SAYFALAR

24 Ekim 2014 Cuma

Arada Ezilip Gideceğiz

Türkiye’nin ana sorunlarını “dışarısı” yönetiyor. Türkiye dış politikanın ve buna bağlı Kürt Meselesi’nin cenderesine girdi. Buradan çıkış yok gibi. Veya var..
RTE ve Davutoğlu, kendi yarattıkları “Büyük Türkiye- Büyük Ekonomi”nin yaldızına bizzat kandı. Ortadoğu’da süper güç aldatmacasına giriştiler. Suriye’nin birliğini ve bütünlüğünü koruyucu politikalara destek vereceklerine, parçalayıcı politikalarda israr ettiler.
Ve bu politikalarının şu kadar basit sonucunu öngöremediler: Sandılar ki orada oluşacak Sünni Suriye ile ittifak kurarız. Ama orada, seninle komşu Kürtler de yaşıyor, Ve halkın önemli çoğunluğunun hala desteklediği Esad ve rejimi var.. ABD’nin kadim politikası Kürtlerden yanadır. Irak’ta Kürtler devlet kurmuş durumdalar. (Karşı olduğum sanılmasın, Irak’taki, bütünlüklü bir Kürt bölgesi olarak bir olgu..) Yarın resmen devletlerini ilan etseler, Ankara ilk tanıyan olsun isterim.
 Suriye de parçalanırsa, ikinci bir Kürt devleti de, üstelik PKK-YDP yönetiminde, orada kurulur. Öcalan boşuna “Kobali kilit nokta” demiyor. PKK’nın atardamarı oldu Kobali (Kürt özerk bölgesi). Bir altın fırsat. Türkiye’yi sarsan 3 günlük vandalizm ve cinayetler dizisinin arka planında bu olgu yatıyor. PKK ile Barzani arasında gerilim uzun zamandır var, uzun süre bir arada yaşamaları çok zor. Kobali “düz alan”. “Kandil yok” orada, ama olsun.. Kobali Kürtleri, Barzani istemiyor orada, “peşmergeye ihtiyaç yok, ağır silaha var” demesinin nedeni bu. İki güç, Kobali’nin ve oradaki savaşın yönetiminde bile birleşemiyor!

Dinamik olgu, IŞİD
Bunun ekseninde dönüyor güncel dünya politikası. ABD ve Batı IŞİD’i en önemli sorunları ilan etti. ABD pılısını pırtısını topladığı bölgeye güçlü bir geri dönüş yaptı.
Ankara’nın aklına şaşıyorum.. Suriye’yi mi parçalayacağız?! Suriye’nin parçalanması, aynı zamanda senin de parçalanmana kapı açmak demek.. bu kadar basit bir siyasi olguyu göremeyen bir yapı var Ankara’da.
IŞİD olgusu, Türkiye’yi de biçimlendiriyor. Doğu cenahtan baskı türlü çeşitli. Türkiye ve bizler bu baskı altında eziliyoruz.
Ankara’nın yapması gereken, aslında, Esad politikasını 180 derece değiştirmektir. Suriye’li “isyancılarınızı” eğitip donatmaktan kesinlikle vazgeçin.. Bu politika, Türkiye’nin başında patlar, hem de korkunç bir şekilde.. Bu konuda sizlere, iki adım ötesini anlatacak ciddi siyasi ve askeri danışmanlık yapacak kimse de mi yok! Mesela fikir söyleyecek ordunuz, kurmayınız da mı kalmadı! Ordu, siyasete karışmayacağım derken, gerçek uzmanlık alanı üzerinde danışmanlık yapacak cesaretini de mi yitirdi!

İÇTE SAVAŞ CEPHESİ
IŞİD, PKK-Kobali, vandalizm ve cinayetlere karşı veya bunları fırsat bilerek Ankara’nın gündeme getirdiği iç güvenlik yasa tasarıları ve yeni uygulamalar ise, bizleri ezip geçecek ikinci bir savaş cephesi niteliğinde.. İnsanların malına mülküne el koymaktan tutun, “vay devlet görevlisine hakaret ettin, al sana 5 yıla kadar ceza”ya, “senin fizyonomini beğenmedim, gel bakalım makul şüpheli olarak buraya yat içeriye” (tabii bunlar en masumu, silahsız olanları!) varıncaya kadar.. Gösterilere katılacaklara gerekirse “devleti, Anayasayı, hükümeti yıkmaya teşebbüs”ten dava açma dahil..
Bankalara el koyma konusundaki düzenlemenin de Cemaat’e ve “iç düşman” “ekonomik güçlere” yönelik olduğu da açık seçik..
RTE-Davutoğlu iktidarları, bir yandan da kendi halkına karşı adeta savaş cephesi oluşturuyor.
Dış cephede sıkıştılar, acısını iç cepheden çıkartacaklar...

ÇÖZÜMÜN MAKULLERİ VAR MI NELERDİR?
Çözüm Süreci, işte böyle, masada çatılan silahların gölgesinde. Sorum hala gündemde: Pazarlıkları yürüten iki–üç kişilik derin adamlar arasında, el altından bir “harita aldım verdim” yapılıyor mu, yoksa böyle bir durum yok mu.. Ana dilde eğitim ve bölgesel özerklikler üzerine görüş alışverişleri var mı?
Çözüm, makuller üzerinden giderse gerçekten çözüm olur. PKK “makul”den yana mı? İktidar makulleri kabul etmekten yana mı? Tabi, makul nedir masada, her ikisi için de makuller nelerdir? Bilsek de biz de tartdıymaya katılsak!
CHP ise acaba “AKP’ye giden Kürt oylarını kaparım” gibi bir olmayacak sevdaya mı tutuldu? Tıpkı “Cemaat oylarını kaparım” sevdası gibi?!
Hayır bunlar soru.. Bilmediğimiz konuları anlamak için..

OKUR NOTU: Kenan Yumurtacı: Sanıyorum ki şimdi de ''Reasonable Doubt'' (Makul Şüphe!) çevirisinde de işin özünü gözden kaçırdı. Oysa bu terimin geldiği Anglosakson kültüründe bildiğiniz gibi mahkemelerde jüri sistemi geçerli olup savcılar jüri önünde suçlanan kişinin suçunun kanıtlarını jüriyi tam olarak ve ''Beyond a Reasonable Doubt'' yani %99 değil %100 ikna edecek şekilde ispat etmekle sorumludur. Yüzde bir bile şüphe varsa sanık beraat eder. Bu da bir anlamda ''tamam, makul şüphe özerine tutukla, ama suçu %100 kanıtlamak zorundasın'' demektir ki bu durum bizim sistemimi için ne kadar geçerli olur, bilinmez.

Not: Pazar yazımda “çeçen sineği” lafı var, tabii ki çe çe sineği olacak..
--23 Ekim 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder