Taksim’e bir
anma buluşması için karanfillerle gelen insanları “kamuya ait yeri işgal ediyorsunuz, dağılın..” diye bombalatan bir
Başbakan düşünün.... Oraya gelenler kamunun ta kendisidir. Millet kendisine ait
bir yere geliyor! Bu bir karanfillere de saldırıdır..
Karanfil, bu iktidarların seveceği bir çiçek değildir. Karanfil, direnişin,
sevginin kardeşliğin, dayanışmanın, hak aramanın adıdır! Karanfilli
insanlara saldırı 1 Mayıslara olan düşmanlık ile eşanlamlıdır.. İktidar ve
adamlarınını, herhalde karanfilleri görünce, kırmızı görmüş boğa gibi davranası
geliyor olabilir.. Ama içinde sevgi, kardeşlik duygusu olmayan birilerinin, gül de papatya da Taksim’de görse, saldıracağı kesindir!
Türkiye tek kişilik bir iktidar şovu yaşıyor;
şüphesiz bu yeni değil, ama bu şov çok daha belirgin.. Başbakan çok tehlikeli
sularda seyretmeye başladı.. Samsun’daki konuşmasında, kendisine direnenleri
neredeyse “dinsizler” diye
tanımlayacak. Bunu dolaylı bir şekilde yapıyor: “.. bizim tek bir besmelemiz oyunları.. bizim tek bir la havlemiz bütün tuzağı
bozar…bu milletin bir duası onların bütün hesaplarını alt üst eder”..
Şunu demek istiyor, biz islamın ta
kendisiyiz, temsilcisiyiz.. Onları dinle bir kaşık suda boğarız..
Milleti dinci-dinsiz
diye ayırma ve birbirine kışkırtma noktasına mı geldik!? Şüphesiz bu tabiatına
karakterine uygun düşer. Biliyorsunuz, siyasete en büyük ısınmasını da “minareler
süngümüz, kubbeler miğferimiz” sözde şiiri, aslında dinsel duyguları
siyasal bir saldırı silahı olarak kullanmaya başlayarak yaptı!.. RTE tipi
diktatörlük heveslilerinin varacağı durak, kitlelerinin dini duygularını sonuna
kadar sömürerek, iktidar dayanağı haline getirmektir.
***
Ülkede tek kişi
var... ne parlamento, ne güçler ayrılığı
ne Cumhurbakanlığı makamı ne yargı. Hepsini bağrında toplayan bir kişi var
ortalıkta.. İktidarın bütün kurum ve kişileri, RTE’nin adeta esiri gibiler. RTE’den bağımsız bir Cumhurbaşkanlığı
kurumundan bahsetmek asla söz konusu değil artık. RTE’den özerk yargı diye bir şey mi kaldı..
Hayır, mitinglerde kimlerin içeri alınması gerektiğini, kimlerin hesap
vereceğini birbir söyleyen, talimat veren bir lider.. Milletvekilliği diye bir
şey mi kaldı, zaten yoktu, onlar sadece sayısal
birer nesne gibi.. Varlıkları, parmak sayısına olan ihtiyaçla sınırlı..
Ama ülkenin
büyük sosyal çalkantılı bir duruma geldiği zaman, bugün yok olarak yukarıda
saydığımız göstermelik derekesine düşürülen kurumsal yapıların hepsinin
müdahalede bulunması, akli bir yönetimin seyretmesi için harekete geçmesi
gerekir.. çünkü anayasal olarak bunun için varlar! Hayır, hepsi iradesini
RTE’ye teslim etmiş durumdalar..
RTE’nin, ve
yakın çevresindeki kopyalanmış izdüşümlerinin, kişi olsun, medya olsun, Taksim
olaylarına ve muhalefete yaklaşımı, şizofrenik bir siyasetten başka bir nitelik
taşımıyor. Orkestra şefinin damgasını taşıyor herşey..
İktidar
hastalıklı, kışkırtıcı, milleti birbirine düşürücü çok tehlikeli bir politika
izlerken... Muhalefete bakıyorum,
bugünkü koşullarda geliştirilecek o kadar siyaset varken ve iktidara
alabildiğine yüklenebilecekleri, politik ve sosyal olarak lime lime edecekleri
koşullar söz konusu iken.. Salı konuşmalarıyla hayatlarını geçiriyorlar!
Anladığım kadar,
iktidarın hepinizin defterini düreceğiz korkutmacası, üzerlerinde etkili
olmuş sanki, aman şunlarla bunlarla
özdeşleşmeyelim siperlerine yatmış gibi bir durum sergiliyorlar! Oysa,
kendi seçmeni de milleti de ayakta... Onlara bile söyleyecekleri liderlik
edecekleri bir politikaları da mı yok! Sanki yahu bu protestolar dursun da rahat etsek gibi bir algı
yaratıyorlar!
Bir sözüm de penguenci medyaya! Akli
olmayan, Türkiye’ye her açıdan zora sokan bir şizofrenik politikaya hizmet
ettiğiniz sürece, bu yıkıntının başlıca sorumlularından biri olacaksınız!
***
İktidarın
mitinglerindeki söylemi, tamamen uydurma, yalan, gerçeklerle ilgisi olmayan
propaganda, CHP’ye ilgisiz saldırılar bütünlüğünden oluşan bir malzeme
yığını... Bütünü, toplumda yalan yanlış bir algı oluşturmaya yönelik... Sözde
en büyük demokratik özgürlükler onun iktidarında yaşanıyor gibi, gerçeklerle
zerre kadar ilgisi olmayan bir yalanla karşı karşıyayız..
RTE hitap
ettiği kitleler karşısında, bu ülkeyle ilgisi olmayan bir düşman yaratıyor. Bunun
pratikteki uygulaması ise “vurun kahpeye” dir! Geçmişte RTE
anlayışı ve türdeşlerinin temel politik davranışlarının, üstelik çok tehlikeli
boyutlar taşıyan yenilenmiş bir halini izliyoruz.
Vurun...
Evet polisin copu bu emirle kalkıyor.. Polisin gazı bu emirle sıkılıyor..
Polisin mermisi bu emirle atılıyor..
Polisin bütün silahları, karanfillere bu emirle
doğrultuluyor...
***
Arkadaşlar
Türkiye, artık belki de artık asla siyasi diyemeyeceğimiz, ağır bir klinik
tablo ile karşı karşıya..
--- 24 Haziran 2013 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder