RTE’nin
ABD Büyükelçisini hedef alması ve Büyükelçi’nin de ABD ile çatışma hayır getirmez benzeri sözetmesi, bu çatırdının en
önemli fay hatlarından biridir.
ABD ve Avrupa demek, AKP iktidarını 12 yıl ayakta
tutan güç demektir. AKP ve Başbakan bunu bilmez mi? Bu ne demek şimdi demeyin.. İktidara oy arttıran, ekonominin 12 yıl
çökmeden sürdürülmesidir. Bu, Batı ile istikrarlı bir ilişki sayesinde
gerçekleşmiştir. 400 milyar dolara yakın dış borç, daha çok Batı
kurumlarınadır. 400 milyar doları Türkiye’nin ayakları altından çekip
alırsanız, geride derin bir uçurum kalır. Ne Başbakanın boyu posu ne de AKP..
Bütün o büyük böbürlenmeleri yerle bir olur.
Başbakanın önünde, sözde bir “milliyetçi” söyleme yönelme olasılığı var. ABD’yi hedef alması,
Batı ile istikrarsızlaşmayı göze alan ama iç politikada “dış düşman” söylemi
ile kitleler üzerinde egemenliğini sürdürmek istemesindendir. Zaten
gazetelerine bakarsanız, Türkiye’yi karıştıran hep “dış düşman”dır. “Büyük
Türkiye”yi hazmedemeyenlerdir.
Oysa, Türkiye’de dış ve iç siyasi istikrar
bozulmuştur. Nedeni de bu iktidardır. Ne yazık ki bunun bedelini Türkiye, bu
ülke ödeyecek. Dış politikanın bütün temel temel öğelerinde yalnızlık ve
başarısızlık egemendir. Sadece ülkenin düşmanlarını arttırdı bu iktidar.
İçeride izlediği politikalar da derin istikrarsızlarla
doluydu. RTE ile birlikte hiç bir şey sütliman olmadı. Toplumun çeşitli
kesimleri arasında ve muhalefet ile iktidar arasında derin fay hatları, bu
iktidarın eseridir. Millet birbirine hasım halindedir.
***
Aslında derin
bir fay hattı iktidar ortakları arasında ta başından beri vardı.
İki ayrı baş ve
iki ayrı gövde, iki ayrı tarih, iki ayrı ideoloji, iyi ayrı yol, iki ayrı
iktidar olma ve iktidara yürüme biçimi..
Ortak düşmanlarını alaşağı ettikten ve bu millete
büyük eziyetler yaptıktan, ve birbirlerini çok iyi kullandıktan sonra, sıra
iktidar erklerini kullanmaya gelince, olay bitti..
Çok temel bir soru şudur, bugünü anamak için: İkisinin
ortak iktidarlarının ortak karakteri neydi?
Otoriterlik, hukuksuzluk, adaletsizlik, özgürsüzlük…
Türkiye, uyduruktan da olsa, demokrasi
tarihinin en karanlık dönemini Cemaat-AKP iktidarı altında yaşadı.
Hiç bir askeri yönetim bu kadar uzun sürmemişti!
Türkiye, basın tarihinin en karanlık dönemini yaşadı
ve yaşıyor.
Dünkü karara bakın: Emniyet müdürlüklerinden içeri
gazetecilerin girmesi yasaklandı!
İktidar çatırdıyor ama basına baskılar sürüyor.
Savcıların polislerin yaptıkları her soruşturmayı
üstlerine bildirme zorunluluğu getirildi!
Bütün operasyonları da, siyasi iktidara taaa
göbeğinden bağlı, siyasilerin atadıkları valilere bildirme zorunluluğu da
getirildi..
Böylece hiç bir bakanın çocuğu, veya bakanın kendisi
veya yakını veya koruduğu herhangi bir kimse, siyasi iktidarın bilgisi olmadan
soruşturulamayacak.
Türkiye, iktidarın bilgisi dıyında kuşun bile
uçamayacağı bir dikta yönetimine sokuluyor.
Şüphesiz, istenen, siyasi iktidarların yolsuzlukları
da gün ışığına çıkmasın..
Cemaat, iki yıl önce özgürlükçü müydü iktidarın ortağı
iken…
Zerre kadar hayır..
***
Zımni bir kabul var.. Evet yolsuzluk ve rüşvet olabilir ama devletin milletin parasına bir
şey olmadı! Bunu diyen Başbakan! Zaten Deniz
Feneri yolsuzluğunda da “devletin parası yenmedi”! Rüşvet ve yolsuzluk
bütün toplumu kasıp kavurabilir, ama bunun devletle bir ilişkisi yok, gibi
saçmasapan çıkarsamalar yapmak, bütün yolların bir çıkmaza girdiğinin kanıtı ve
çaresizliğin dile gelmesidir..
Eh başdanışmanı daha iyi: Yolsuzluk ve rüşvet her zaman olabilir.. Demek istiyor ki, bütün hükümetler döneminde rüşvet işler..
Bizim ne kabahatimiz var..
Hepiniz pirüpaksınız. Cebinize, alınteri dışında tek
kuruş girmemiştir.. Bilmez olur muyuz!
***
Güçlü çatırtı sesleri geliyor.
Ülkeye hiç bir özgürlük getirmeyen koalisyon
iktidarının sonrasına hazırlanıyor Türkiye..
2023 düşleri gören Başbakan,’ın 2014’ü çıkarması zor
görünüyor..
2014 mü dedim?!
--- 23 Aralık 2013, Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder