Bir
insan, güç olarak nereye kadar ulaşabilir?
Bu
soru Erdoğan için.. Durmadan daha büyük bir güce ulaşma çabası nereye kadar?
Kısa
tarihine çok şeyler sığdırdı, epey şey başardı. Türkiye’de hemen herşey ondan
sorulur oldu... İş adamları bile onun iki dudağı arasında sıkışıp kaldı.. Medya
patronları diz çöker gibi oldular veya bir kısmı öyle davranıyor hala.. Ama ilk
fırsatta, bıçaklarını saplayacaklarına kuşkum yok..
Ama
büyük başarısızlıklar yaşamaya başladı “Usta”. Mesela Orta Doğu’da İslam
ülkeleri lideri olma düşü çöktü.. Suriye’de karizmayı tam çizdirdi. Cemaat’in,
iktidarın ve çevresinin, yolsuzluk ve rüşvetten şişmiş karnını delik deşik
etmesini engelleyemedi! İş adamlarına bağırıp çağırıyor, ama korku eşiği
aşıldı, artık vayy sen TÜSİAD diye
bağırmasının eski etkisi kalmadı. Bir de onlara vatan hainleri diye
seslenmesin mi! Oysa kendisinin bu yolda attığı bütün adımlar “milli ekomomi”yi çökerten cinsten,
onlara artık tarih olmuş “vatan haini” suçlaması yapıyor, ama bu yaptığının
belki de esas “vatan hainliği” olabileceğini hiç düşünmeden..
***
Bir
nefret dolu ki, sorma gitsin.. “Sağlam İrade” sloğanlarına sığındı,
demek istiyor ki “dimdik ayaktayım hâlâ hepinizin canına okurum”.. Ama aldırış
eden?! RTE sınırına gelip dayandı. Hatta, duvara çarptı, gerilemeye başladı!
Bir
HSYK’yı geçiremedi! Sağa gitti, sola gitti, Meclis’te adamları tekme tokat kafa
göz yardı... Yalnız kaldı “Usta”.. Kendisi ve adamları.. tek allahın kulu yanında
değil! ABD ve AB’den sert uyarılar geliyor, onları ikna için Brüksel’e uçtu
“Usta”..”Paralel Devlet”i anlatmaya, HSYK’nın neden değişmesi gerektiğine
inandırmaya kalkıştı.. Ama kendisine “yolsuzluk
ve rüşvet” dosyaları gösterildi, “savcıların
elini serbest bırak da olayı araştırsınlar” öğüdünü aldı..
Bir
zamanlar bay destekçileri olan Amerikalı Abramowitz
ve Edelman isimli Türkiye uzmanları,
Washington Post’taki son
yazılarında, Erdoğan’ın tek amacının “rüşvet ve soruşturmaları savuşturmak değil,
aynı zamanda muhalefeti bastırmaya ve Türkiye üzerindeki kontrolünü
genişletmeye çalışıyor”, diyorlar.. El hak! Şu sözlere bakın:
“Erdoğan’ın
şu an izlediği yol, Türkiye’yi mükemmel olmayan bir demokrasiden, otokrasiye
taşıyor. Bu kadar yakın bir müttefikin ve NATO üyesinin böylesine bir kadere
sahip olması, ikili ortaklığa, Amerika’nın zaten sıkıntıda olan prestijine ve
bölgenin demokratik geleceğine derin izler bırakabilir. Bu durum Türkiye’nin
ekonomisine de zarar verebilir.”
AB’nin Genişlemeden Sorumlu Yüksek Komiseri Stefan Füle, HSYK değişikliği ile “Kontrol bakana geçiyor. Dolayısıyla bu,
Kopenhag kriterlerinin önemli bir unsuru olan yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı ve Türkiyede kuvvetler ayrılığı konularında ciddi endişelere yol
açmaktadır” diyor.. Gül de, Anayasa’ya aykırılık durumunda onaylamayabileceği işaretini veriyor.
RTE
bombardıman altında, HSYK’yı askıya alıyor. Bakan’ın, HSYK’daki dairelerde
yaptırdığı adam değişikliği ile yetinecek şimdilik. İstediği savcıları görevden
aldırtıyor, dosyaları kapatacak savcıları da atıyor henüz... HSYK’yı askıya
alması, gücünün sınırını belirliyor.
Başbakan,
tüm güçlere sahip olmak için “kendini aşan” bir çaba içindeyken, birden herşeyi
gerçekleştiremeyeceğini gördü. Bu, gerilemeye başlamaktır!
***
Hele
dünkü konuşmasında, Sarıgül’ü, CHP’de Baykal’ın 2004’de Sarıgül’ü partiden
attırmak için hazırlattığı “yolsuzluk dosyasını” kürsüden saldırması,
gerilemesinin ve İstanbul’u kaybetme paniği içine girdiğinin bir göstergesi! O
dosya, bildiğim kadar yargıdan da geçmişti.. 11 yıldır iktidardasın, neden
Sarıgül’ü mahkeme verdirmedin!
Acaba
elinde, Sarıgül’ün önde gittiğine ilişkin, yaptırdığ ıbir araştırmanın
sonuçları mı var!? Öyle olsa gerek ki, Topbaş yerine bizzat kendini İstanbul
Büyük Şehir Belediye Başkanlığı kampanyasını sürdürmeye başladı! Burayı
kaybederse, diktatörlüğüne destek olarak kullandığı “milli irade” tarafından götürülme sürecine girdi demektir..
Tabii,
İstanbul’un akıttığı rant kesildi mi, yandı gülüm ketenhelva..
***
Başbakan,
genişleme-büyüme gücünün sonuna ulaştı.
Bu net gözüküyor. Dikta heveslileri süreç içinde hep yalnız kalır..
Türkiye,
RTE’nin mutlak güç istediğini kaldırabilecek ne ananas ne muz devletidir.
Her ne kadar muhafazakarlık ülkemin
damarlarına işletilse de, Cumhuriyet’in bu ülkeye kazandırdıklarını, değil RTE,
hiç bir diktatörlük heveslisi yerli ve yabancı güç yokedemez..
Kısa
sürede, bunları doğrulayan yeni gelişmelere tanık oacağız..
-- 27 Ocak 2014, Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder