CBT Gündem, Sayı 1346, 4 Ocak 2013
Dergimizde aşağıdaki Gündem yayımlandıktan sonra, içeriği ile ilgili Hacettepe Tıp Fakültesi Dekanı Bülent Sivri hemen bir açıklama göndererek bilgilerin yanlış oldğunu söyledi. Gündem'deki bilgileri içeren mektubu yazan, Hacettepe'den bir öğretim üyesiydi, haberleşmemizde inandırıcıydı ve araştırma gereğini duymadan yayamladım. Tabii ki hata yaptım.
Aşağıda Gündem'i olduğu gibi yayımlıyorum, arkasından da Dekan Sivri'nin mektubunu.. Sadece şunu belirteyim: yayıncılık zor iş, bu zorluğun gereğini mutlaka yerine getirerek çalışmalıyız..
***
1. Yazı: Gündem:
Yeni yılın ilk
sayısına Hacettepe’den bir mektupla başlayalım. Mektubu yazanın isim saklı. Ne acı bir
şey! Çünkü yönetimin tacizinden korkuluyor. Bir üniversitede, hem de Hacettepe
gibi bir üniversitede korkmak! Kurucularını yerlerinden oynatacak bir durum! “Üniversitemizde
yaşananlar sonucu sürekli takip ve taciz içindeyiz” diyor öğretim üyemiz,
“Üniversitemizde korkulacak işler oluyor ancak sesimizi duyurmak için elimizden
geleni yapıyoruz... Yaşadıklarımızı durduruna kadar da mücadele edeceğiz. Çünkü
ya durduracağız ya da gideceğiz.”
İşte o mektup:
“Hacettepe’de Dekanlık Seçimleri: Üç Seçim,
Üç
Ayrı Seçim Modeli ve Üç Aynı Seçim Sonucu: Hacettepe
Üniversitesi’nde rektör adayları için yapılan eğilim oylamasında (Kasım-2011)
ikinci sırada yer alan Prof. Dr. A. Murat Tuncer, önce YÖK tarafından birinci
sıraya yükseltildi ve sonra Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Rektör olarak
atandı. Kendisinin seçim öncesi vaatlerinden biri “Dekanların seçimle
belirleneceği” idi ve kanaatimce de oldukça yerinde bir vaatti. Kendisinin
görevde olduğu 1 yıl içinde 3 dekanlık seçimi ve ataması yapıldı. Bakınız
sırası ile neler oldu:
Mühendislik Fakültesi:
Seçim öncesinde dekan adayı olan profesörler, 15’er dakikalık sunum yaptılar.
Ertesi gün tüm doktoralı akademik personelin oy kullanacağı ve her seçmenin bir
adayın ismini açıkça işaretleyeceği seçim modeli hayata geçirildi. Seçimler
yaşanmadan önce Sayın Rektör’ün gönlünden geçen adayın kim olduğu ortalıklarda
alenen konuşulur olmuştu. Seçim sonucunda Sayın Rektör’ün adayı olduğu söylenen
hocamız ikinci oldu ve YÖK ataması sonucu ikinci olan aday, dekanlığa atandı.
Tıp Fakültesi:
Yine dekan adaylarının tanıtım süreci yaşandı ve yine aslen hangi adayın mevcut
yönetimin adayı olduğu da açıkça dillendirildi. Seçmen kitlesi bir önceki
seçimle aynı kalmak kaydı ile her seçmenin bir adayı seçmek yerine, adayları
kendi tercihine göre sıralamasına dayanan seçim modeline geçildi. Seçim
sonucunda yine yönetimin adayı olarak lanse edilen hocamız ikinci oldu ve yine
YÖK tarafından dekan olarak atandı.
Edebiyat Fakültesi:
Dekan adaylarının sunum süreci diğer iki seçimde olduğu gibi yaşandı ve yine
Sayın Rektör’e yakın olan adayın kim olduğu dillere dolandı. Bu sefer ki
seçimde, seçmenin tek adayı tercih etmesi biçimine geri dönülürken, seçmen
kitlesi tüm araştırma görevlileri ile genişletildi. Yapılan seçimde Sayın
Rektör’e yakın olduğu dillenen hocamız yine ikinci oldu ve beklenen sonuç YÖK
tarafından dekan olarak atandı.
Bu sürecin
toplamı irdelendiğinde görülen odur ki; aslen hangi fakültemize kimin dekan
olacağı biliniyor; sadece o kişiyi seçimlerden birinci çıkarabilecek bir yöntem
henüz tespit edilemedi ve bizim üzerimizde deneysel bir çalışma yapılıyor.
Şimdi önümüzde Fen Fakültesi dekanlık seçimleri var, adaylar belli olduğunda
biz kimin dekan olarak atanacağını da kolaylıkla tahmin edebileceğiz. Ancak
uygulanacak seçim modelini henüz bilemiyoruz. Ancak şu noktada gidip oy
kullanmanın da aday olmanın da hiç bir anlamı kalmamıştır.
Üniversitelerdeki
akademik yöneticilerin belirlenmesinde, adaylar arasında atama yapan
komisyonlar, kurullar ya da makamlar olduğu sürece yaşadığımız sadece bir
kandırmacadır. Merakla beklediğim husus şudur ki; Yeni
YÖK Yasası ile bu kandırmaca sürüp gidecek mi, yoksa mutlak seçime dayanan bir
modelle iradelerimizin önü açılacak mı ya da seçim sizin neyinize denip
doğrudan atama mutlaklaşacak mı?”
***
Utanılacak
zamanlar yaşıyoruz.. Özellikle de ODTÜ’de yaşanan baskın, öğrenci protestosu ve
akademisyenlerin öğrencilerin yanında yer almasına karşı, çeşitli üniversite
rektörlerinin yaptıkları açıklamalar.. tam yüz kızartıcı bir durumu ve
üniversiteler üzerindesi siyasi atamalar ve denetimin feci boyutlarını gözler
önüne seriyor..
Ne olacak
üniversitelerin hali...
Umut dolu bir
yeni yıl diliyorum
***
DEKAN PROF. DR. BÜLENT SİVRİ'NİN AÇIKLAMASI
5 Ocak 2013
Sayın
Bursalı,
Ben Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Sivri’yim. 1982 yılında mezun olmaktan
gurur duyduğum fakülteme mecburi hizmet görevimi Mardin-İdil’de tamamlayarak
döndükten sonra aynı gurur ile çalışmaya başladım. İç Hastalıkları Eğitimimi
Fakültemde tamamladıktan sonra Gastroenteroloji Yan Dal eğitimimi ABD’de
Virginia Üniversitesi’nde yaptım. O dönemden beri de kurumuma tam bağlılık,
aidiyet ve şevkle çalışmalarıma devam ettim. Bugün de eğitim yuvamda Tıp Fakültemde
Dekan olmanın haklı gururunu yaşıyorum ve ne denli önemli bir sorumluluğu
taşıdığımın farkındayım.
Bugün gazetenizin Bilim
Teknoloji eki’nde yer alan Yeni Yılın İlk Sayısı başlıklı yazınızı şaşkınlıkla
okudum. Yeni yılın ilk sayısına Üniversitemizden bir mektupla başlamışsınız. Ne
yazık ki size o satırları yazan arkadaşımızın aktardığı bilgileri doğruluk
derecesini değerlendirme şansı bulamadan köşenize taşımıssınız. Keşke bu yazıyı
kaleme almadan önce satırlarınıza konuk ettiğiniz dekanlara bir telefon veya
e-posta yoluyla ulaşıp bilgilerin doğruluğunu kontrol edebilme frısatı
bulabilseydiniz. Eğer sizinle konuşma/yazışma şansı bulabilseydik, yaşanan
seçimler ve sonuçları ile ilgili sağlıklı ve doğru dökümanlara hemen ulaşmanızı
sağlayabilirdim. Oysa bugün yazdıklarınız benim kişilik haklarımı doğrudan
doğruya zedelemiş ve rencide etmiştir.
Dekanlık seçimleri süresince
asla ‘yönetimin adayı olarak lanse edilen’ hoca olmadığım gibi yapılan seçimler
sonucunda ‘ikinci’ de olmadım. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlık
Seçimlerinde içinde benim de olduğum iki aday 383 olarak eşit oy almıştır.
İkinci olan aday ise 299 oy almıştır ve tabii ki YÖK tarafından atanan dekan da
olmamıştır. Bu konuyla ilgili yazılı resmi dökümanları her an tarafınıza iletebileceğim
gibi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne ait adresini belirttiğim web
sayfasında da bulabilirsiniz (http://www.tip.hacettepe.edu.tr/duyurular/dekduy.php). Üstelik Tıp Fakültesi’nin tüm öğretim üye ve
elemanları da seçimler sırasında en yüksek oyu alan aday olmazsam kesinlikle
atanmayı kabul etmeyeceğimi defalarca belirttiğimi çok iyi bilmektedirler.
‘Utanılacak zamanlar
yaşıyoruz’ diyerek bitirmişsiniz yazınızı ve ben; yaşamı boyunca utanılacak
birşey yapmadığını tanrı ve kulları önünde haykıracak bir kişi olarak bu
satırların arasında yer almaktan ne denli rencide olduğumu tarafınıza bildirir,
sizin gibi sağ duyu sahibi ve ilkeli bir basın mensubunun bu mektubumu da aynı
düşünce ve duygularla köşenize taşıyacağınızdan emin olarak sağlıklı günler
dilerim.
Saygılarımla
Prof. Dr. Bülent Sivri
Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi Dekanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder