SAYFALAR

13 Ocak 2014 Pazartesi

Diktatörlüğün Eksik Halkaları

Kafası sürekli “komplo teorisine” çalışan biri şöyle sorabilir: “Acaba Erdoğan diktatoryal yönetiminin eksik halkalarını tamamlamak için mi birCemaat ile çatışma krizi’ yarattı?” Baksanıza, birbir ardına alınmakta olan kararlarla, elimizde ne var ne yok tüm kırıntılar RTE’nin kumandasına geçiyor! Cemaat çatışması bahane mi Erdoğan için? Bir taşla iki kuş, hem cemaati hem de geri kalan yargıyı, hak ve özgürlükleri, tam doksandan, gözünden!
Aranızda yukarıdaki soruya “evet” diyecek bazıları olabilir.. Ama bilimsel yaklaşımın “komplo teorileri” ile ilgisi yoktur. Bilimsel düşünce, eğer ciddi göstergeler - veriler söz konusu ise, bunlardan bir varsayım üretir. Bunun doğrulanmasını da, sosyolojik ve siyasal hayatın testine bırakır… Bazı varsayımları, “üç koltuk boşalıyor- üç iktidar odağı çatışıyor” yazılarımızla, iki yıl önceden ileri sürdük.. Hayat sanırım bunları doğrulamakta.
Bu nedenle ilk paragraftaki cümleyi şöyle kurmalıyız: Başbakan ve ekibi, Cemaat ile çatışmayı, Cemaatin saldırılarını bahane ederek, bu ülkede tek adam / diktatoryal yönetiminin eksik kalan halkalarını tamamlıyor. Çünkü RTE, artık buna otoriter demek çok hafif kalıyor, dikta yanlısı bir yönetim anlayışına sahip. Kendisinde muazzam güçlerin varolduğuna inanıyor. Tek adam, tek lider… Türkiye tarihinde görülmemiş nitelikte, ölçüde hacimde..
Menderes ve Özal ne kelime, onları tabii ki aşacak..
Kendisi için yeni bir “kurucu mit” yaratacak…
Şimdi son bir haftada “yeni önlemlere” bakalım..
***
·                 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu, “Cemaat yönlendiriyor” gerekçesiyle, hükümetin bir şubesine dönüştürmek istiyor! HSYK ağırlıklı olarak cemaatin güdümünden, ağırlıkıl olarak başbakanın güdümüne sokuluyor.. Yargı özerkliği, güçler ayrılığı gibi masallara karnı tok Başbakanın! Zaten 2010 Anayasa referandumuyla bunu amaçlamıştı. Sanmıştı ki, benim emrimdeler.. Ama Cemaat alicengiz ayak oyunuyla olayı kendine bağlamıştı..
·                 Şimdi birileri sanıyor ki, hükümete bağlanması ve cemaatten kurtarılmasıyla “demokrasi” olacak.. Nedenmiş? Çünkü iktidar seçilmişmiş! Anayasamız ise yargıyı iktidarlardan bağımsız, erkler ayrılığının bir gücü olarak görüyor.. Yani “yargı senin mi benim mi” savaşının, demokrasi ve bizimle bir ilgisi yok! Hükümetin, savcıların yolsuzluk ve rüşvet olayını kapatmak için, savcılar üzerindeki baskısını seyrediyoruz! Ne demokrasi ama! HSYK’yı kendine bağlayınca, bu seyirliğimiz de bitecek, herşey el altından kapatılacak!
·                  Kolluk kuvvetleri üzerinde yargıyı denetleme düzenlemesini Danıştay iptal etti, ama bunu fiili olarak gerçekleştirmeye başladı.. Adalet bakanlığının adamı, İzmir’e savcıya telefon edip, davayı kapatın diyebiliyor! Soruşturmanın gizliliğini tamamen ortadan kaldırıyorlar ve hükümetin herşeyin ayrıntılarıyla izleyeceği UYAP’a yazdırıyorlar! Böylece isterlerse daha başlangıcında “bu davayı kapatın” baskısı gündemde.. 
·                  Internet sansürü artıyor. Hükümetin adamları, mahkeme kararı olmadan doğrudan internet sitelerini veya sitelerdeki bir yazıyı, fotoğrafı vb grünmek kılabilecek.. Siz ancak mahkemeye itiraz edebilirsiniz! Bu yolla kendilerini eleştiren herşeyi siberuzayda erişilmez kılacaklar!  Bu arada, iktidar ve çevresinin yolsuzluklarını izlemek dirnhemek söz konusu olunca, telefon dinlemelerine çok sıkı izne bağlama ve 1 aya indirme gibi önlemleri güdeme getiriyorlar.
·                 Sayıştay ve Kamu Denetçiliği Kurumu’nun etkinliğini azaltacak yeni düzenlemelerin peşinde koşuyorlar!
·                  İktidar, HSYK’ye benzer şekilde Yargıtay’ı da tamamen kendine bağlı kılacak düzenlemeler üzerinde çalışıyor…
·                  İktidarın bu kaosta tek olumlu adımı, Silivri davalarına yeniden yargılama yolunun açılması olacak, eğer onu da adam gibi yaparlarsa..
***
Herşey kabus gibi görünüyor, değil mi? Öyle bakmayın.. Tamamen yalnızlaşan ve zayıflayan bir iktidar var karşımızda.. Bakmayın siz yukarıda sıraladıklarımıza..
Bütün bu önlemlerin tek amacı var: 12 yıllık dönemi belirleyen yolsuzluk ve rüşvet dönemini saklamaya yönelik olduğunu belirteyim..
Bugünkü “herşeye hakim olma” çabalarının temel içgüdüsünün bu olduğunu bilelim..

Ama heyhat ki heyhat!..
--12 Ocak 2014 / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder