakkale ulusun ana temalarından biri.
Birden, varoluşumuzu keşfettik
Burada bize yardımcı olan Yeni Zelanda ve
Avustralyayalılara teşekkür borçluyuz. Anzakların torunlarının 25 Nisanlarda
gözyaşları içinde Şafak Ayini’ne
durması, bizi “sivil ulus” olarak da uyandırdı. Onlarla ağlamaya başladık.
Sonra kulaklarımızı yere dayadık ve kendi ölülerimizi keşfettik! Anzakların
torunları, bugün özgür ve bağımsız ülkelerinde başları dik yaşamalarını,
Çanakkale’deki dedelerine borçlu olduklarını unutmuyor! Orada dedelerinin niçin
öldükleri sorularıyla, ulus olarak varoluşun kapılarına geldiler. Dedeleri
boşuna Çanakkale’de bizim Mehmetçiklerle koyun koyuna yatmamaktadır. Bunu
gösteriyorlar.
Anzakların törenleri bizi tam ruhumuzun
ortasından vurmuştur.
Anzakların torunları, Dur Yolcu! diye başlayan destansı şiirlerimizin içindeki mücevheri
pırıldatmıştır.
Anzaklarla birlikte ulusça karşı karşıya
bulunduğumuz zorluklar karşısında, kulaklarımızı Çanakkale’de, Conk Bayırı,
Seddülbahir, Sarıbayır Tepeleri, Gelibolu, Kirtepe.. topraklarına dayadık ve
aşağıda sessizce yatan yüzbinlerin kalp atışlarını dinler olduk. O yüzbinlerin
sessizliğinin sadece Çanakkale’den değil bütün yurt topraklarında dinler
olduğunu öğrenmeye başladık. Mehmet Akif’in
Kuruluş ve öncesini anlatan destanında yeniden ruhumuzla karşılaştık.
***
Çanakkale Anzaklar gibi bizim de ulus olarak
dirilişimizin bir temel taşıdır. Orası Ulusal Kurtuluş Savaşının başlangıç
noktasıdır. Çanakkale’de yenilen İngilizler ve müttefikleri, daha sonra
ellerini kollarını sallaya sallaya İstanbul’a girecek, bütün Anadolu’ya
yayılacaklar ve bir ulusun doğuşunun ateşini yaktıracaklardır. Çanakkale’deki
düşmanlar veya emperyalistlerle, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndaki düşmanlar aynı ve
tektir..
Çanakkale, bu ülkenin nasıl kurulduğunu yeniden
bilince çıkartıyor. Retçilerin, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı da nihayet
keşfetmelerini sağlıyor. Bu sağlıklı bir gelişmedir. Bu ülke topraklarında
ortak yaşamamız ve tartışmamız için, en asgari zeminin bütün gerçekliğiyle
nihayet kendisini kabul ettirmiş olmasındaki bu kadar gecikmeyi, İkinci Dünya
Savaşı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda kaybettiğimiz 5 milyon insanımıza vicdani
izah sorumluluğu vardır.
***
Mustafa
Kemal’in
Anzaklar için yazdığı o müthiş iki paragraf, her 18 Mart’ta ve 25 Nisan’da
ruhuma çakılır. Dakikalarca sözcüklere bakar dururum:
“Bu
memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir
vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle
koyun koyunasınız.
“Uzak
diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz.
Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat
uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim
evlâtlarımız olmuştur.”
Bu
defa, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki başarının
sırrının bu sözlerde saklı olduğunu gördüm. Ancak bu sözleri söyleyebilecek
yürekte, yetenekte, düşünce zenginliğinde bir insan, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı
başarabilirdi!
Mustafa Kemal’i insanlığın seçkin evrensel
çocukları arasında katan ondaki bu uygarlık ve insanlık bilinci olmuştur.
Sonraki gelenlerin hiç birinde, pratikleriyle yoğrulmuş böyle bir zenginlik ve
ruh bulamazsınız. Babakanlardan, örneğin Turgut Özal ve benzerlerinin hangi
sözleriyle anımsanacağı konusunda, bellekte küçük bir ufuk turu yeterli
olacaktır..
***
Turgut
Reis Tabyası’nın
bulunduğu alanın bir mesire yerine dönüştürülmüş olduğunu gördüm geçen
sonbaharki ziyaretimde. Epeydir uğramamıştım. Tepede yere gömülmüş devasa top
neredeyse çalışır gibi yepyeni durmaktadır. Görevini sanki tamamlamamış
gibidir! İç duvarlarında yüzlerce anı
yazısı.. İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılmak üzere Boğazı kontrol eden bir
mevkiye kurulan tabyanın ana silahı olan Alman topunun, özellikle deniz
Savaşları sırasında İngiliz ve Fransız savaş gemilerine kan kusturduğu
bellidir.
Yazık ki, tabyanın bulunduğu yerde, savaştaki
görevini, rolünü, başarılarını, askerlerini, komutanlarını, ölülerini, kısaca
öyküsünü anlatacak bir broşür bulmak, satın almak mümkün değildir. Oysa
yüzlerce insan tabyayı gezmekte, orada dinlenmektedir.
Çanakkale’de yapılacak çok şey vardır. Sadece
Barış ve Anıtlar Parkı değil, savaşta rol oynayan ana tabyaların destansı
öyküleriyle bulundukları yerlerde yüzyüze gelmek şarttır.
Bu, öncelikle Çanakkalelilerin görevi değil mi?
--
20 Mart 2005 Pazar, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder