Önce merhaba
sevgili okurlara. Yeniden başlamak için masaya oturunca, neye el atsa hepsinin
elinde kaldığını görünce insan, acaba başlamasak mı diyor ve duruyor. Yok
hayır, yazıişlerine “yazı gönderiyorum”
mesajı gitti. 1 saat 20 dakikam var en çok. İktidarın her alanda yarattığı
kaosun içinde debelenmeyi sürdüreceğiz.. Ülkeye bakın,
15 günde o kadar çok şey birikiyor ki, ülkenin bütün hallaçlarını toplasanız
atmaya zaman bulamazlar. Katbekat.. katmer üzerine katmer. Hepsi, hırs, ihtiras
üzerine kurulu. İktidarı için ülkeyi bütün tehlikelerin içine yuvarlamaya hazır
bir güruhun demir pençeleri arasında sıkışmış bir devlet...
Kaç yıl oldu “Ülke üçe bölündü, bu benim ülkem değil”
yazısını yazalı? Herşey orada yazılanları doğrular biçimde katmerleşerek
gelişiyor...
***
Türkiye’yi
Ortadoğulaştırmak, yaşadığımızen büyük siyasi körlüklerden biridir.
Ortadoğu,
İslami dinci, köktendinci, mehzepçi, Allah ve dini kendisinden başka herkesin kafasını
kesmek için kullananların bataklığıdır..
Millet olmayan,
parçalanır ve yokolur... Herkes, bir yanıyla oynar, sağını solunu çekiştirir,
nakşisini silahlandırır, sünnisinin tarafını tutar, alevisini ezdirir,
selefisini vahabisini savaşa sürer, şiisine karşı sünni cephe veya tersini
kurar..
Ezer, yönetir,
öldürür, öldürtür; aptal kalabalık yığınlar ölür giderler, birileri de keyfini
sürer!
Çağımız dinler-
mezhepler değil uluslar çağı.. Bazı geri zekalı aydın kılıklı zevatın, ulus
devlete- millet olmaya karşı savaş açmasına bakmayın siz...
Kapitalizm,
uluslaşmanın ürünüdür. Millet ve vatan da, işte bu uluslar çağının gereğidir (*).
Mezhepler
üzerine, din üzerine kurulan her siyaset parçalayıcıdır; bütünleştirmez. Hem
içtekiler iktidarları ve milleti gütmek için; hem dış emperyalistler
mezhepçiliği-dinciliği kaşır durur.. Oysa din, millet oluşumunun sadece
unsurlarından biridir. Buna kafası basmayanlar, iktidarda oturur ve bin yıl
öncesinin ümmet ümmet diye rüyasını çağrıştırır... İşte sonuç..
Laiklik,
millet olmanın, ulus gibi davranmanın kaçınılmaz koşuludur. Zaten uluslaşma
çağının baştacıdır laiklik. Bunu başınızdan attınızmı, b.ku yediniz demektir.
Aslında
Ortadoğu’da, İslam ülkelerinde, uzun zamandır tu kaka edilen “Baascılık”,
“Nasırcılık”, uluslaşma sürecinin ideolojileri olarak ortaya çıktılar.. Ama,
süreç içinde, demokrasiyi ve laikliği içselleştiremediler.
Bugün bizde
bazı kafası basmazların melanet olarak gördükleri, aslında uluslaşmanın ve
kapitalistleşmenin bir parçası olan aydınlanma
denen diğer bir “baştacı” düşünceyi de içselleştiremediler.
Millet gibi görünüp, ama millet olamamak..
İslam dünyasının temel sorunu budur ve bu nedenle de hep parçalanmaya
mahkumdur.
Millet gibi
görünüp millet olamayanlar, işte Irak, İşte Suriye ve diğerleri.. Mısır.
Ve onların
safına itilmeye çalışılan Türkiye..
***
Irak, millet
olamayınca unsurlarına bölündü. Çok ileri zekalılar, 2003’de, “Irak’a demokrasi
götürüleceğini” yazarken ve Irak’a saldırının arkasına geçerken, aslında bugün yaratılan
manzaraya destek çıkıyorlardı, farkında değiller miydi? Bugüne değil, bugünkü
eylemin, politikanın, 5-10 yıl sonrası yaratacağına bakacaksın. Bir de kendi
kafanı kimseye ödünç vermeyeceksin!
Türkiye, Irak
ve Suriye sarmalına dolandı..
Bir domino taşı
oldu ve potaya girdi, sokuldu..
Böyle giderse eğer,
devrilmekten kurtuluşu çok zor gibi. Türkiye parçalanacak ve küçülecek.
Dinci muhterisler,
yazılı medya ve siyasi yandaşları, destekçileri ile birlikte, milleti millet
olmaktan çıkardı.
Doğan Kuban
bunu daha sert dile getiriyor bu Cuma yayınlanacak CBT yazısında.. Bayrak
bağlamında..
***
“Bayrak, tarihin en yüksek simgesellik
düzeyidir. Entelektüel düzeyde tartışılabilir. Fakat toplumsal ve politik
düzeyde tartışılamaz. Bu tartışıldığı zaman bir toplum kendi tarihi varlığını
yitirmiş demektir. Yaşamı çok soyut entelektüel düzeyde algılayıp bütün
toplumsal simgesellikleri reddetmek, düşünce düzeyinde olabilir. Ama bunu
Ayasofya önünde namaz kılanlar ya dağlara bayrak resmi yapanlar,
gemisine-arabasına, elçiliğine bayrak asanlar kabul edemezler.
Komutanlar, devlet başkanları son bayrak olayı
konusunda araştırma yapıyorlarsa, kendi tarihi ve toplumsal konumlarını da
araştırsalar iyi olur. Bu bir adli vaka değildir.
Türkiye’de bayrağa saldırı, dengesini yitirmiş
devleti tehdit eden bir olaydır. Değil Amerikan ya da Fransız bayrağı ile
oynamak, siz Avrupa da bir kent simgesi,
bir aile armasıyla bile oynayamazsınız.”
Neyse, yarın
bakalım ne yazarız..
--15 Haziran 2014 Pazar / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder