Dün’e denk gelen, ama dünden 89 yıl
364 gün uzaklıkta, 28 Ekim 1923 tarihinde Atatürk,
arkadaşları Kemalettin Sami Paşa, Kazım Özalp Paşa, Fethi
Okyar Bey, Fuat Bulca ve Ruşen Eşref Bey’i köşkte
akşam yemeğine davet edecek ve onlara “Beyler!
Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz…” diyecekti..
Böylece Recep Tayip Erdoğan’a da başbakanlık yolu
açılmış oldu! Sadece ona mı? Abdullah Gül’e, Ahmet Davutoğlu’na, AKP’nin
kurucularına, özetle 11 yıldır bu ülkeyi yönetenlere.. Arada sırada bunu
düşünseler iyi olur..
Özellikle de Başbakan ve Davutoğlu ikilisi..
Bugün Cumhuriyet tehlikede mi?
Başbakan geçen günkü konuşmasında 2007 seçimlerinden
hemen önce gazetemizin kullandığı “Tehlikenin
farkında mısınız?” sloganını anımsattı.. Ne unutulmaz ve ne yakın geleceği
öngören bir sloganmış!
Cumhuriyet, büyük yara aldı Recep Tayyip Erdoğan
döneminde.. Cumhuriyet bir Erdoğan Cumhuriyeti’ne dönüşmekte.. Erdoğan
Padişahlığı yaşıyoruz. Her şeyin RTE’nin iki dudağının arasına girdiği bir
Cumhuriyet. Taksim Parkı’nın bile geleceğini tek başına belirlemek isteyen bir
insan.. ODTÜ ormanını vurup yıkma hakkını tek başında kendisinde gören,
hukuksuzluklara direnenleri de eşkiya
olarak nitelendirmeye kalkışan bir lider..
***
Cumhuriyet, tabii ki tehlikededir..
Cumhuriyet’in temsil ettiği ulusun birliği hiç bu
kadar parçalanmamış ve millet hiç bu kadar birbirini yoketmeye hazır kuvvetler
olarak siperlerinde mevzilenmemişti!
Kendisine oy vermeyenleri düşman olarak gören bir
iktidar yarattılar..
Cumhuriyet ve yarım yamalak demokrasi için en büyük
tehlike şudur: Seçim sandığından çıkanın,
kendisini kral olarak görmesi ve artık ülkede herşeyi tek başına ve kendi
çıkarına yapabileceğine ilişkin yeni bir
hukuk anlayışını ülkeye yerleştirmesi..
Bana diktatör diyorlar, evet diktatörsem işte seçimler
geliyor, sandıkta diktatörü yıkın diyen bir anlayışla karşı karşıya bulunuyoruz.
Unutuyor: sandıktan
büyük yasalar var, bir hukuk düzeni var(dı)!
Evet bütün yasalar
sandıktan büyük ve önemlidir.
Sandık, varolan hukuk düzeninin bir sonucudur,
uzantısıdır, ürünüdür!
Sandık, hukuku yaratmamıştır, hukuk sandığı oluşturmuş
ve halkın önüne koymuştur..
Eğer sandığın da dahil olduğu, Anayasanın emirlerini, basın
özgürlüğünü, güçler ayrılığını, ülkenin milletin birliğini hiçe sayar ve
kaldırıp çöpe atarsanız…
…Milletin iktidara anayasal itiraz hakkını çiğner yok
sayarsanız..
…O zaman ortalıkta sandık da kalmamış olur..
Tepede gayri meşru bir iktidar oturuyor olur.
Erdoğan bunu bir düşünsün... Meşruluğun tek yolu ve
seçeneği var, anayasallık..
***
Bu iktidar, Cumhuriyeti de, demokrasinin yarım
tuğlalarını da havaya uçurmakla uğraşıyor.
Dış İşleri Bakanı diyor ki, biz yeni osmanlıları, ulusal
devletçiliği unutmanın zamanı geldi..
Bu iktidar, Cumhuriyetin temel direklerinden olan
medeni hukuk ve bilimsel-özgür eğitimi baltalıyor ve yerlerine din aklını ve
hukukunu yürürlüğe sokacak bir dinci nesil yetiştirmeye yöneliyor… Kadını
toplumdan dışlamayı ve öncelikle anne olarak evde yaşamasını vaazeden
politikaları öneriyor.
Üyeleri arasında müthiş gelir uçurumları olan, beşte
biri yoksulluk sınırında yaşayan, işi gücü aşı olmayan milyonların yaşadığı,
fırsat eşitliğinin asla olmadığı bir ülke, Cumhuriyet olamaz..
Cumhuriyeti ve demokrasiyi yeniden inşa etmek gibi
büyük bir görev var bu milletin önünde..
***
Atatürk, Cumhuriyet ilan ederek Başbakanlık,
Cumhurbaşkanlığı ve bütün diğer bakanlıkların yolunu açtı AKP hükümetine, 90
yıl önce bugün..
Ama onlar en büyük saldırıyı, Atatürk’e ve kurduğu
Cumhuriyeti karşı yapıyorlar..
Bunu da gerçekleştirebileceklerini sanıyorlar..
Yanılıyorlar…
Bugün tüm meydanlarda, iktidara karşı itirazlarımızı
dile getirmenin zamanıdır.
Yaşasın Cumhuriyet!
--- 29 Ekim 2013, Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder