Başbakan Davutoğlu epey bir süredir özellikle rüşvet ve yolsuzluklar konusunun üzerinde duruyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise uzun süredir rüşvet ve yolsuzluğun lafını etmiyor.. Belki de bir
yıldır.
RTE, rüşvet ve
yolsuzluğu konusunda aklına hemen darbe
geliyor, Cemaate yönelik operasyonlar da sürüyor. RTE’nin sözlüğünde rüşvet ve
yolsuzluk ve bunları ortaya çıkarmanın karşısında, hükümete darbe yapmak
yazıyor. Cemaat, itiraf etmeliyiz ki, devletin yüksek katlarında işleyen büyük
çarkın dişlileri arasında demir çubuklar sokmuştur. En azından bir süredir bu
çarklarda işlerlik bozuldu.
Peki bu
çarkların başlarındakilerini, ve devraldığı mirası Davutoğlu ne yapacak? Kabul
edip koruyacak mı, yoksa dışlayacak ve kendisiyle anılan yeni bir sayfa mı
açacak?
***
Davutoğlu,
ikinci yolu tercih etmiş gibi. RTE’nin aksine, konuşmalarında görülmemiş bir
şiddette vurguyla yolsuzluk ve rüşvet konusuna bindiriyor, devlet üzerinden
rüşvet ve yolsuzluk işleri çevirenlerin ellerini kollarını keseceğini ilan
ediyor (Harama uzanan kolu kopartırız!). Ne
var bunda, demeyin. Ortada hükümete yönelik yeni bir rüşvet ve yolsuzluk
iddiası yok ki onlara yanıt veriyor diyelim...
Açık seçik,
Yüce Divan’ı bekleyen 4 bakan eskisiyle yollarını ayırıyor… Hatta onları
çağırıp “Yüce Divan’a gitmeyi ve
aklanmayı kendiniz isteyin, bunu kamuoyuna açıklamayı da kendiniz yapınız”
diyor (Hürriyet).. Ankara’daki arkadaşlarımız Erdem Gül ve Emine Kaplan’ın
kulis haberleri, RTE-Davutoğlu arasındaki tutum farklılığını gösteriyor.
Büyük bir
olasılıkla, Meclis komisyonu üyeleri, Davutoğlu’nun da gizli-açık desteğiyle
bakanları Yüce Divan’a gönderme kararı alacakken, “gelen bir telefon”la karar 5
Ocak’a ertelendi. Bu telefonun doğrudan veya dolaylı Kaç/Ak Saray’dan geldiği
üzerine doğruluk payı yüksek spekülasyonda bulunabiliriz.
Bakanlar Yüce
Divan’a gönderilmemek için çırpınıyorlar. Eğer kendinizin temiz olduğuna
güveniyorsanız, gidersiniz. Bu çırpınmaları, hukuki değil “siyasi aklanmanın
peşinde” olduklarının kanıtıdır. Saray çevrelerinin de onların arkasında
olduğunu görmeyelim mi…
Yüce Divan’a
gönderilirlerse, bu bir darbedir iddiasının altı oyulacak. Tabii, Saray’ın da…
Hem de seçimlere gidilirken..
Gerçi Davutoğlu
da “rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun” hükümete darbe yönüne işaret ediyor. Bu
konuda bir anlaşmazlıkları yok. Ama 17- 25 Aralık 2013 operasyonlarının ortaya
çıkardığı ve bakanların başını yiyen yolsuzluk ve rüşvet olayını da mahkemeye
havale ediyor.
Meclis Başkanı
Cemil Çiçek’in de, bakan eskilerinin kendiliklerinden yargılama istemeleri
gereğine işaret ederek, Davutoğlu’na destek verdiği söylenebilir. Görüldüğü
kadarıyla, en azından AKP Meclis Grubunda Davutoğlu etkisini arttırıyor. Peki
Parti yönetiminde? İzleyip göreceğiz.
***
Seçime
gidilirken, RTE-Davutoğlu’nun arasında, en azından iki temel konuda çatışma
ortaya çıktı: 1) RTE’nin hükümeti de yönetmesi ve Başkanlık- Yarı Başkanlık
sistemini fiilen yürürlüğe koymak istemesi.. 2) Bakanları siyasi aklama..
Davutoğlu iki konuda da direniyor.
Tabii,
seçimlere gidilirken, gösterilecek milletvekilleri adayları üzerinde de derin
sürtüşmeler yaşanacak..
Parti üzerinde
RTE’nin etkisi şüphesiz ki fazla. Davutoğlu dolaşıyor ve nutuk atıyor, ama
Hatay’da örgütlü koro “RT Erdoğan” diye tempo tutuyor.. Davutoğlu’nun önünde
“partiye hakim olmak” gibi zor ve derin bir sorun bulunuyor. RTE bu gücünü
yitirmemek için çalışacaktır.
Arınç da,
Binali Yıldırım’ı silip süpürerek, Başbakan’a destek çıktı: “Hiçbir sıfat taşımayan birinin 5 Ocak'ta
hükümet Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanacak demesi yanlış". Arınç, bu
sözlerinin ucunun RTE’ye dokunduğunu bilmeyecek kadar deneyimsiz olamaz.
Şimdi gözler 5 Ocak’ta.. Bir
dizi senaryo gündemde.. Bilek güreşinin ilk raundu bakalım nasıl sonuçlanacak..
BİR KİTAP:
Liberal İhanet
Merdan
Yanardağ, yaşadığımız AKP dönemine destek veren liberal kılıklılarla, solcu
eskileriyle ve hala bu düzenin arkasında olup da kendilerine “sosyalist”
yaftası asmışlarla derin bir hesaplaşmaya giriyor kitabında (KırmızıKedi).
Merdan, özellikle 2007’den sonraki fırtınalı olayların içinde, bu kesimlerin
savundukları görüşlere nasıl ihanet ettiklerini somut olaylar sürecinde
anlatıyor. Ve bu tutumlarının AKP iktidarının çok yönlü egemenliğini kurmasına
hizmet ettiğini vurguluyor.
Tabii, bunun
yanısıra, özellikle Silivri davaları söz konusu olduğunda da, iktidarla ortak
yürüttükleri cadı avıyla suçsuz insanların hapislerde çürümesi ve hatta
ölmelerindeki paylarını vurguluyor. Merdan, yazdıklarından ve desteklerinden
örneklerle, isimlerini de veriyor.. Belge’lerden tutun Altan kardeşlere,
Berktay’lara ve bazılarının savaş kışkırtıcılıklarına varıncaya kadar hepsi
resmigeçit halindeler.
Bu kadar değil
tabii ki. Merdan, sol ve sorunlarını da tartışıyor bu bağlamda. Kitabın
içindekiler size bir fikir verebilir: Liberalizm ve sol liberalizm. Liberalizm
ve Ergenekon. Liberal ideolojik terör ve antiemperyalizm. Dönek, eski solcu ve
sivil olmanın erdemi. Ahmet Altan ve liberal ahlakın çöküşü. Liberal İhanet’in
gerekçesi: “Askeri Vesayet” söylemi. Liberal bir enkazdan portreler.
Liberallerin üç dönemi.
Kitap okunmalı.
Bu hesaplaşma, pek çok yönüyle sürmeli, hiç bir yanı eksik kalmamacasına.
29 Aralık 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder