İslam Devleti
(IŞİD), ABD ve destekçi düşünce kuruluşlarının Ortadoğu’nun yeniden “devletleştirilmesi” planlarında var
mıydı? Yoktu.. Yayınlanan haritalara yeniden bakıyorum, çok sayıda devlet
üretmişler var olanlar arasında.. 3 yıl önce de Suriye üçe bölünüyordu
akıllarda.. Amerikalıların plan ve programlarında, tamam sünniler vardı,
Kürtlere de bölge ayırmışlardı ve Esad’a sahilde bir devletçik bırakıyorlardı!
Ama “sünni
devlet”i her halde IŞİD’in kuracağını düşünmemişlerdi! Onlar “mutlak kadir”
olarak, bir devlet kurulacaksa orada, onu
ancak biz kurarız, başına da bizim seçtiğimiz birisini getiririz ve hükümetini
de atarız, bizim yörüngemizde yaşarlar... diye düşündüler.
Bir “pax Americana” yani.. İslam ülkelerinde
hep Amerikancı çözümler işbaşında değil mi? Fakat Amerikalılar Suriye ve Irak’ı
“parçalayıp” yeni devletçikler çıkarma yerine, şimdilik bu iki ülkenin
bütünlüğünün korunmasının işlerine daha çok yarayacağını gördüler, üstelik Çin,
Sovyetler ve İran tepkisini de gördüler.. Proje rafta beklerken, IŞİD ortaya
çıkıverdi. Şüphesiz ki birden değil; Türkiye ile birlikte körükledikleri
içsavaşın parçaladığı Suriye’de yüzlerce “silahlı grup” arasından sivrildiler..
Şüphesiz sünni
toplumsal temele dayalı olarak büyüyebilecek potansiyele sahip vahşi bir savaş
stratejisiyle..
Şüphesiz,
ilkbaşlarda Esad’a karşı savaşanlara verilen destekle ve özel olarak
bizimkilerin ihtimamıyla, korumasıyla..
Şüphesiz, ülke
içindeki ve dışındaki, Amerikanın yeminli düşmanı köktendinci cihatçı
savaşçıların yardımı, desteği ve bölgeyi bir cihat alanı ilan etmesiyle..
Şüphesiz ki, ve
en önemlisi, 2003 Irak savaşı ve sonrasında, öldürülen, ezilen ve iktidar
dışına itilen Sünni, Saddamcı, Arap vb aşiretlerin desteği ile..
IŞİD ile dünyada mezhepler çağı başlıyor, IŞİD de ilk
devleti kuruluyor, diye yazdık.
ABD, orada
kendi planları dışında ve kendisine karşı bir devlet oluşumu vücud bulmaya
başlayınca, yine bir koalisyon oluşturarak, bunu engellemeye çalışıyor...
IŞİD’İ KİMLER BÜYÜTTÜ
Biz hep şu ana
bakarız. IŞİD nereden çıktı sorusuna, geçen haftaki CBT Gündem’deki yazımda,
yakın tarihin bölge gerçekleri, Amerikan savaş politikaları çerçevesinde yanıt
aramaya çalıştım.. Ona da bir bakın derim: http://orhanbursali.blogspot.com.tr
Burada, “RTE/Davutoğlu IŞİD’in müttefikleridir”
diye yazıldığında, Davutoğlu ve AKP’li medya silahşörleri, bunu söyleyen vatan hainidir gibisinden laflar ediyorlardı... Batım dün Emrullah İşler, bakan, hiç
olmazsa işkence yapmadan öldürüyor, dedi.
RTE+Davutoğlu’nun
“koalisyona katılma” şartı, bir kara harekatıyla Esad’ı yıkmayı öngörüyor.
ABD’ye de Esat yıkılmadan IŞİD’ler ölmez
diyor. Şüphesiz, IŞİD’e karşı savaşa katılmayı düşünmüyorlar.
Bayram öncesi
yazıyorduk: IŞİD, Ankara’nın iki uçlu silahı.. Eğer orada kalıcı olur
devletleşirlerse, a) Esad’ın da başına bela olurlar, ki bu Ankara’yı
sevindirir; b) bölgedeki kürtleri de sıkıştırır ve çözüm sürecini PKK’nin güçlü
bir elle sürdürmesini engeller.
Şimdiki durum
ve ülkemizdeki gelinen yeni anlayış şu: ABD
ne yapıyorsa dogrudur, bölgeyi vurup kırmalı.. Zaten emperyalizm her zaman kötü
değildir, ya arada sırada ama daha çok artık düzenli olarak iyi şeyler yapıyor..
Hayır bütün
bunlar nesnel fotoğraf.. IŞİD’in varlığı ancak Türkiye’nin de
köktendincileşmesine yardımcı olur. İktidarın desteği olmasaydı, bu kadar
gelişebilirler miydi?
Bir nesnel
fotoğraf da, IŞİD’in Türkmenleri silip süpürürken, ülkemizde neredeyse yaprağın
kımıldamadığı olgusudur.. Şimdi ise kan gövdeyi götürüyor.. Türk, Türkmen vb
herneyse, çek kuyruğunu gitsin sahnesi egemen bölgeye..
KİMLİK POLİTİKASI PARÇALAR VE YOKEDER
Türkiye’nin
“ulus-devlet” yapısına yıllardır yapılan saldırılar kesin sonuçlarını veriyor,
meyvesini üretiyor.. öyle bir döneme girdik! Ulus-devletin üzerine çıkartılan
olgular, dini mezhepler ve etnisiteler oldu; Kürtlerin, Gürcülerin, Çeçenlerin,
Lazların varlıkları vurgu yapıldı hep.. Başta RTE!..
Sorunlarını
çözmüş, sağlık ve zengin bir ulus-devlet yapısında, kimlik siyasetleri,
Ulus-devlet çatısı altında problem olmadan rahat çözülebilir.. Hİç bir devlet,
kimlik siyasetini ulus devletinin üzerine çıkarmaz.. Ama Türkiye gibi ülkelerde
kimlik siyasetini-anlayışını ulus-devletin üzerine çıkarıp çözüm ararsan, sonuç
parçalanmadır.. Mezhep ve etnisiteler, çeşitli kimlikler şüphesiz
zenginliğimizdir..
Türkiye bu
farklılıkların sinerjisini ortaya çıkartıp herkesin, tüm ülkenin yararına
üretime ve güçlü bir varlığa dönüştürmeyi becereceğine; farklılıkların
dağıttığı, parçaladığı, birbirini yemeye başladığı bir ülkeye dönüştü..
Evet,
biliyorum, sahnedeki pek çok kimsenin istediği budur.. Onlar “demokratik”lik
gibi, ülkede olmayan demokrasiyi, etnik çeşitliliğe sürekli siyasi vurgu
yaparak ve öncelik vereke, demokratikliği oldurabileceğine inanan kanaat
önderleri olarak her yerdeler.. TV’de gazetelerde, vakıflarda, derneklerde vb..
Ama hele hele
iktidarda! Bazen ümmetçilik politikası ile, ama ne yaptığına akıl sır
erdimediğimiz insanlar olarak yıllardır iktidardalar.. Ve bazen de
muhalefette..
***
Bir nokta daha
var: Türkiye Ortadoğu’da, mezhepsel ve etnisite politikalarından birinci derece
etkilenebilecek ülkelerin başında.. Çünkü
Ortadoğu içimizde, güçlü olarak varlığını sürdürüyor! İktidarın politikası
ne yazık ki, ülkeyi daha da Ortadoğulaştırıyor..
Bunun ne demek
olduğunu anlatmam mı gerekiyor?
--- 9 Ekim 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – C umhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder