Maden konusuna başka açılardan bakma ve
katliamda iktidarın doğrudan sorumluluğuna girme zamanı.. Ama önce, medyadan
kurban isteyen Başbakan ve medyadaki kadın erkek tokmakçılarına bir çift laf.. Yılmaz Özdil dahil herkes
söylediklerinden yazdıklarından ötürü kendini savunur.. Özdil’in sadece
“müstahaktır..” sözü kasıtlı anlamalara çekilebilir.. Nitekim, yapılan da
budur..
Ehh, Soma faciasında en büyük sorumluluğu
taşıyacaksın, millete tekme tokat küfür girişeceksin, yere düşen Somalıyı
tekmeleyen millet düşmanlarını yanında heryere taşıyacaksın, yasını tutmak
isteyen milletin üzerine paramiliter güçlerini saldırtacaksın… Sonra Aydın
Doğan’a Yılmaz Özdil’i at diyeceksin.
RTE’nin ne kadar pişkin olduğunu biliriz…
Ama Soma’daki katliamdan kurtulması mümkün
gözükmüyor..
***
Savcı en ucuz maddeden tutuklama istedi..
Zenginin malı ve nüfuzu yanında, madencinin canı kaç yıl eder ki.. Somalı
madencilerin anlattıkları gerçekler müthiş.. Madende hiç bir şey insani değil..
hiç bir şey yasal değil..
Herşey insanı öldürmeye yönelik!
Ortada, kazadan
önceki çalışma sürecinde tam bir toplu cinayete teşebbüs var.. Kaza ile birlikte de, gerçekleşmiş toplu
cinayet..
Bunların hepsini toplasa bir savcı, tam katliamdan dolayı bir tek yönetici
bırakmaz dışarıda ve müebbetten açar kapıyı..
Sahip, dışarıda.. Basın toplantısı düzenbazlığı
ile, ben
zavallı ihtiyar, belleği zayıflamış bir adamım masalı ile gerçekleri gizleyip kendisini adamlarını ve şirketini
masum göstermeye teşebbüsten ve millete yalan söylemekten ekstra suçtan
yakalanıp içeri tıkılması gerekirken….
FITRATINDA NELER VAR NELER..
Merak
ettiğim biri konu var: Maslak’da Spine gökdeleninde siyasilere, yukarılara, yukarıdakilerin
avukatlarına veya adına hareket edenlere ayırdığı daire(ler) var mı yok mu?
Çünkü böyle bir “hediye”, daha sonra ortaya çıkacak musibetlerden yakasını kurtarmak
için de gerekli ortamı yaratır.. Adam hem de “iyi bir AKP’li”, yani maden işletmeciliğinin felaket niteliğini de
gözönüne alırsak, böyle bir “hediye” vermek, yaptığı işin ve ilişkilerinin fıtratında
olması gerekir..
Savcılık, örneğin madende risk raporu çalışması
yapılıp yapılmadığını araştırıyor mu? Bakanlık teftiş elemanları, madenin
dosyasında bu raporun eksikliğini rapor etmiş olabilirler mi.. Çünkü, teftiş
elemanlarına, kimseye konuşmayın
talimatı verildiğini Aydınlık’ta okuyoruz. Bu talimat, gerçekleri saklamaya mı
yönelik!? Sözüm savcılara ve mahkemeye, umarım herşey soruşturulur ve dosyaya
girer..
BÜYÜK ÇARESİZLİK KISKACI
Madenciler konuşuyor, iş yok, çoluk çocuk ekmek
bekliyor.. Kredi almış borç var.. Mecbur çalışmaya.. Evde kazan kaynayacak..
Madenci erkek, ailesinin varoluşu için ölümü göze alıyor.. Bir yandan da yaşlı
gözlerle, mezarlıkta yatan arkadaşlarına bakıyor!
Allah kahretsin bu alçak düzeni.. İnsanları, üç
kuruşa ölümüne çalışmayı göze almak durumunda bırakan..
İşsizlik,
yoksulluk ve çaresizlik.. İnsanı biyolojik olarak en alt katmanda, adeta ilk varoluş zamanında
yaşatana günümüz iktidarları ve toplumsal sistemleri.. öyle ki bırakın çağdaş
insan olmayı, işçinin- çalışanın kendi olmasını bile imkansız kılan bir alçak
düzen..
Patron, git AKP mitingine diyor.. Gitmek zorunda
kalıyor.. Alkışla diyor, alkışlatıyor..
AKP ye oy ver diyor, ne kadarı bu emre uyuyor bilinmez.. AKP’li değilsen
madene sokmuyor.. İşçiler şüphesiz ki içlerinden, ulan şey, al madenini de.. diyordur, ama dile getiremiyor..
Ahlaksızlığın köleleri olmaya zorlayan bir
düzen..
3 YETMEZ 5 ÇOCUĞUN KERAMETİ
RTE ise ne diyor: 3 çocuk yetmez, 4 hatta 5 çocuk istiyorum! Neden istediğini
anlıyorsunuz.. Bu ağır sömürü düzenini sürdürmenin yoludur bu..
İş alanları yaratamayan, çalışanları insan gibi
koşullarda yaşatmayan iktidarların tabii ki, düzenlerini sürdürmek için en
kölelik ve ölümcül ilişkilerde bile olsa sadece bir iş olsun da ne olursa olsun
dan başka bir şey düşünemeyen, milyonlara ihtiyacı var..
Onlara
tepeden basacak din, Allah, Peygamber, şehit,
takdiri ilahi, kaderde bu var, binlerce yıllık dayatmalarını.. ve böylece
iktidarının sefasını sürecek..
Madenciler
ve iş kazasıyla hayatlarını yitiren daha binlerce kişi de, ölümün, acının,
üzüntünün ve sefaletin sefasını..
Milliyet’te bir başlık: Borsa şirketlerinin
yıllık kazancı yüzde 4 iken, maden şirketlerinin yüzde 20!
Yüksek kazancı görüyor musunuz?
TABİİ Kİ
ÖZDİL İLE UĞRAŞACAK…
İşçinin canı üzerinden sürdürdülen bu faaliyet
baldan tatlı olunca, madenciliğe tam bir hücum yaşanıyor ülkede:
2013’te açıklanan Sosyal Güvenlik Kurumu
bilgileri:
Son kömür ve linyit alanında 2010 yılında 697
işletme faaliyet gösterirken, 2012 sonunda sayıları, 43 artarak 740’a
yükseldi.. Tabii, özel sektörde artış çok hızlı, kamudaki işletkmelerin sayısı
ise düşüyor, çünkü bunlar “işlet- bana
ucuz kömür sat” diye elden çıkartılıyor. 50 bin işçi madenlerde çalışıyor..
yeraltına inmek için de binlerce kişi sıraya giriyor!..
Tabii, AKP’nin elektrik üretiminde kömürün
payını arttırma politikası da var, bu politikanın belkemiğini işte tam da bugün
kurulan ucuz işçilik düzeni oluşturuyor. Çünkü elektrik maliyet fiyatlarını
baskılaması gerek.. Elektrik fiyatları zaten yüksek, fabrikaların
maliyetlerinnde en önemli girdilerden biri..
ILO’nun pahalı önlemler gerektiren sözleşmesi de
bunun için imzalanmıyor.
Ucuz emeğe, işçi katliamlarına dayanan, 100- 200
yıl öncesinin maden işletmeciliği..
Kapitalizmin
en vahşi çağı koşullarında bir insan, bir ülke ve bunları dayatan bir iktidar..
Kalkmış
Yılmaz Özdil’le uğraşacak tabii.. Türkiye’nin en temel sorunlarını çözecek
değil ya..
--20 Mayıs 2014 Salı / Bilim ve Siyaset- Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder