Antakya
neden günlerce ayakta, diye sorun. İki seçim önce neredeyse silme AKP’ye oy
vermeye yönelen çok güzide bir ilimiz, ayakta.. Kentimizin kimyasını bozdu bu
iktidar.. Suriye’de Esad’ı yıkacağım diye başlattığı, El Kaideci kökten
dincilerin uluslararası tugayına verdikleri destekle sürdürdükleri örtülü
savaşın bütün kötülükleri, öncelikle bu kentimizi vurdu.
Herşeyiyle vurdu,
kente yığılan ve emperyalistlerin ve uşaklarının ali kıran baş kesen kiralık
askeriyle ve göçmeniyle vurdu.. Reyhanlının bombalanması ve onlarca insanın
öldürülmesiyle vurdu.. En son, Eskişehir’de iktidarın sopalı aşağılık
yaratıklarının vura vura öldürdükleri Türkiye’nin yiğit evladı Ali İsmail Korkmaz’la vurdular
Antakya’yı...
Bu kadar belâ!
Üst üste! Hepsinin kaynağı tek: İktidar, RTE ve Davutoğlu!
Demokratik bir
ülkede, bırakın Dış İşleri Bakanını yıkmayı, hükümeti bile yerle bir edecek bir
olay yaşıyoruz, ama yüz kızarmasının esamesi okunmuyor. En azından Davutoğlu
neden istifayı basıp gitmiyor, kardeşim! Ülkenin demokratik olduğunu iddia
ediyorsunuz, o halde bunun minik bir göstergesini görelim, istifa edin..
Bunu
yapamazsınız, kitabınızda böyle bir şey yazmaz, çünkü diktatoryal bir yönetimin
elemanlarısınız.. Baş Muktedir ile birlikte inşa ettiğiniz bütün dış
politikanız üzerinize yığıldı, altında kaldınız da farkında bile değilsiniz,
havalara bakıp ıslık çalıyorsunuz sadece!
***
Antakya niye
günlerce ayakta! Ebedi olarak yaşayacaklar listesine giren Ali İsmail
Korkmaz’ın evine Ekinci’ye gitmek ve Mevlid’e katılmak için tam 13 kilometre yürüyen binlerce
kişinin duygularını anlayabiliyor musunuz? Atatürklü bayraklarla hem de! RTE’ye
inat!
Güzelim annesi Emel Hanım, benim asla yapmayacağım bir
dilekte bulunuyor: “Allah bu acıyı bana
yaşatanlara bile yaşatmasın!” Bu ne yüce gönül! “Sabahları, O Eskişehir’de, gelecek diye uyanıyorum” diyor,
Hürriyet’ten Çınar Oskay’a.. Babası Şahap Bey “Anısı bizden uzun yaşayacak” diyerek, yaşamın aslında ne olduğunu
anımsatıyor bize yeniden, felsefesiyle!
Sebati Ataman’ın
çektiği fotoğraflarda güzel Antakyalıların yüzlerine bakıyorum, genç kızlarına,
kadınlarına erkeklerine! Onlar Armutlu’da, iktidarın dehşetli saldırılarına
karşı gece gündüz göğüslerini siper ettiler, direndiler ve dimdik ayaktalar..
Beyfendi ise
Ankara’da milletin tencere tava
çalmasıyla ilgili! Tam zivanadan çıkma durumları var! Milleti birbirine
düşürmenin yeni bir yolunu keşfetti, apartmanda oturanları birbirine
kırdıracak.. Tencere tava çalanları komşuları
polise ihbar etsin demek pişkinliğini nasıl gösterir bir insan, çok merak
ediyorum! Hangi demokratik ülkede böyle bir “lider” olabilir?!
Millet ikiye
üçe bölünmüş, Antakya’nın kimyası bozulmuş, Gezi Parkı’nda düğün yapmak bile
yasaklanmış.. Kürt politikası iflas etmiş ve ülkeyi gerçek anlamıyla adeta
savaşın eşiğine getirmiş iktidarın başı, bakın neyle uğraşıyor: Kurtuluş
savaşıyla ülkeyi kurtaran ve Türkiye’yi kuran hükümetin ülke dışına sürdüğü Vahdettin adındaki hainin Çengelköy
sırtlarındaki Köşkü’ne yerleşmek.. Aykut
Küçükkaya’nın haberine göre, Devlet Konutu olarak yenilenen Köşke
yerleşecek! Umut Oran’ın bu konudaki
soru önergesine yanıt yok!
Muktedirlerin,
geçmişteki köşk saltanatlarına olan merakı, sıradan bir olay değil.. Kendisini
Osmanlı’nın devamı, Yeni Osmanlı
olarak nitelendirenlerin, gelip oturacakları koltuk, tabii ki
Vahdettin’inkidir! Yadırgamayın! Bunlar sebeb-sonuç ilişkilerinin
tezahürleridir!
***
Gezi Parkı’nda
birden insanlığın alt kesiminden
sopalı sürüler ortaya çıkıyor! Herkesi kırıp geçiriyorlar.. Polis orada, ama
seyirci! Operasyon bittikten sonra, atılan sopaları toplamakla görevli.. Bir de
şikayetçileri azarlamak ve tehdit etmekle..
İktidarın
güçleri, kendilerinin yapmak isteyip de “ayıp olur” diye yapamadıklarını, şimdilik
doğrudan el altında tuttukları üç paralıklardan devşirdiklerine yaptırıyorlar:
“Terörü
normal anlarda biz yapamıyorsak, o halde sivil görünümlülere yaptırırız!”
Sopalıları, tamamen iktidarın kontrolündeki güçler olarak görmeyen varsa, artık
ne desem!
Türkiye Barolar Birliği Başkanı,
yiğit hukukçumuz Metin Feyzioğlu’nu
izliyorlar, trende yanına muhbir veya ajanlarını gönderiyorlar ve terör
estiriyorlar.. Sonra iktidar
gazetelerinde alçakça yalan haberler yayınlatıyorlar..
İktidar
kışkırtmacılık aşamasına geçti çoktandır...
Bay Muktedir, “herkes
haddini bilsin” diye halka hıza veriyor.
Haddini bilmesi
gereken tek kişi vardır bu ülkede...
Alametler hızal
artıyor..
--22 Temmuz 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder