Erdoğan-
Gül çatışması, AKP’yi çatlatır mı? Kısaca söyleyeyim, bugünkü koşullarda
hayır.. Yazacağım, ama önce bir anımsatma:
AKP
içinde gelişmeleri yıllardır yakından izlerim ve geleceğe yönelik öngörülerde
bulunmaya çalışırım. Mesela http://orhanbursali.blogspot.com.tr
günceme yeniden koyduğum, 3,5 yıl önceki (11 Aralık 2011) “3 Koltuk Boşalıyor:
Gül-Erdoğan-Cemaat Kavgası” yazısında (ve diğer 8 adet 3 koltuk
yazısında da benzeri şekilde), bugün yaşananlarını tıpkısının aynısını
görürsünüz. Referans aldığınız mihenk noktalarınız iyiyse, gidişatı
kestirebilirsiniz…
CHP yönetimi umudunu bu çatlamaya bağladı deniyor.
Gelişmeyi izlemek başka, umudu buna bağlamak başka. İktidar olanakları nasıl ve ne
zaman, hangi koşullarda oluşur sorusu, Türkiye siyasetine, yazan çizenlere,
siyaset analizcilerine, koyu seçmenlere, dahası parti yönetimlerine de biraz
yabancıdır. Sanılır ki, bir (ana) muhalefet partisi herşeyi mükemmel yapar,
seçmenle mükemmel bağ kurarsa, mesela seçmen muhazakar ise sağcılaşır ve
dincileşirse, iktidar olamamasının önünde bir engel yoktur.
Hayır öyle değil. İktidar partisinin iktidarda kalma
koşulları bu konuda birinci derecede belirleyicidir. Seçmen muhazakaradır, ama
şu anlamda: iktidarı değiştirmenin nesnel koşullarını görmüyorsa, tutucu
davranır. Tutuculuk, bir toplumun, toplumsal davranışın genel karakteridir.
Muhafazakar partiler bu nedenle genellikle iktidardadırlar.
İçinde bulunduğum
koşullar beni idare ediyorsa değişim istemem.
Bu koşullar
kötüleşiyorsa yeni arayışlara girerim; ama “ya değişim beni elimdekilerden
ederse” diye de düşünürüm...
İktidarın
değişmesiyle çok daha iyi koşullara sahip olacaksam, mutlaka değişim yönünde
aktif davranırım..
HOMO ECONOMICUS
Bunları, içgüdüsel olarak, “Ekonomik insan / ekonomi
toplumu”nun (Homo economicus) davranış biçimleri olarak kabul
edebilirsiniz..
Bugün Türkiye toplumunun genel davranış biçimi- bana
göre bu normlara uygundur. Toplum bir Homo economicus’a dönüştürülmüştür. Bu
dönüşümün koşulları da vardı: 65 yıldır 19 kez ekonomik krizle ütülmüş, en son
2001 büyük çöküşüyle anası tam olarak bellenmiş bir millet, DYP/DP/ANAP gibi
şirketleşmiş yolsuzluk, rüşvet ve çöküş partilerini silip süpürmüştür.
Zaten
toplumda siyasal etkinliği hızla artan, ancak siyasal güvenilirlik sınırlarını
aşamayan Erbakan’ın partisinden çıkan “muhafazakar islami gençler”e yöneldi
seçmen. Çünkü bir önceki seçimde yöneldiği partiler, iktidara gelememiş MHP ve
DSP idi! Onlar hızla kendilerini tükettiler..
Şimdi ise 12 yıl süren bir iktidar içinde de göreceli
ekonomik istikrar ve bu iktidar zamanında yükselen yeni ekonomik sınıf desteğiyle,
iktidardan bir Lider Kültü/ Muktedirlik Makamı oluşturuldu. Öyle ki o kişi,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alamadığı oylara bakarak, kendisini Hz. Muhammed
ile bile kıyaslayabilmiştir. Söyleyelim herşeye rağmen: toplum seçmenin yüzde
37’sinin desteğini alabilmiştir. (Ayrı ama çok önemli bir başka yazı konusu,
sonraya: Ama toplum “Homo
economicus”niteliğindekilerle oluşmaz sadece…)
RTE tipolojisine sahip bir kişi, 9 kez seçim
kazandıysa, ondan ancak, herşeyi tayin etmeye milletçe yetkilendirildiğine
inanan (belki de tanrısal bir görev olarak da kabul eden!) bir Muktedir çıkar.
Herkes de ona biad eder.. Biad etmeyenler de tasfiye
olur. Her seçimde ve seçim dışı konularda da miting alanlarına koşmasının nedeni
budur: Muktedirliğini durmadan geliştirerek pekiştirmek, ve partisi içinde de
asla tartışılmazlığını kabul ettirmek.
Epeydir bu süreci yaşıyoruz.. Yeni bir aşamaya geldik
şimdi..
ALMANYA VE TÜRKİYE,
KISA BİR KARILAŞTIRMA
Soralım
yeniden: AKP çatlar mı, Gülcüler, Arınç falan??
Hayır
AKP çatlamaz. En azından kendisini iktidarda tutan dinamikler hükümlerini
sürdürdüğü sürece.. Okurum bilir, buna hep dikkatleri çekerim.. Mesela Merkel
de 3 dönemi devirdi. Almanya’da işler iyi gidiyor. Belirleyici olan ekonomidir.
Ekonomik göstergeler, iktidarları ya aşağı indirir ya yukarıda tutar. Başka
parti/partiler beklemededir.
Almanya
ile Türkiye arasında parlamenter rejimin kuralları, ve toplumsal siyasal
bilinç, kültür, siyasal ahlak açısından farklar vardır. Mesela Alman
hükümetinde bizimkilere benzer bir yolsuzluk rüşvet olayı patlasaydı. Hiç bir “iyi ekonomi”, Merkel’i orada tutamazdı!
Rejimin kuralları, siyasal ahlak onu götürürdü, seçmenden önce..
Ama,
Almanya ile Türkiye arasında, siyasal, toplumsal ve kültür açısından,
kıyaslanamayacak fark var. Türkiye toplumu, maddi refah açısından Almanya’nın
katbekat gerisindedir..
Almanya’da
iktidarda rüşvet olayı ile Türkiye’deki farklı işler...
Türkiye’de
AKP seçmenİ bu kadar mı ekonomik çıkarlı?! Tam
da öyle değil. Örneğin 2011 seçimlerinde yüzde 50 oy alan AKP, 2012 yerel
seçimlerinde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy yitirmiştir. Ülke ekonomik
koşullarında ciddi bir değişim olmamasına rağmen!
Ben bu farkı, AKP’ye oy verip
de, rüşvet ve yolsuzluğu nedeniyle iktidardan desteğini çeken, “siyasal,
bilinçli, etik ve kültürel ağırlıklı” bir seçmen kitlesinin (2 milyondan fazla)
davranışı olarak görüyorum..
Soru
ortada henüz: AKP çatlarsa ne zaman çatlar, Gül ne olur, veya koşullar nasıl
gelişir.. Gelecek yazı..
18 Ağustos 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder