SAYFALAR

22 Şubat 2013 Cuma

Ülkeyi, Kenti, İnsanı Yoksullaştırmak


Gündem, CBT Sayı 1343, 22 Şubat 2013

Bu kez bu köşeyi yaşadığımız, ürettiğimiz mekanların, doğanın tahribatına ayırıyorum. Doğan Kuban hocanın köşesinde sık dile getirdiği ve önceki haftaki Parksız Kentler ve Rant başlıklı yazısında “en insafsız uygulama park ve yeşil alanları yapılarla doldurmaktır” dedikten sonra, bu yaşam alanlarının tahribatı daha sık gündemimize girmeli.
Kentlerimizdeki parkların, geniş alanların yapılanmaya açılması, bu iktidarın insana, kentlere ve doğaya toptancı bakışının bir sonucudur: Rant, ticaret, para kazanmak ve bu uğurda herşeyi mubah görmek.. Sadece trilyonlar düşleyenler, tabii ki Karadeniz’in neredeyse tüm derelerini kurutacak kararları, polis ve jandarma zoruyla yürürlüğe koyacaklardır.. Onları insanın, toplumun ve doğanın yaşam alanları için attığı çığlığı hiç ilgilendirmeyecektir.



İstanbul Belediyesi 70 yıllık tarihi köprüyü gece yıktı 

Habere bakın şimdi: 
Taksim Gezi Parkı’nı Kadırgalar Caddesi’nin karşısına bağlayan Henri Prost tarafından tasarlanan 70 yıllık köprü İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 1 Şubat'ta yıkıldı. SİT alanı içinde yer alan köprünün yıkılması, Topçu Kışlası için ön hazırlık olarak yorumlandı. Mimarlar ve şehir plancıları köprünün yıkımının bir cinayet olduğunu söyledi.
Taksim Platformu: Taksim Gezisi bir kere daha bölündü. Taksim Gezisi içinde, Kadırgalar Caddesi’nin üzerinden geçen zarif bir mimarlık eseri olan yaya köprüsü artık yok. Yok edilen yalnızca bir mimarlık eseri değil. Aynı zamanda Gezi’nin anafikri. Şehirdeki yayaları dönük tasarlanmış bir yaya yolunun kesilmesi, medeni bir ilişkinin yok edilmesidir. Bugün yapmaya kalkıştıkları binlerce uyduruk bina, yayalar için yapılmış bu zarif köprünün tırnağı bile olamaz. Büyükşehir’in bu köprüyü koruması, onarması gerekirken yıkması büyük bir cehalet gösterisidir. Kente karşı bir meydan okumadır. Bir nefret suçudur. Çünkü bugünkü yönetim mimarlıktan, çağdaş şehircilik uygulamalarından nefret ediyor.”



Kızılcık yaylasına canavar mı Girdi?
Yukarıdaki fotoğrafı Milliyet’in internet sitesinden aldım, “bu çığlığı duyan olmadı” diye yayınlamışlar. Yer Antalyanın Fenike ilçesi Alacadağ köyü Kızılcık Yaylası. 12 taş ocağına izin verilmesiyle, çam ve sedir ormanları budanarak yok oluyor. “Antalya Kent Konseyi Tüketici Hakları Çalışma Grubu Başkanı Ali Ulvi Büyüknohutçu, taş ocaklarının özel mülkiyetleri de pervasızca ihlal etmeye başladıklarını, bölge sakinlerinin ilgili makamlara yaptığı başvurular bugüne kadar sonuçsuz kaldığını” söylüyor. Devletin bölgelerdeki temsilcilerinin yeni varlık nedenini anlıyorsunuz değil mi?!



Zeytinlikler Yok mu olacak?
Gelelim zeytinliklerin maden, ticaret, her türlü sanayi faaliyeti alanlarına ödünüştürülmesine.. İktidar yeni bir yönetmelikle 25 dekarın (25 bin metrekare) altındaki yerlerin zeytinlik statüsünden çıkartıldığı karara bağladı. Zeytinciler, böylece zeytinlik bölgelerinin yüzde 60’ının bir çırpıda zeytinlik sayılmayacağını belirtiyor. Bu şu demektir. 25 dekar ve altındaki zeytinliklerin yanlarında nenredeyse her türlü ticari ve sanayi faaliyeti yapılabilecek. Örneğin maden de aranabilecek.
Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi ve 17 zeytin üreticisi adına Danıştay'da davalar açıldı. Deriyor ki “yönetmelikle birlikte zeytinliklerin tüm kirli sanayilerin ve maden şirketlerinin, enerji yatırımcılarının ve imar rantçılarının talanına açıldı, ayrıca 25 dekardan küçük olduğu için zeytinlik statüsünden çıkarılacak alanların yağmacı sermaye tarafından köylülerin elinden alınması kolaylaşacak." Bu hükmün değiştirilmesi ve zeytinlik alanların kirli sanayiler ve madencilik faaliyetlerine açılabilmesi için, çokuluslu maden tekelleri, yerli işbirlikçileri ve onların emrindeki açgözlü hükümetler 2000 yılından bu yana 4 kez girişimde bulunmuştu.
Değiştirilen “eski” yasa, “zeytinlikler içinde ve zeytinliklere en az 3 km mesafede zeytinlerin gelişmesini olumsuz etkileyecek kimyevi atık bırakan ya da toz ve duman çıkaran tesisin yapılamayacağını ve işletilemeyeceğini” söylüyordu. Şimdi iktidar bu maddeyi 25 dekarın altındaki yerler için yok sayıyor. Dolayısıyla bu bölgelerdeki zeytin kalitesinde önemli düşüşler sözkonusu olacak..
Gelişmekte olan zeytinciliğe büyük darbe.. Zeytinciliğe gerek var mı? Üretici toprağını elinden çıkartır, maraba olur, işçi olur, gider maden ocağında çalışır, iş bulamaz sürünür.. Eh yani zeytin dediğin de nedir ki, onu da tıpkı saman, ot, buğday ve sürü sepet yiyecek gibi, dışarıdan satın alırız..
Bu, insanıyla toprağıyla ekonomisiyle ülkeyi yoksullaştırma projesidir.. İnşallah geri döner!
Gelecek Cuma yeniden buluşmak üzere..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder