İktidar basının
bulvar gazetesinde “köşe yazarı” görüntüsü altında yazan bir utanmaz, eline
tutuşturulan veya belki de bizzat kendisinin de içinde bulunduğu komployu haber
veriyor okurlarına: Operasyonu MİT ve emniyet birlikte planlamış ve son
yılların en önemli “çökertmesi”ymiş. Bombalar.. silahlar.. kozmik bilgiler..
yabancı ülkelere ülke sırlarını kriptolayarak çekmeler.. falan filan. Habere
bakın heyyy: “12 çelik kapıyı kırarak içeri girmeyi başaran polis..”..
Verilmek
istenen görüntüyü anlıyorsunuz değil mi: Bir
fesat yuvasını dağıtıyoruz.. 12 çelik kapı.. kimin aklından çıktı bu
fantastik baskın haberi? Merak ettim, medya adlı dünyada, polisin, MİT’in ve
iktidarın saptırıcı yalanlarını yaymakla ve kamuoyu oluşturmakla görevli kaç
yüz kişi çalışıyor?! (sonra anlaşıldı ki, baskın yaptıkları 12 evin kapılarını toplamışlar..)
Çağdaş Hukukçular Derneği’ne
de, kapılar kırılarak sabaha karşı 3,30 dan itibaren yapılan baskınlarla 12’si
avukat 64 kadar kişi, tabii ki “terör
örgütü üyeliği” suçlamasıyla içeri alınıyor.. Derneğin Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı da yurtdışından
geliyor ve doğrudan savcılığa götürülüyor..
Durumu bir
sosyal medya cümlesi çok iyi özetliyor: “Her
canlı bir gün terör örgütü üyeliğini tadacaktır?”
***
Çağdaş
Hukukçular, polisin ve yargının zulmüne uğrayan insanları savunmakla
tanınıyorlar: “Yoksulların, işkence
görenlerin, şiddete uğrayanların, emekçilerin, muhaliflerin avukatı olan
meslektaşlarımıza ve Derneğimize yönelik bu hukuksuz girişimin durdurulması..”.
Dernek genel merkezi böyle çağrıda bulunuyordu.
İçeri alınan
bir avukata da savcı fotoğraf göstererek sormuş: “Neden
işçilerin eylemine katılarak onlara cesaret verdin, neden müdahilliklerini
üstlendin?” Vay vay vayyy. Savcılar emeğe karşı.. Maaşlarını da emekçiler
vergileriyle ödüyor.. Bizim adalet sisteminin artık asla adam olmayacağına
ilişkin kanıtlar dağ yüksekliğine tırmandı..
Sorulmayan ve soramadıkları sorular da vardır, biz
yardımcı olalım:
“İşkencecilere
neden karşı çıkıyorsun ve polisin görevini yapmasını engelliyorsun?”..
“Adamın
emniyette dayak yiyerek veya kafasına kurşun sıkılarak öldürülmüş olmasını
neden araştırıyorsun, avukatlığını yapıyorsun da ülkenin itibarını dünyada
yerle bir ediyorsun?”
“Zulme uğrayan kadınları savunmak sana mı düşmüş?”
“Yoksuldan sana ne, bir tekmeyi de sen vuracağına! Onları savunmak yakışıyor mu
sana!?”
Hadi bakalım gel de yanıt ver! Şu Çağdaş Hukukçuları
kapatsak, yine bir takım avukatlar çıkacak ve benzer işleri yapmaya
savunacaklar.. Mübarekler karınca gibi! (Kahramanlarım benim!)
Gazeteciler Online
sitesinde yayımlanan bir haber analizde, Çağdaş Hukukçular Derneği’nin Suriye
ile dayanışmasının ve bir Suriye kuruluşu ile Suriye’de ortak toplantı
yapmasının “hesabı kesiliyormuş” bu baskınlarla.. Doğruysa, devlet içinde sahte
belgi bilgi hazırlayanlarca “gerekli
belgelerin” hazırda tutulduğunu ve baskınlarda götürülen malzemede veya
bilgisayarlarda bulunmuş olabileceğini varsayabiliriz.. Yakında utanmaz medyaya
boy gösterirse şaşırmayın!
Acaba diyorum,
bu baskınla RTE’nin Cumartesi günü söyledikleri arasında bir bağ var mı:
“Suriye’de tribünde olamayız.. binlerce,
onbinlerce kilometreden gelip de Irak’a girenler (Amerikalıları kastediyor
tabii ki) haklı oluyorsa, biz 910 km sınırımız olan Suriye’de eli
bağlı, tribünde seyirci olamayız. Gereği neyse yapmamız lazım ve yaparız..”
Bu savaş ve
saldırı hazırlığının açıklanması olabilir ancak..
Galiba, içeri
saldıkları uluslararası cihat tugaylarının ve CİA’nın bunca çabasının, Esad
rejimini yıkmaya yetmeyeceği anlaşıldı ve Türkiye şimdi Suriye’ye mi
saldırtılacak?
***
Ülkemizde hala
derin bir sessizlik var. Hukuk’u, yargıyı mahvettiler ve Ümit Kocasakal’ın dediği gibi, ülkemizde 103 tane hukuk fakültesi,
ve hukuk fakültesi dekanı var. Bunlardan neden tek bir ses çıkmıyor? Kocasakal:
103’ü cübbeleriyle sokakta hukuku
savunmak için görünseler, ülkede çok şey değişir..
Avukatları
hedef aldılar. Uzun zamandır hem de! Silivri’deki mahkemelerin, duruşmalarda
sanık haklarını ve yasaların uygulanmasını savundukları için avukatlar hakkında 200 kadar soruşturma açtığını
biliyor muydunuz?
Türkiye, sadece
gazetecilerin en çok içeride olduğu ülke değil dünyada... Önceki gün İzmir Karşıkaya Platformu’nun
düzenlediği panelde sıralandı: Avukatların da, hakimlerin de, yargıçların da.
rektörlerin de.. en çok hapiste olduğu ülke.. En çok hapishanelerin yapıldığı..
İktidar ve
ortakları, Türkiye’yi “ekonomisi en büyük ülkeler arasına”
nasıl sokacağının pratiğini yapıyor:
Halkı ve
önderlerini hapishanelere tıkarak..
--- 21 Ocak 2013 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder