Şu seçim
sonuçlarına bir kez daha bakalım, henüz resmi olmayan, Hürriyet’te yayımlanan
(%99,63) sayılarıyla.. Belediye başkanlarına verilen oylar itibariyle:
AKP, yüzde 45’lerden
%44,17’ye düşmüş.
CHP yüzde 28.62;
MHP ise 15.89.
“Büyükşehirlerde belediye meclisi, diğer
şehirlerde il genel meclisi sonuçları” hesabına göre ise,
AKP 43,3;
CHP 25,61;
MHP 17,64. Bu sayılar ise “partiye verilmiş oy”
olarak genelde kabul edilir.
En güçlü
muhalefet CHP ve MHP’nin belediye başkanlığı toplam oyları (yüzde 44,51) ve
“partiye verilmiş” oyları (yüzde 43,45), AKP’nin biraz oylarının üzerindedir.
AKP, yüzde
49,8’den 43,3’e inmiş gözüküyor. Bu, oylarda yüzde 6,6 düşüşe, seçmen sayısı
olarak da 2,5 milyona yakın oya denk gelir.
Diğer küçük
muhalefet partilerinin küçük oy oranlarını daa katarsanız, iktidar- muhalefet
denkleminde AKP azınlıkta kalır (*).
Yani diyeceğim,
Salı günkü yazımda 18 maddede belirttiğim gibi, AKP düşüştedir. Bu düşüş sü-re-cek-tir.. Çabalama kaptan!..
***
Toplumda şöyle
bir yanılgı var: Sanki partiler eşit koşullarda, sıfırdan yarışa giriyorlar.
Özellikle gazeteleri satmayan yandaş medyanın anlı şanlı köşe yazarları ve AKP
politikacıları, “gördünüz mü CHP yine kaybetti, hiç bir zaman kazanamaz, her
seçimde böyle, yine hüsran... halktan kopuk” diyor ve CHP’ye ne yapmaları
gerektiği konusunda reçete veriyorlar. Bunlarda birini, muhalefetin başına
geçip bu reçetesini gerçekleştirmeye çağırdım, Kendisi için yeni bir kariyer!
Şüphesiz, CHP
eleştirilecektir, ama öncelikle: Her ülkede seçmenin seçimlerde bir ana akımı
oluyor. Güçlü bir iktidar partisi, yıllarca iktidarda kalabliyor: Bakınız Alman
Hristiyan Parti lideri Merkel! Geçen
sonbaharda 3.kez kazandı! Çünkü Almanya’da işler iyi gidiyor! Gelecek
seçimlerde de birinci parti olarak çıkacak, dörtleyecek.
Sosyal
demokratlara neden çoğunluk oylarını
alamadın ve iktidar olamadın, diyene rastlamadım! Çünkü siyasi, ekonomik
eğilim, ortam Merkel’den yana. İşler yolunda görüldükçe, kazanır. Ama Merkel
üçünçü kez kazandı diye, Recep Tayyip olmaz orada!
Bir anket
uzmanı, tv’de iktidarda olmanın başlangıç avantajını anlatıyordu. Muhalefet
iktidar oylarında en çok yüzde 20’yi dönüştürebilir, diyordu. Tabii ülkeyi
çöktürmemişse..
Bunları, CHP’yi
aklamak için yazmıyorum. CHP’nin çok çalışması, örgütüne dinamizm kazandırması
gerekir. Ayrıca tabii ki muhalefet politikaları da var. Kemal Bey, bütün konuşmalarını ortaya
çıkan rüşvet ve yolsuzluk savları üzerine kurdu. Acaba bu politika, CHP
örgütünü atıl bıraktı mı?! Nasıl olsa adamlar bununla yıkılırlar düşüncesi
egemen oldu mu (Bence oldu).
Ortaya çıkan
yolsuzlukların, iktidara ne kadar oy kaybettirebileceği üzerine bir hesabı -
öngörüyü, dünyadaki örnekleriyle kıyaslayıp, partinin önüne koyan oldu mu?
***
1) Cemaati
siyasal olarak bitmiş kabul edin. Çökmekte olan bir siyasal aracın kimseye
kazandıracağı bir şey olamaz. Siz de kuyruğundan gidersiniz. Cemaat
politikasına küçük eleştiriler dışında, CHP’ye ağır eleştiri yöneltmedim. Seçimler
bitti artık..
2) Rüşvet ve
yolsuzluk konusunun iktidarı bir yere kadar etkileyeceği belliydi.
3) Türkiye’nin
geçmiş ekonomik çöküşleriyle darmadağın olan seçmen ve Türkiye’nin belleği
canlı. AKP’yi ayakta tutan, son 11 yılın dünya ekonomik konjonktürüydü. Ucuz
milyarlar merkezden çevreye doğru yayıldı.. AKP bunu yiyor hala! Ve bu ekonomik
“rahatlığa” da dayanarak, 12 yılda önemli bir sosyal kültürel-düşünce
bağımlılığı yarattı
4) İşlerin
yolunda gittiği düşüncesi-duygusu seçmene egemen olduğu sürece, ülkede
din-etkin konularda büyük iç çatışmalar olmadığı sürece, seçmenin genel algısı
durur.
5) AKP şüphesiz
kendine büyük bir seçmen kitlesi yarattı. Bunlar, bu iktidardan ekonomik ve
kültürel beslenerek, iktidar çevresinde kenetlendi.
6) Şüphesiz, salt
ekonomik kriz gelecek iktidarı yıkacak beklentisi içine girmek yanlıştır.
AKP’nin oluşturduğu ve inandırdığı siyasal- toplumsal kültürün seçmen
üzerindeki önemli gücünü de hesabetmek gerekir.
7) Muhalefetin
işleri zorlaşacaktır. RTE’nin, Cemaati şiddetle tasfiye edeceği kesindir de,
bunun tüm muhalefete yönelik etkilerini göreceğiz..
8) RTE’ye karşı
yeni bir geliştirilmeli, dünya demokratik kamuoyu ile birlikte. Kılıcı elinde
saldıran birisi var karşınızda, uzlaşmasız ve mutlak iktidarı için durmadan savaşan...
RTE diyor ki, neden yüzde 50 üzerinde
almadık!.. Bu yeni bir saldırının başlangıcı mıdır?
(*) BDP’yi ayırıyorum. Kürt Meselesi
nedeniyle, AKP’nin yarı müttefiki durumundalar. Kürt Meselesi’nde AKP ile değil
de Türkiye ile bütünleşen bir politika izleseler, bir “Türkiye Partisi” yolunda
gelişirler. Kürt Çözümü süreci, onları, RTE’nin yedek atı konumunda tutacaktır.
Boyunlarına geçirilmiş bir ilmik..
3 Nisan 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder