CHP içinde farklı “kanatlar”ın birbirini tasfiyesi mi?
Ne aptalca bir şey.. Dışarıdan içeriden habire birileri kışkırtıyor.. Kimi “CHP’de Kuzuların Sessizliği” diye, ya
kendisi dolduruşa getirilmiş ya da CHP’yi dolduruşa getirme amaçlı yazı
yazıyor. Parti içinde “ulusalcı” ve “sosyal demokrat” iki kanat varmış..
Ulusalcı kanat Kılıçdaroğlu’nu dolduruşa getiriyor ve partinin “nasyonalist” olduğunu söyletiyormuş.
Yabancı dilde yazıyor ki, Hitler’e, ırkçılığa çağrışım yapacak sözde!
“Ulusalcı” sosyal demokrat değilmiş, olamazmış gibi.. Kaba, kategorik, fırsatçı
ve parçalamaya yönelik...
Bir diğeri, Başbakan’ın “batsın gazeteciliğiniz” diye esip
gürlediği gazetede yazan bir akademisyen, sözde “etkin bir muhalefet olması için” gibi bir bahaneyle, CHP’ye
bindiriyor! RTE-Davutoğlu ikilisinin Suriye’de
savaş politikasına karşı CHP eleştirilerini beğenmiyor.. Hemfikir olduğu
benzeri yazarın şu satırlarını üstleniyor: “CHP
kendi ayağına kurşunu sıkıyor.. İmralı
sürecine karşı muhalefetini ve Suriye’de Esad yanlısı tutumunu gözden
geçirmezse, önümüzdeki seçimde sıkıntı yaşar”mış.. Tehdite bak!..
Kamçı ile CHP’yi yola getirecekler.. hangi yola, diye sormayın RTE’nin
yoluna, CHP’yi iktidarın kuyruğuna bi taksalar “en büyük orgazma” erecekler!
CHP politikalarını eleştirin.. Örneğin CHP’nin
Cemaat’e yönelik politikasını yerden yere vuracağım sonraki yazılarımda.. Ama “etkin muhalefet yapmalı” yalanı altında,
partiyi iktidar kuyrukçuluğuna zorlama.. bu CHP’yi bitirme politikası olur..
CHP içinde bir kanadı diğerine vuruşturma, tasfiye kışkırtıcılığı yapma.. Bu da
CHP’yi etkisizleştirme, içeride birbirinin gözünü oydurma anlayışı olur..
Sanki hepsi iktidarın “özel görevlileri”…
CHP “güçlü başkanlık” yönetimi ile bu çabaları etkisiz
kılabilir. Sorunlara odaklı ve bu sorunlar çerçevesinde ama gerçekten etkin
muhalefetle CHP yükselir.. “Vay ulusalcı,
milliyetçi” gibi bilinçli saldırılar, CHP’yi bütün köklerinden ve
Türkiye’yi savunma refleksinden arındırmayı amaçlıyor. RTE, ABD ve ayrılıkçı
politikacıların da, CHP muhalefetini tamamen etkisizleştirmeye şiddetle
ihtiyacı var.. Türkiye’yi her açıdan bitirmek için…
CHP’nin, önceki gün yayımlanan çok imzalı “sürece
destek bildirisi” gibi davranmalarını istiyorlar. Bu bildiriyi hazırlayanlar,
iyi güzel de, sürecin otomatik olarak RTE’nin dikta anayasasına bağlandığını
görmüyor mu? “Biz süreci destekleriz,
gerisi bizi ilgilendirmez, biz ne pahasına olursa olsun çözümün arkasındayız..”
durumundalar.
Ben bu tavrın berzerini, 2010’da sanırım bu ülkede,
yoksa ABD’de mi ne, yapılan bir anayasa hukuk referandumunda anımsıyorum.. Hay
allah neydi o!
***
Günümüz Üniversitelerinden.. Ordu
Akademisyen Deniz
Yıldırım, Ordu Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde yardımcı doçent.. Geçen Aralık ayında
YÖK Yasa Taslağı üzerine düzenlenen bir panele katıldı, eleştirilerde bulundu,
görüşlerini açıkladı. Ordu Üniversitesi yönetimi Yıldırım’a “ben gitmene izin vermedim, sana disiplin
cezası veriyorum” dedi.
Bir akademisyenin, hem de üniversite ile doğrudan
ilişkili bir yasa tasarısı hakkında görüşlerine nasıl yasak koyarsınız..
Yıldırım diyor ki, “izinsiz Ankara’ya
gitmişim, üniversitede bulunmamışım.. Bilimsel ve mesleki
olarak kendinizle ilgili bir yasa üzerine görüş açıklamak için izin alınması
akademik geleneklere uymaz. Öğretim üyesi olarak ders sorumluluğu yanında
toplumun bilgilendirilmesi görevim de var. Bu gibi panellere katılıp kamuoyunu
bilgilendirmek tam da görevimin gereği.”
Evet görevlerinden biri de budur Deniz
Yıldırım’ın.
Verdiği cezadan, Ordu Üniversitesi’ne atanan
hükümet rektör ve dekanlarının görevinin de, muhalif sesleri baskıyla susturmak olduğunu anlıyoruz.. Yönetim,
sendika afişi astıkları gerekçesiyle 7 öğretim görevlisi hakkında daha
soruşturma açtığını söylersek…
-- 17 Mart 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder