Başbakan Berlin’de
kendisini dinleyenlere diyor ki, Binlerce
kilometrelik duble yol yaptık, eğer yolsuzluk olsaydı bu ülkede bunları
yapabilir miydik?.. Öğrenciler 50 lira alıyordu yardım parası olarak, bunu
şimdi 500 er liraya çıkarttıksa bu ülkede yolsuzluk olabilir mi..
Dinleyenlerden de
böğürtü şeklinde olmaaaaz sözleri
yükseliyor. Gözlerinizi faltaşı gibi açmayın. Siyasi demagojinin vardığı nokta
budur.. Önemli olan, bu ipe sapa gelmezliğin geniş bir destekçi kitlesinin
bulunmasıdır. Bu kitle, ne söylenirse söylensin, destekleyecek, onaylayacaktır,
bu nedenle oradadır. O kitle var olduğu ve ortalıktan azalmadığı sürece,
demagojinin daha dip çukurlarda seyredeceğini göreceğiz.
Halbuki, orada, “duble
yollar, ihaleler yaptığınız için aynı zamanda yolsuzluk yapılıyor.. Para
harcamasanız, ortada yolsuzluk da olmaz” sesi duyulsa, geri tepecek demagoji.
Yolsuzluk esas olarak siyasetin finansmanında kullanılıyor..
İşte Kılıçdaroğlu’nun
açıkladığı, İnternette dolaşan ses kayıtları ve savcılık iddiaları.. Sabah-ATV
alışları-satışları büyük bir olaydır ve yolsuzluğun nasıl yapıldığının örnek ve
yöntemlerinden biridir. Olay, iktidar yandaşının bu gazete tekelini satın
alması için devlet bankasından kendisine kredi aç(tır)ılmasıyla başlıyor. Bu
siyasi kredidir! 2007 sonunda z atış gerçekleştiğine göre, demek ki 6 yıl
sonra, görev veya hizmet zamanının dolduğuna karar veren patron, medyadan
çıkmak istiyor.. Ama gerekli alıcıyı bulamıyor.. Tabii, 1,1 milyara almıştı.
Zararına satacak hali yok..
İşte bu noktada
iktidar devreye giriyor. Beslediği süpü sepet işadamından bazılarını (7 tane)
çağırıyor; atın şurada 100-150’şer milyon
bakalım, bu medyayı satın alacaksınız. Tabi en güvenilir yol da, yüz
milyarı aşan ihalelerle beslediği işadamlarıdır.
İşte tipik bir
siyasetin finansmanına yönelik yolsuzluk durumu: Siyasetçinin, iktidarını devam
ettirecek koşulları (medya destekçiliği) sağlamak için, işadamlarıyla girdiği besleyeyim-besle olayı. Bunun
finansmanını cebinden veya parti kasasından yapsa yolsuzluğa girmeyecek. Ama
kamu kaynaklarını kullandığı için yolsuzluktur.
Kılıçdaroğlu, Salı
günü Meclis’te, bu “çanağı” yönetenin Binali
Yıldırım olduğunu söyledi. “Haksız
ekonomik çıkar sağlamak amacı ile kurulan örgütün dördüncü grubu olarak
saptanan grubun lideri”, meğer Yıldırım hakkında da Fezleke düzenlenmiş!
Medyayı denetime, Büyük Usta’nın büyük önem
verdiğini biliyoruz. Öyle ki taaa Fas’tan, televizyonlarda hangi görüntü ve
altyazıların geçeceği konusunda talimat vermecesine!.. Ülkede, özgür bir
ekonomi ilişkileri yok. İş yapacaksınız, devletten en basitinden bir onay almak
zorundasınız. İpler siyasetin elinde, medyanız varsa, oradan destek çıkmaya
zorlanacaksınız.. Medyanız yoksa, ortaya konan çanağa para atmaya ve
istemediğiniz bir işe zorlanacaksınız…
***
Ben, bu iktidardan en çok nefret eden kesimler
arasında, medyası olan iş adamlarının bulunduğuna inanmaya başladım. Normal
olarak medyayı gazeteciler yönetir, saikleri de en iyi gazeteciliği yapmaktır.
Ama düşünün ki tepenizde bir iktidar, ne yapıp yapmayacağınızı dikte ediyor… Bu
çekilir bir şey değildir. Doğal işleyen bir ekonomi, hukuk, normal devlet
işleyişi yok…
Herşey çığırından çıkmış yıllardır. İşte
Türkiye’nin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında, yargı devreden
çıkartılmış; siyaset açık ve seçik yargıyı yönetiyor. 4 Bakan hakkında
gönderilen fezleke berhava ediliyor. Meclis’in başı ile Bakanlık arasında
uzuuuun bir yolculuktan sonra, savcılığa iade ediliyor. Efendim adres yanlışmış
Meclis’e gönderilmesi gerekirmiş.. Meclis başı da bakanlığa gönderilmeli, oradan bize intikal etmeli diyormuş.
Eh, fezlekeler şimdi en doğru ellere vardı! Bu
kez iktidar savcıları, bakacaklar fezlekelerin içeriklerine, vayyyy bakanlarımız hakkında ne saçma sapan
iddialarla doldurulmuş diyecekler ve yırtıp atacaklar.. şüphesi olan? Tersi
olursa şaşarım!
Yerel Seçimden,
İktidara Onaya
Başa gelelim: İktidar, büyük bir harekat
başlattı: yolsuzluğu ve rüşveti savuşturma harekatı! RTE’nin Berlin’de
bunları söylemesi, bu stratejinin bir parçası. Inkar edeceksin! “Yargı
soruşturuyor olayı” büyük bir palavradır, sadece görünüşte öyledir. Yargı
örtbas etmeye girişmiştir. Önce bu zemini hazırladılar, sonra saldırıya
geçtiler!
Usta, daha önce de, bizzat adı çıkmış istifa
etmiş bakanlarını seçim bölgelerine gönderdi, bu stratejinin parçası
olarak. Onlar da “rüşvet ve yolsuzluk mu,
haşaaaaaa” diye propagandaya girişti. Hangi yüzle, asla anlayamam.
Tabi yine bu stratejinin parçası olarak, Rizeli
E. Bayraktar, ikna edilmiş bir şekilde özürler diyerek, Usta’sına
biadlarını dile getirdi. Tabii, neler döndü, bilmiyoruz!
Kurulan tezgahın en önemli parçası şudur: İktidar partisi ülke
çapında makinesini harekete geçirdi, ev ev dolaşarak, böyle bir şeyin gerçek
olmadığını, Usta’nın iktidarını yıkmak için uydurulan yalan dolan olduğunu
anlatıyorlar.
Adamlar gerçeği yalana döndürmek için seçmen
tabanında çalışıyor..
Muhalefet ise üst yapıdan bağırıp çağırıyor..
Yeni bir strateji gerek, sokak sokak, esnaf esnaf,
mahalle mahalle, tek, iki, üç sayfalık açık seçik yazılar..
RTE, yerel seçim düzleminden, iktidara siyasi
onay seçimine dönüştürüyor.
Geçen yerel seçimlerin oy ortalaması %38’i
aşarsa, muhalefetin sırtına yere yapıştırma hesapları kuruyor.
Hey Muhalefet! Nasılsın!
--- 6 Şubat 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder