Ben soğukkanlı
analizden ve durumu anlamaktan yanayım. Bu köşenin adına uygun olarak.. Bilimin
temel sorusu hep “nedir, ne oluyor,
nasıl”dır. Toplum bilimleri / siyaset de bunun dışında değildir.. Toz duman
içine girdiniz mi, bir şey göremezsiniz. Bu nedenle bir iki adım geriye çekilip
bütünü görmeye çalışmak gerekir...
Öncelikle bir
anımsatmayla başlayalım, çünkü biz böyle “büyük
olaylar”a alışığız. Özellikle AKP iktidarı döneminde. Mesela ne,
diyeceksiniz.. hemen ilkini anımsayalım: 2005’de
Avrupa Birliği’ne “girmemiş”miydik, yoksa ben yanlış mı anımsıyorum! Aman
da ne aman! Gazetelerimizin televizyonlarımızın sunucularımızın
yorumcularımızın iktidarımızın... o zamanki düğün bayramını düşünün. Ankara’da
patlatılan havai fişekleri! Noldu? Bu köşede o zaman da aptal havaya kapılmayan
ve hey durun bakalım ne oluyor orada.. yazıları vardı. CNNTürk’te “başka telden
çalan adam” olarak AB’ci düğüncülerin arasına programa çağırmışlardı.. Kadın
aktrislerin hepsi “bu yanlış adamın da aramızda
işi ne” diye baktılardı.. Onlarla aynı duyguları paylaşmıştım!
Evet başka
taraflara bakmak genellikle iyidir, özellikle “yüzyıllık” ve “derin”
sorunlarda. Gelin AKP’nin “düğün-bayram”larından
üçünü daha anımsatayım: Ergenekon, Balyoz, Odatv davalarının
patlatılan “bombalar” ülkede büyük bir demokratik başlangıcın, dönüşümün,
ülkede vesayet rejiminin, darbelerin, entrikaların sona ermesi adına
patlatılmıştı!
Bugün bu üç
davanın altından büyük ahlaksızlık, büyük hukuksuzluk, büyük insanlık dramı,
büyük yasa tanımazlık ve büyük bir sivil dikta-diktatörlük rejiminin kuruluş
taşlarının döşenmesi çıktı!
***
Hadi bir tane
daha: 2010 Anayasa Referandumunu anımsıyor musunuz.. O yılın bombası “Büyük Demokrasi”, “Büyük, Tarafsız ve Yansız Hukuk” gelecek ve ülke özgürlüğe
kavuşacak bombasıydı.
Sel gitti,
baktık ki elimizde bir yandaş hukuk kalmış.. Biçiyor, doğruyor.. on yıl, yirmi
yıl, otuz yıl, müebbetler, ağır müebbetler.. Haksızlık, hukuksuzluk, sahte
belgeler, uydurma senaryolar.. Dünyanın hiç bir ülkesinde modern tarihin
hukukuyla karşılaştırılamayacak bir engizisyon hukuku..
Devam edelim:
Daha küçük bombalar olarak da mesela Erdoğan’ın seçimler sonrası balkon
konuşmalarını ve üzerine kopartılan küçük kıyametleri anımsayın .. Daha dün
Apo’yu asarız, idamı geri getirtiriz diyen, bütün gazete patron ve yayın
müdürlerini Ankaralara çağırarak Kürt meselesi konusunda gazetelerde
büyütülecek bir şey görmek istemedikleri talimatlarını veren, bunun üzerine
tv’lerde ve gazetelerde temizliği başlatan...
***
Erdoğan / AKP
bombalarını patlatmaya devam ediyor. Şimdi de “Barış” bombası ortalığı sildi
süpürdü.. Bundan etkilenmeyecek, gelecek için umutlanmayacak çok az insan
olabilir.
Bu Erdoğan’ın
en büyük bombasıdır...
Bombanın
büyüklüğü ve etkinliği, Erdoğan’ın kendisine inşa ettiği siyasi geleceğin
büyüklüğü ile doğru orantılıdır..
Başkanlık
anayasası, ülkenin hukuki ve yasal olarak da tek hakimi talebi..
Atatürk
Cumhuriyetini sıfırlayarak, Tayyibistan Cumhuriyetinin kurma amacı..
Üstelik,
Atatürk’ün “gerçekleştiremediği” ilk Misaki Milli düşüncesini, Irak ve üstelik
Suriye Kürt bölgelerini katarak (İran kürtleri hedefini de gözeterek),
“Türkiye’yi büyüten”, Atatürk’ü aşan büyük adam..
Muhtemel savaş
kahramanı...
Bütün bu
hedeflere İmralı sakini Abdullah Öcalan ile birlikte yürüyecek!
Hayır,
abartmıyorum, Öcalan’ın konuşması, geçen 7 ay boyunca İmralı’da yapılan büyük
siyasi ve ideolojik tartışmaların ve varılan kararları içeriyor..
Bu kararları,
Erdoğan değil, Öcalan bütün dünyaya ilan ediyor..
Şimdilik bu ana
hatlarla kalalım ve daha ince ayrıntıyı yarına bırakalım..
Ama şunu
belirtelim öncelikle: bakmayın siz ortalıkta dolaşan savaşın ne galibi olur ne
mağlubu sözleri..
Şimdilik iki
galip, anlaşmanın iki lideri, el ele yürüyüşe çıktılar. Birbirlerinin arkasını
önünü yanını kollayarak.. Birbirlerinden ürkerek de olsa..
Ama bu anlaşma
sonuna kadar sürerse (sürüp sürmeyeceğinin irdelenmesi başka bir konudur) Öcalan Yılın Politikicasıdır..
Esas galibidir
de.. Çünkü elinde bir Büyük
Kürdistan kalma olaslığı en yüksek adamdır..
Dahası şunu
bile söylemek mümkün: Öcalan Büyük Kürdistan’ı RTE – Davutoğlu ikilisine kurdurtuyor.. Eğer böyle giderse..
Olayın baş teorisyeni Davutoğlu’nun hakkını
yemeyelim. O aynı zamanda bir pratisten, bir uygulayıcı, bir saha adamıdır..
Yeni Osmanlı düşüncesini yayıp, başlangıç için bile olsa bunu Apo’ya kabul
ettiren, ulusçuluk / ulusalcılık teori ve uygulamasını yıkarak, Türkiye’ye
yeniden imparatorluk döneminin kapısını açacağını sanan bir teori ve
pratikçi...
Bugünkü barış havai fişeklerine bakınca..
Türkiye bugün
Fareli Köyün Kavalcısı öyküsünü anımsatıyor..
--- 24 Mart 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder