Bugün
Cumhurbaşkanı’nın “hükümeti de devralmaya” resmen soyunduğu gün. RTE aslında
hükümete başkanlık etmeye 5 Ocak’ta iki aylık döngülerle yapacağını, B.
Yıldırım aracılığıyla ilan etmişti. Yıldırım, epey bir “şiddet” gördü!
Davutoğlu “yok öyle kararlaştırılmış bir
zaman, hükümet anayasal ve yasal, icracı kurum niteliğindedir” benzeri laf
etti. B. Arınç da “o kişi de kim ola ki”
diye Binali Beyi “sopaladı”.
Binali kim mi?
RTE’nin özel siyasi danışmanı, en yakın siyasi kankası. Aslında hem Davutoğlu
hem Arınç ve başkaları, Yıldırım’a “çakarken”, RTE’ye dokunduruyorlardı..
Siyaset böyle bir şeydir!
Sonra, 19
Ocakta karar kılındı. Davutoğlu, RTE’nin gücünü gördü. Pokerde, elinde royal flush (floşroyal)
olan, hiç bir blöfü yemez! Davutoğlu bunu bilir tabii ki, ama blöfünün
tercümesi şudur: “Evet elini görüyorum,
güç sende, ama yasalar, anayasa, icra yetkisi vb bilgin olsun, zamanı gelince
ben de elimdeki floşroyali kullanacağım...” (Baktım darbukayı öğrenmem
yıllar alacak, pokere yöneldim!)
Evet ikisinin de elinde floşroyal var, ama
yasaların ve hukukun üzerinde darbuka çalındığı ülkede Davutoğlu’nunki pasif,
şu an etkisiz; RTE’nin elindeki ise, güce dayalı olduğu için güncel geçerli.
RTE’nin kağıtlarına bakın: Parti başında Davutoğlu, ama partide esas gü oç..
Yargı şeklen Davutoğlu’nda (Adalet Bakanı) ama RTE’nin elinde.. Milletvekilleri
(Yasama) RTE’de..
Hele, seçim
stratejisinin ve milletvekili adaylarının saptanmasının RTE kumandasında
olacağı haberinin yayılması, Davutoğlu’nun elindeki yasal kağıdı tam kırdı.
Yalanlanmayan bu habere göre, Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla Parti üst düzey
yöneticileri, Beşir Atalay’ın
başkanlığında strateji ve adayları belirleyecek. 72 milletvekili zaten devre
dışı, yerlerine RTE’ye tam bağlı (genç kılıklı) kişilerin getirileceğinden
şüphesi olan? Yani Davutoğlu, RTE’nin, Parti Başkanlığında, Hükümette,
Parlamentoda, İcrada, adeta baş memuru durumunda.
Davutoğlu’na ilk karşı çıkış
Davutoğlu
bağımsız bir karşı çıkış yaptı, ama derhal yanıtını aldı: Beş gün önce “kamuda şeffaflık paketi” açıkladı.
Yanında bakanları, hatta Cemil Çiçek desteğiyle.. “Meclis'te
grubu bulunan siyasi partilerin il başkanları bile TBMM'ye mal bildiriminde
bulunacak... Mal bildirimi yenilenme süresi 5 yıldan 2 yıla inecek. İmar
planlarında oluşan değer artışlarından doğacak olan rant belediyelere ve
bakanlıklara kentsel dönüşümde kullanmaları için aktarılacak, vekillik statüsü
değişecek…”
Peki RTE ne
yaptı? “Böyle bir düzenleme .. seçim öncesinde doğru gelmiyor.
Sert kararlar alırsanız, ekonomiyi olumsuz etkiler. Mal bildiriminde de çok
dikkatli olunmalı. Böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsınız.”
RTE bir şey
daha dedi: “Cumhurbaşkanlığı
ile Başbakanlık arasında, istişare ve danışma mekanizması yeterince
işletilemiyor. Bir konu dışında bu mekanizma pek kullanılmadı. İstişare ve uyum
olabilmesi için başkanlık sistemine ihtiyaç var..”
Hükümetin bağımsızlığından
şikayetçi
Erdoğan,
hükümetle gerektiği gibi istişare halinde olmadıklarından şikayetçi. Diyor ki:
“Kendi
başınıza iş yapmaya kalkıyorsunuz, herşeyi danışacaksınız..” Davutoğlu ise olayı yumuşatıyor,
RTE’yi hoşgörüyor “Cumhurbaşkanı’mız
bizim 6 ay önceki Başbakan’ımız, bunu doğallık içinde değerlendirmek lazım.”
Yani “zamanla alışır, daha yeni” mi
demek istiyor?
Afedersiniz,
RTE bu gücü öyle kolay bırakmaz. Bunun çin Bakanlar Kurulu’nun, hükümetin
bağımsız tutumu, kararları zorunlu. Yoksa hükümet
var mı yok mu sorusu, yasal-anayasal
olarak tartışılmaya başlanır!
RTE aslında
“hiç kimseye” güvenemeyeceğini biliyor.. Bunun için “İstişare ve uyum olabilmesi için başkanlık
sistemine ihtiyaç var,” diyor.
Yani Anayasa değişikliğini şart görüyor.. Soru şudur:
Bu değişiklik için herşeyi yapar, büyük risklerin altına girer mı? Evet
önümüzde bir “Floşroyal” kimin elinde sorusu var, şimdilik RTE’nin, peki
sonra?!
“İN”: HAYDİ SABRİ BEY!
Devletin bir
zamanlar tasfiye edilen istihbarat müdürü Sabri
Uzun’un yazdığı kitabın adı İN (KırmızıKitap). RTE’nin Cemaate karşı
savaşında sık dile getirdiği “inlerine gireceğiz” sözünden alıyor
adını. Uzun, “inlerini açıklıyorum”
demek istiyor. Doğru mu? Evet epey.. Anlattığı olaylar benim “Çatışmanın Anatomisi” (KırmızıKitap)
kitabımdaki analizleri, tezleri doğruluyor büyük ölçüde.
Okunması
gereken bir kitap. Ama beni rahatsız eden bir nokta var: Uzun’un AKP’ye pek
sözü yok. Cemaat adamlarının yalan ve düzmece belgelerle, sanal olaylarla
tamamen RTE’yi kuşattığı ve olmayan şeylere inandırıp esir aldığı fikri egemen.
Buradan “zavallı, kandırılmış iktidar” projesi çıkıyor! Eksik olan, Sabri Uzun’un
bu “tezini” inandıracak olayları, “tanıklıkları” eksik bırakması. Eğer bunu
tamamlayabilirse, başka bir fotoğraf çıkacak ortaya.. Haydi Sabri bey!
NOT:
“Çatışmanın
Anatomisi” için Cumhuriyet Kitap’da
“Yakın Türkiye siyasi tarihini olgulardan hareketle anlamak isteyen
okuyucu için Çatışmanın Anatomisi tekrar tekrar okunması gereken bir başucu
kitabı, bunun da ötesinde tam bir başyapıt özelliği taşıyor” diyen B.A. Eşiyok’a;
“Kitap, sergilediği tutarlı saptamalar kadar,
bilimsel bakış açısı kısırlığını aşmanın yol ve yöntemini de ortaya koyması
açısından çok değerli” (Aydınlık) diyen Ahmet Yavuz’a;
“Kitap
makalelerin toplamından oluşmuyor, Bursalı bu kitapı çatışmanın ilk gününden itibaren
yazıyor” diyen, Mehmet Ali Güller’e,
ve kitaba yazılarında yer veren diğer dostlara abartık da olsa yorumlarından
dolayı teşekkür ederim..
-- 19 Ocak 2015 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder