Cumhurbaşkanı Gül’ün, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinin en yüzsüz olaylarından biri olan 19 Aralık 2913 Rüşvet ve Yolsuzluk
davası üzerine görüşleri, bugün Erdoğan-Gül
ilişkisindeki siyasi gerilimi anlamada bir ipucu olabilir mi? (*)
Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu 17 Aralık 2013’te
başladı. Gül, suskunluğunu 24 Aralık’ta
bozdu. O gün Çankaya’da Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri için davet verdi. Tabii
gazeteciler sordu, Gül’ün “ilkesel
yanıtları”şöyle:
·
“Son 10 yılda siyasi, hukuk
alanlarında köklü reformların yapıldığı Türkiye’de herhangi bir yolsuzluk veya
yanlış varsa, bunların üstü kapanamaz. Önce bunu bilin. Çünkü Türkiye bundan
15-20 sene önceki Türkiye değil…önce buna herkesin rahat olması gerekir.”
·
“Yargı Türkiye'de hepimiz
biliyoruz ki, hem bağımsız hem de tarafsız. Demokratik hukuk sistemi içinde
böyle. Şimdi mahkeme gayet titiz bir şekilde şüphesiz ki değerlendirecek,
inceleyecek ve eminim ki hiç kimsede soru işareti bırakmayacak şekilde,
iddialarla ilgili nihai kararını verecek. Dolayısıyla şu anda yargı sürecinin
çalışmasını herkesin beklemesi gerekir..”
·
“Yapılması gereken sakince, şeffaf
bir ülkede işler nasıl oluyorsa bu şekilde olmasını herkesin takip etmesi
gerekir… Dediğim gibi demokratik hukuk devletinde standartlar nasıl olursa hep
öyle olacaktır.”
25
Aralık’ta Yolsuzluk ve
Rüşvet Operasayonunun ikinci dalgasıve bu arada hükümette bakan istifaları
başladı.
2014
Yeni Yıl mesajında
dolaylı vurgular yaptığı söylenebilir: “..siyasi
istikrarı ve ekonomik güven ortamını sarsacak, demokratik hukuk devletini
aşındıracak, birliğimizi ve dirliğimizi bozacak tutum ve davranışlardan
kaçınmamız gerekir… belirli konularda kamuoyu vicdanında oluşan soru
işaretlerinin tamamen giderilmesi önem taşımaktadır. Bununla birlikte, bu
sorunları hukukun üstünlüğü, adalet, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilke
ve değerlerin hakim olduğu bir toplumsal ve siyasal ortamda.. çözmemiz
gerekiyor.
* “Demokrasi güçler ayrılığına dayanan kurallar ve kurumlar
rejimidir…Bağımsız ve tarafsız yargı olgusunu ve algısını zedeleyecek
tavırlardan kaçınmak hepimizin görevidir.
***
3
Ocak 2014: Gül,
HabertürkTV Genel Yayın Yönetmeni Erhan
Çelik, Ruşen Çakır, Fehmi Koru’nun sorularını yanıtlıyor: “Vicdanları
rahatlatacak bir süreçle, yolsuzluk varsa ortaya çıkarmak, yoksa insanları ikna
etmek gerekir. Yolsuzlukların önlenebilmesi için kurallar çok iyi konmalı.
Kurallar iyi değilse herkesi yolsuzluk yapmaya azmettirir. Ne dindarlık, ne
vatanseverlik, ne solculuk, ne başka bir şey engel olabilir. Yolsuzlukla
mücadele konusunda bir şeffaflık getirildi, eskiye göre iyi şeyler yapıldı. Ama
bunların yeterli olmadığı kanaatindeyim… Yolsuzlukla ilgili herhangi bir iddia
olursa bunun sonuna kadar üzerine gidilmeli, ne gerekiyorsa yapılmalı. Kim
olursa olsun, herkes için geçerlidir.
5
Mart 2014: Gül, Devlet Denetleme Kurulu’na yolsuzluk, dinlemeler, kadrolaşma, devlet sırları ve imar rantı
konularında araştırma yapılması için talimat verdi. Hepsi de gündemde tartışılan
konulardı.
3 Nisan 2014: Kuveyt'te gazetecilerin sorusu
üzerine "Yolsuzluklar araştırılsın" dedi.
GÜL’ÜN VURGULARI: KUVVETLER AYRILIĞI, ŞEFFAFLIK
Yukarıda görüldüğü gibi, Gül’ün tutumu net:
* Hukukun üstünlüğü, adalet,
şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilke ve değerler hakim olsun.
* Demokrasi güçler ayrılığına
dayanan kurallar ve kurumlar rejimidir.
* Bağımsız ve tarafsız yargı..
* Yolsuzlukla ilgili için ne gerekiyorsa
yapılmalı. Kim olursa olsun…
***
Gül’ün ile RTE’nin tutumu
birbirine zıt. Başbakan ve adamları ise, yolsuzluğu
yok sayma örtbas etme çabası içinde. Bu iddiaları “hükümete darbe” olarak nitelendirecek kadar... Cuma günleri hakara bakara tvitleri attığını
söyleyene bile kanat gerecek kadar. Çünkü birisini teslim etse, hepsini teslim
edecek. Kendisi dahil. Her konu kendine darbe… Gül ise, bu olayların dış
güçlerle bir ilgisi olmadığı kanaatinde.
Başbakan’ın önündeki en önemli
görevlerden biri, bu yolsuzluk ve rüşvet davasını
ortadan kaldırmak.. Peki, diyelim Çankaya’yı çıktı, Gül de Başbakanlığa geçti 4
ay sonra.. Gül önünde önemli bir iş bulacak: Rüşvet/yolsuzluk davasını bertaraf
etmek.. Bunu yapabilecek mi?
***
Aynı soru Gül için de
geçerli: Başbakan’ın “temizlikçilik” gibi bir talebi önüne gelirse, bunu
kendine yedirir mi?Şimdi düşünün, RTE, rüşvet
ve yolsuzluk davasında kendinden farkı düşünen, Başbakanlık koltuğunda
kendi düşünceleri doğrultusunda ülkeyi yönetmek isteyen bir siyasiyi,
Başbakanlığa atamak ister mi?
Şimdi soralım: Gül’ün “koşullar uygun değil” demesinde, RTE
ve adamlarının rüşvet ve yolsuzluk dosyası gibi ağır bir sorumluluk
yüklenmek istememesi de rol oynamış olabilir mi? RTE’nin otoriter,
demokrasiye aykırı, yolsuzluk iddialarıyla dolu anlayışı gölgesinde
Başbakanlık yapmayı bir zul saymış olabilir mi?
Bunlar sadece sorular..
Öyleyse eğer, iki ayrı çizgi, iki ayrı insan iki ayrı dava ve iki ayrı
politika var.
(*) Bu konuyu, olayları yorumlayan bir köşe yazarı
arkadaşımın “yolsuzluk ve rüşvet
olayı da, Gül’ün, siyasetten şimdilik geri durmasında önemli etki yapmıştır”
sözü üzerine incelemeye alıyorum. Umarım rol çalmamışımdır!
-- 22 Nisan 2014 Salı / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder