Arınç artık
dayanamamış ve RTE’yi silkelemiş. AKP kaynıyor, biliyorum; RTE bütün arkadaş
kadrosunu adeta köleleştirdi, çoğunu harcadı.. Gül’ü nasıl harcayacağının hep hesabı kitabı içinde oldu.. Parti’ye
gelecek için yeni birilerini aldı, kurucu kişilikler RTE değirmeninde öğütülüp
ekmeklik una dönüştürülürken, Arınç sabrının sonuna gelmiş.. Arınç bir “sınır taşı”dır! Önemlidir! RTE onsuz
kanadı kırıktır..
Şimdi bu konuda
“döktürmem” gerekmiyor mu!? Ama hayır, iki yıldır yazıp çizdiğim bir konunun
herkes üzerine atlarken, ben geri çekiliyorum. Yarın, belki.. Bugün en önemli
konu Atatürk’tür.. Atatürk ve Bilim
üzerine yazacağım.. Zaten bugün de Antalya’da Atatürk ve Bilim üzerine 11.Üroonkoloji Kongresi’nde seçkin bir
tıp camiası önünde bu sabah konuşuyor olacağım.. RTE, bekleyebilir!
***
Atatürk bir bilim insanıdır..
Evet.
Diyeceksiniz
ki, Atatürk’ün yüksek lisans, doktorası mı var da böyle konuşuyorsun.. Ben de
karşı soru yöneltiyorum size: Bilim, bilimsellik, bilim insanlığı mutlaka
kurumsal bir akademik eğitim ve unvan gerektirir mi?..
Bilimsellik
rüştünü ispat edebilmek ve bu unvanları almak için yıllardır dirsek çürüten,
yöntem öğrenen, sınavlardan geçen bilim insanlarına inat, diyorum ki
gerektirmez.. Alt tarafı akademik unvanları kullanmazsınız, ama bilim insanı,
bilimci olabilirsiniz; önemli olan unvan
değil, bilimsel düşünüp davranabilmektir! Bilimcilik,
insanın gözlem ve analiz yapması, varsayımlar ileri sürüp bunların doğruluğunu
test etmesidir.
Bilim nedir, sorusuna
verilecek çok yanıt var. Bu yanıtlar kimin hangi noktaya vurgu yapacağına bağlı
olarak değişebilir. Neye vurgu yapacağınıza bağlı olarak değişen..
Mesela
bir bilim tanım yapalım: Bilim, olayların (doğa ve toplum) sistematik ve
metodolojik gözlemlenmesi, anlaşılması, öğrenilmesi ve bilgi olarak kodlanması
süreci…
Şimdi Celal Şengör, Popper Katkısı’nı içermediği için bu tanımı eksik bulur. Ekleyelim:
Bilimsel düşünce sistemleri, yeni gözlem, veri ve değerlendirmelerle
yanlışlanabilir, yanlışlanmaya açık olabilmelidir. Bu, bilimde mutlak
doğruların olmadığının altını çizmesi bakımından önemlidir.
***
Atatürk’ün tam
bir sosyal bilimci ve sosyal devrimcidir!
Mustafa Kemal,
savaş meydanında tam bir asker bilimcidir.. Asker bilimci ne
nedir, derseniz: Savaşın seyri ve süreci içinde, kazanabilmek için hemen yeni
taktikler belirleyebilmek, bunları hemen uygulayabilmek yeteneğidir. Atatürk’ün
“hattı müdafaa yok, sathı müdaafa vardır
ve o satıh bütün vatandır” düşüncesi buna örnektir. İşte asker bilimci savaş içinde geliştirdiği
bu düşünce ile düşmanı Ankara önlerinden sürdü ve zafer kazandı.. Düz “Savaş
cephesi” akseri mantığını yerle bir etti ve her bir noktayı direniş ve sonra
toptan saldırı üslerine dönüştürdü. Turgut
Özakman bunu iyi anlatır Çılgın
Türkler’de..
Atatürk, büyük
bir sosyal
bilimci ve devrimcidir.. Ulus
yaratma konusunda dersini çok iyi çalışmıştır.. Bir bilim adamı
titizliğiyle.. Tarihi çalışmış,
gününü çalışmış ve geleceği de çalışmıştır..
Ulus’un öğeleri nedir? Ulus’u bir
arada tutacak nedir? Ulus’u ayakta tutacak ve sürdürecek nedir?
Dil (Harf)
Hukuk (Medeni Yasa) ve bütün diğer devrimler, sanayi devrimi, ekonomi.. hepsi
planlanmış bir çağdaş ülke-ulus yaratma projesinin temel unsurlarıdır..
Bazıları aptal aptal şeyler söyler durur..
Yok ulusu bir gecede dilsiz bırakmış da
(halkın %10’u okuma yazmalı iken.. ve Osmanlıcaya yabancı iken..)..
Yok tekkeleri falan kapatmış da (çağdaş bir
ülke için milleti okula mı sokacaksın, tekkelere mi mahkum edeceksin!)..
Yok eğitim birliği sağlamış da.. (Dil yoksa
ulus yoktur, ortak bir düşünce, bellek.. oluşturamazsan, ülke sorunlarını
birlikte çözemezsin, bugünkü gibi ters yönlere saparsın..)
Yok, doğunun lafı-ruhu dururken batının bilimine
yönelmiş de.. (Çağdaşlık neredeyse ona yönelmezsen, nal toplar ve köle
olursun.)
***
Bugün İslam
dünyası, Batının sömürgesi, uydusu, oyuncağı ise.. Açlık, savaş, sefalet
içindeyse, nedeni, bilimsel düşünme, bilim ve teknoloji üretiminin, çağımızda ülkelerin tek özgür ve refah
varoluş biçimi olduğunu kavramamış olmasıdır.
Atatürk bunu
kavradı ve Türkiye derhal farklılaştı.. Tayyiplerin bile geri döndüremeyecği
bir şekilde!
O, büyük
öngörüsü ve gelecek bilimci kafasıyla diyordu ki: “Gelişim yolundaki
engelleri aşamayan uluslar, engin
hayat felsefelerine sahip başka milletlerin egemenliği altına girip, onların
tutsağı olmaktan kurtulamazlar...” Bugünü ve bugünün savaşını anlatıyor, görene!
Geometri kitabı bile yazmıştır. Bulduğu sözcüklere
bakın: uzay, yüzey, düzey, çap,
yarıçap, kesek, kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters
açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, dikey, yöndeş, konum, üçgen,
dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarpı, bölü, eşit, toplam, oran,
orantı, türev, alan, varsayı, gerekçe..
Ve vasiyeti şudur: “..beni benimsemek
isteyenler.. akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım”dır.
Büyük devrimciye, büyük bilimciye derin saygı
ve sevgi..
---
NOT: Bugün 13.00’ten itibaren Kitap Fuarı’nda
Doğan Kuban ile Cumhuriyet standında birlikte kitap imzalayacağız.
-- 10 Kasım 2013 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder