Önceki gün Başbakan TOBB’nde konuşuyordu.. Anlamaya çalıştım, ne toplantısı
diye, üstelik Başbakanın konuşması sanki tamamen Necip Fazıl Kısakürek üzerineydi.. Sanki diyorum çünkü dinediğim
20 dakikalık bölümünde Başbakan yepyeni bir Necip Fazıl portresi çiziyordu,
bilmediğimiz bir dizi yönünü böylece öğrenmiş oluyorduk(!).. Acaba diye
düşündüm, TOBB Necip Fazıl’a ödül mü vermişti de Başbakan bu konuyu ele
almıştı.. Yok yok hiç merak etmiyorum toplantı nedenini, zahmet etmeyin
açıklama yapmaya!.. Önemli olan konuşmaydı!
Başbakan döndü dolaştı hep şunu vurguladı özetle: Necip Fazıl hep dik durdu, eğilip
bükülmedi, inandığından hiç şaşmadı ve taviz vermedi, bugün böyle yarın şöyle
konuşmadı, allah dedi peygamber dedi...
Tabii böyle bir kimseye de bütün şeref ve şan dağıtılır. Erdoğan da bunun
gereğini yerine getirdi camlardan başarıyla okuduğu konuşmasında.. Tabii, RTE adamını, olmadığı
bulunmadığı yükseklere çıkartması gerekirdi.. Necip Fazıl’ın başı dönmüştür orada!
***
RTE, Necip Fazıl’ı yeniden
yazarak aslında bize bir şeyler anlatmak istiyor, hadi
çıkarsama yapalım:
Dönen dönsün ben dönmezem
yolumdan.. Dün neye inanıyorsam bugün de ona inanırum.. Dün ne dedimse bugün de
arkasındayım.. Dün ne yaptımsa bugün de yarın da çizgimi izleyeceğim..
Belkemiğim dik ve sağlam, ne eğilir ne bükülür.. Görüşlerimde bir değişiklik olmaz, neye inanıyorsam ona..
Siyasete atıldığım andan beri (1990 başları), sözde bazı politik dönüşler falan
yapmış gibi görünüyor olabilirim, ama inanın ki bu sadece iktidara yürümek
iktidarda kalmak için yaptığım ertelemelerdir... Dikkat ederseniz aynı hatta
yürüyorum..
Kapi?!
***
Evet anladık, fazlasıyla üstelik.. Türkiye’yi İslami mühendislikle
dönüştürmeye devam.. Germeye devam.. Muhalefeti yokedinceye kadar ezip
ufalamaya devam.. devam devam
devam.. Türkiye içte ve dışta cehenneme dönebilir, önemli olan RTE’nin
iktidarda kalmasıdır...
RTE- Davutoğlu Türkiye ‘yi bir cenderenin içine soktular. Türkiye’yi
İslam dünyasından ayıran, insani ve çağdaş uygarlıkta alınan mesafa ve elde
edilen kazanımlar varsa, hepsi tehlikededir..
Çağımızın en önemli gerçeği şudur: İslami yönetim altındaki veya İslami yönetimi kurmak için savaşılan
İslam ülkelerinin neredeyse hepsi, derin savaşlar, mezhep kırımları,
diktatörlükler, askeri yönetimler, siyasi katliamlar içindedir. Yoksulluk diz
boyudur, bunun temel bir nedeni din savaşları ve iktidarlarıdır. Ve bunun
sonucu olarak da Batı’nın egemenilği ve itip kakmasıdır..
Buna bir itirazı olan veya hayır öyle değil diyen var mı..
***
Çok şükür meseleyi görenler seslerini yükseltiyor, Cumhurbaşkanı Gül,
New York gezisinde gazetecilere “Avrupa’nın
ortaçağda yaşadığını İslam dünyası şimdi yaşıyor. Sünni bir lider, diktatör
olacak, ses çıkarmayacaksın. Hak-hukuk bilen Şii ile mezhebi yüzünden
savaşacaksın. Ya da bir Şii her türlü gaddarlığı yapacak, sadece Şiilik adına
onu tutacaksın. Bunlar ilkelliğin göstergesi”.. dedi.
Taha Akyol da, önceki gün Hürriyet’te “Ortaçağ” başlığı ile Gül’e destek verdi. Dahası,
Gül’ün 2003’te İslam Konferansı’nda şunları söylediğini nakletti: “Gül ‘kadın-erkek eşitliği, iktisadi rasyonalizm,
demokrasi, insan hakları’ kavramlarını vurgulayarak şunları söylemişti:
’İslam dünyasının artık çağdaş normları
benimsemesinin zamanı geldi... Manevi değerlerimizden güç alırken, bizi
yönlendiren akılcılık olmalı..’ Kendi deyişiyle “kör söylemler içermeyen bir vizyon”.
***
Evet. Akılcılık.. .. İktidar
ve ülke siyasal dincileştirildiği sürece, bu akıl, Türkiye’den uzaklaşır, İslam
ülkelerini darmadağın eden akıl gelir, ona yatak döşek serilir.. Halk bölünür.
Türkiye’ye en büyük ihanetin yolu iyice açılır..
İslam Dünyasının içinde
bulunduğu durum, iktidar sahiplerine hiç mi bir şey anlatmıyor, anlamakta
zorlanıyor insan… Laikliğin bütün Türkiye’yi bir arada tutacak ana eksen olduğu
görülmüyor mu.. Sadece çağdaş bilgi ile, bilim ile teknoloji üretmeyle düşünce
ile ilişki kurarak, insan gücümüzü çağdaşlığın bu cihazlarını en yetkin kullanmaya yönelterek ve bu amaçla eğiterek,
bekleyen felaketlerden uzak durabiliriz, bunu gören yok mu?
Başbakanın ağzından İslami
gençllik yetiştireceğiz söylemi düşmüyor..
Türkiye, bu söylemle sadece
kul köle olur ve derin çatışmaların içine düşer..
İstenen bu mu?
--- 26 Eylül 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder