Türkiye Barolar
Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin
Feyzioğlu’nun Danıştay konuşmasını dikkatle okudum. Başbakan’ın “edepsizlik” suçlamasını haklı
çıkartacak bir şeyler aradım, cımbızla çekip alacağım, ama bulamadım. Çok
edepli, saygılı ve kucaklayıcı bir dil ile, yaşadığımız bir yıl içinde adalete,
yargıya, hukuka, yasalara ilişkin sorunları dile getirdi Feyzioğlu...
Başbakanın
tepkisinin zerresini hakketmedi. Hatta, “edebsizlik yapma’ gibi, dile getirenin
haleti ruhiyesini ortaya seren suçlamalar karşısında bile, dik ve onurlu durdu,
aynı dili asla kullanmadı.. Ama bir insan
muktedirlik mertebesine ulaşmaya görsün... 2 milyon oy kaybetse de, yerel
seçimlerin galibi olmaya görsün..
O mertebeden,
aşağıdaki kendisinden olmayan eçiş büçüş şeylere; seçimleri kaybetmiş
zavallılara; iktidar yoksunlarına; aldığı kararları ve uygulamalarını
eleştirenlere; hukuku, yasaları ve milletin birlik ve beraberliğini anımsatanlara
karşıdır, bu davranışı..
Feyzioğlu’nun
şahsında sadece Tüm barolara ve
avukatlara değil, davetli olarak da bulunduğu Danıştay’ın yanısıra, aslında
milletin %57’sine “edepsizlik yapma” diyerek hakaret etmiştir başbakan..
Feyzioğlu,
tepeden tırnağa, ülkenin hukuki sorunları üzerine bir konuşma yaptı.. Her bir
paragrafı! RTE, sanki “Van” konusunda söylediklerine tepki veriyormuş gibi
yaptı, aslında Van bahane, esas tepkisi, yargı ve hukuk sorunlarına yapılan
eleştirilere!
ESAS HEDEFİ YARGI VE HUKUK
Feyzioğlu’nu
izlerim, grevdeki işçilere gider, sanatçılara gider, nerede mağdur insanlar
varsa onlarla konuşur ve itibarını onları savunmakta kullanır.. Van’da da 44
aile konteynırlarda yaşıyorsa, bu konunun halledilmesini dile getirdi, hepsi o
kadar!
RTE, Feyzioğlu’nun
konuşması için baştan sona siyaset yaptı
diyor. Hukuka, yargıya durmadan saldır, ama yargının adaletin sorunları,
bulunduğun yerde dile getirilince, siyaset
yapıyorsun, bu edepsizlik de.. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’dan sonra, Feyzioğlu’na da
“cübbeni çıkar siyasete gel” demesi, artık kabak tadı verdi..
RTE, şunu kabul
asla edekeyecek: Yargı, güttüğün devletin bürokratik mekanizmasının bir parçası
değil, Anayasa’nın ve parlamenter sistemin dayandığı üç sacayaktan biridir
(hükümet, Meclis ve Yargı). İktidarını, yasal ve anayasal davranıp
davranmadığını, yasalara uygun iş yapıp yapmadığını denetleyecek tek güç
yargıdır (Meclis, iktidar çoğunluğu nedeniyle bunu gerçekleştiremiyor). Ama
yargıyı da hallaç pamuğu gibi attığı ve üzerinde baskı uyguladığı için, tek güç
Anayasa Mahkemesi kalmıştır.
Biz kaz kafalılar anlayalım artık:
RTE’nin bütün bildikleri, söyledikleri ve
yaptıkları doğrudur. Bu nedenle, kendi dışındaki insanların ne düşündükleri,
neyi neden eleştirdikleri, Feyzioğlu’nun ortaya koyduğu tablo hiç önemli
değildir, hepsi yanlıştır..
İşte, tüm
diktatörlerin çıktıkları en son nokta burasıdır..
ÖCALAN, RTE’YE ZIRVALAMA DEDİ
Abdullah
Öcalan, dün Diyarbakır’da Demokratik
İslam Kongresi topladı. Öcalan cin gibi! RTE’yi de MİT gibi kurumlarını da
parmağında oynatıyor. RTE’nin ve Davutoğlu’nun, Kürtlere ve Ortadoğu’ya karşı
uyguladığı “biz islam ve ümmetiz”
biçimindeki, sözde “birleştirici” politikasını, Öcalan sahipleniyor ve RTE/
davutoğlu ikilisine karşı çok iyi kullanıyor ve bir karşı silaha dönüytürüyor!
Vallahi helal olsun..
Bakın Kongre’de okunan bildirisinde ne
diyor: “Çağdaş İslami ümmet ‘millet birliğini’ anlamlı bulur. Ama bu asla ‘tek
devlet, tek millet, tek bayrak’ zırvalamaları anlamına gelmemektedir.”
RTE/ Davutoğlu,
hem ümmetçi bir siyaset güdüyor, ama hem de, ümmetçilikle 180 derece çelişen “‘tek devlet, tek millet, tek
bayrak” diyor.
Başbakan en son Çanakkale’de geçen 18
Mart’taki törende “Şehitlerimiz
bir bayrak için, bir vatan için, tek bir millet, tek bir devlet için canlarını
ortaya koydu” dedi. Ondan 14 gün önce de Adıyaman mitinginde (4 Mat 2014) ve
Fatih Projesi tablet dağıtım töreninde de (17 Şubat 2014) aynısını
tekrarlamıştı:
“Şunu unutmayın
ki bizim dört tane önemli başlığımız var. Kim ne derse desin, bunlar üzerinde
kimseye operasyon yaptırmamalıyız: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek
devlet.”
Öcalan
doğrudan Başbakanı hedef alıyor: “Tek devlet, tek millet, tek bayrak zırvadır”.
Kürt ulus
devletçisi Öcalan, başbakanın “ümmetçi” politikasını çok kullanışlı bularak
devralıyor, ve bunu RTE’ye karşı bir silaha dönüştürüyor: Hem ümmet diyeceksin hem de tek ulus tek devlet tek din, bu ne perhiz..
Baştan sona
haklı!
Öcalan,
gerektiğinde Kürtçü, gerektiğinde Türk devletçisi, gerektiğinde ümmetçi,
gerektiğinde İslamcı ve Allahın birliği için savaşan bir insan..
Öcalan,
Kürtlerin birliği ve bağımsızlığı yolu için, en iyi silahın İslam ve ümmetçi
politika olduğuna karar vermiş, şimdi de..
Cumhurbaşkanı seçilebilmek için, Kürt
siyasetinin desteğine mutlak ihtiyacı olan Erdoğan, Öcalan’ın için bir politik
araca mı dönüştü?!
-- 11 Mayıs 2014 Pazar / Bilim ve Siyaset - Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder