Başbakan, Ergin Saygun’u (*) ziyaretle başlattığı
Yeni Dönem’i nasıl tanımlarsınız?
Türkiye sıradan
bir politik sürecin sonuna veya başına gelmiş değil. Çok olağanüstü yeni bir
döneme girmek istiyor Başbakan.
RTE, bugüne
kadar Türkiye’yi partisiyle ve cemaatin önemli katkılarıyla biçimlendirdi.. Ama
ülke kör topal da olsa eski anayasa ile yönetiliyor. Askeri vesayeti bitirdi,
devlet ve toplumun önemli güç odaklarını ele geçirdi. Eğitim yeniden
yönlendirmeye çalışıyor. Ama ülke rejimini- toplumu istediği gibi
biçimlendirebildiğini ve bunun da sonuçlarını tam görebildiğini söylemek zor.
İki noktaya
vurgu yapmak isterim:
İlki bundan sonraki
süreçte tamamen yanlız başına, tek başına, Recep Tayyip Erdoğan olarak devam
etmek istiyor. Hazırladığı Başkanlık anayasasının ana metinlerine bakacak
olursanız, parlamentodan tutun yargıya kadar herşeyin, yani bütün “yönetim
sistemi”nin ha varmış ha yokmuş olduğunu görürsünüz. Herşeyin tek kişiye ve onun
dudaklarından çıkacak söze bağlı olduğu bir kukla parlamento, kukla yargıçlar,
ve daha bir dizi kukla kurum ve kişiler... Hepsinin ipleri Başkan’a bağlı.
Dünyanın en
büyük “çoğunlukçu yönetimi” isteği
duruyor karşımızda. Bu yönetimde, %49’ın hiç önemi yoktur, ama %51’e dayanarak
herşey yapılabilir. Çoğunluktan aldığı yetkiyi neredeyse başka hiç bir kurum,
hiç bir kişi, devlet örgütü, başka seçilmişlerle ve tabii ki parlamento vb ile
paylaşmaya yanaşmayan tek adam yönetimidir, RTE’nin kurmak istediği.
Aldığı oyların, kendisine, herşeyi yapma yetkisi
verdiğine inanan bir anlayış.
Bunun için ne
bir siyasi programa ihtiyacı vardır ne de benzeri bir şeye. Zaten dikkat
ederseniz, RTE’nin iktidarı döneminde yaptığı büyük değişikliklerin büyük
çoğunluğu, seçim meydanlarında söylenmemiştir. Mesela eğitim yasası vb.
Adlandırmak
gerekirse: Modern padişahlık - sultanlık..
Zaten Kanuni, padişahlar, Osmanlı dönemi aşkları da, bunu net yansıtıyor. RTE
asla modern, paylaşımcı, evrensel bir demokratik ve hukuk rejiminin insanı
değildir ve olamaz. Başkanlık anayasası ve kurmak istediği yeni rejimin
özellikleri, bu kanıyı çok net kesinleştiriyor.
***
Vurgu yapılması
gereken ikinci nokta ise şudur:
RTE, bugünkü
anayasal idare ile, toplumu yeterince dönüştürebildiği kanaatinde değildir.
Süreç yavaş işliyor. Tek başına vereceği kararlarla bu süreci çok
hızlandıracağını da düşünüyor olabilir.
RTE, Üçüncü
Cumhuriyet’in tek başına kurucusu olmak niyetindedir. Birinci Cumhuriyet Atatürk dönemiyle (19 Kasım 1938) sonlanmıştır. İkinci Cumhuriyet, hemen ondan sonra
başlamış ve 2002 Kasımıyla sona
ermiştir. ve Erdoğan dönemiyle birlikte Üçüncü
Cumhuriyet başlamıştır.
Erdoğan,
başbakanlık gibi “sıradan bir görev”i
aşmış, önündeki diğer sıradan devlet başkanlığı işini atlayarak, herşeye tek
başına karar vereceği yeni bir döneme, Büyük
Başkan- Modern Sultanlık dönemine adım atmayı planlamaktadır.
Mesele budur.
***
CHP’lilere
bakıyorum, olayın farkında bile değiller. Meselede “anayasal,
vatandaşlık-yurttaşlık” noktasına takılmış kalmışlar.
Oysa Başbakan
önümüzdeki 7-8 ay süre içinde herşeyi bitirmeyi programlamıştır.
Bu nedenle
dünkü yazımda dedim ki, RTE için artık Ordu, Silivri, Balyoz, Ergenekon vb
hepsi bitmiş ve aşılmıştır. Bunlar ayak bağına dönüşmüştür artık. Ergin
Saygun’u ziyaret bunun işaretidir. Bu konudan hızla kurtulmak zorundadır. Belki
de “herkesin başkanı” gibi bir temel sloganı inşa edecektir.
Bu sürece
paralel, Kürt Meselesi’nde de hızlı adımlar atmak durumundadır.. zaten bunu da
görüyoruz.
Sultanlık
makamının tesisi için, yazdığımız gibi, Apo, PKK ve Kürtler en büyük müttefiki
durumundadır.
BDP liderleri,
bu sultanlığa yeşil ışık yaktı ve referandumda destek veririz dedi.. Tabii
özerk Kürt bölgesi kartını da hemen masaya sürerek..
Yarın: Erdoğan
Kürtlerin desteği de olsa Referandum’u kazanabilir mi?
(*) Doğrusu,
iktidarı altında, hastahane ve hapishane köşelerinde azap çektirilen bir
hastaya (ve yüzlerce tutsağa) bu ziyareti herkes yapamaz. Bunun için soğukkanlı
ve çok şeyi göze almanız gerekir. Ve bu ziyaret için ödeyeceğiniz siyasi bedeli
de hazırlamış olmalısınız. Bu bedelin de adı, Silivri’nin en kısa zamanda
tamamen boşaltılmasıdır.
Yoksa, celladın kurbanını ziyareti olarak siyasi
literatüre geçer.
-- 11 Şubat 2013 / Bilim ve Siyaset/ Cumuhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder