Dün Büyükada’da
Prof. Dr. Oktay Yenal’ı toprağa
verdik. Seçkin bir kalabalık ona saygıda bulundu. Okul arkadaşı Rahmi Koç da onlar arasındaydı.
Arkadaşları, öğrencileri, iktisatçılar...
Artık
Türkiye’ye kesin dönüş yapınca, birikimiyle satın aldığı Büyükada’da sevimli
bir ada köşkünde yıllarca oturdu, kışın da Bodrum’da.. Keşke Bodrum’da da onu
ziyaret edebilseydim.. O kadar çağırdı, gelip kalın diye... Tatilin uzun ve
dilimsiz zamanında ondan öğreneceklerim elimin altından kayıp gitti..
Bir yetişkin,
kendi alanında artık bir bilge, hala dünyayı - ekonomiyi izleyen ve
değerlendirmeler yazan bir insan.. Bütün birikimleriyle birden bizleri
terketmesi büyük üzüntü kaynağı, büyük kayıp.
Oktay Yenal Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji
dergimizde, davetim üzerine, yakın zamana kadar uzun süre İktisat Penceremden başlığı altında değerli ve ufuk açıcı yazılar
yazdı. Dergimizdeki yazılarıyla, bilim kültürünün oluşmasına önemli katkılarda
bulundu. Kendisine sonsuz teşekkür ederim... Yazılarından çok şey öğrendim. En
son, dergimizde yayımlanan yazılarını bir kitap içinde toplamak istiyordu.
Yenal, dünya
iktisat tarihini, Marks dahil, çok iyi bilen bir iktisatçı, bir hoca. Üniversitelerimizde hocalık yaptı,
Dünya Bankası Asya Bölümü Başekonomisti ve Hindistan Temsilcisi olarak çalıştı.
Cumhuriyet’in
İktisat Tarihi; Ulusların Zenginliği ve Uygarlığı; İktisat Penceremden, Anılar,
Düşünceler; Tiz Perdeden Gümbür Gümbür (nehir söyleşi), Yenal’ın kitapları arasında.
Bu kitaplar eskimez, Yenal okuma zamanı derim sizlere..
***
O bir kesin
sosyal demokrat iktisatçıydı. Aşağıda bir kaç yazısından örnekler vererek,
Yenal hocayı anıyorum:
“Aslında
hemen her ülkede gelir dağılımındaki bozulmalar giderek kapitalizmin geleceği
hakkında şüpheler uyandırmakta. Ülkemizden örnek gerekirse, Forbes dergisinin ülkenin en zengin bir
bölümü hakkında verdiği rakamlar da ürkütücü. Bu kadar yoksulluk içinde, bu kadar işsizlik yaygın iken, bu kadar
zenginlik artık ayıp değil mi? Forbes’a göre ülkemizde son yıl içinde dolar milyarderi sayısı 26’dan 39’a
yükselmiş.
“Çarelere
gelince:
Temel çare elbette sistemin değişmesi, yani vahşi kapitalizmden, sosyal demokrasiye geçiş. Yeni düzende devlete
büyük ödevler düşecek: Her yetişkin çalışmak istiyene iş bulmak, her aç çocuğu
doyurmak, her okula gitmek istiyene okul ve hoca sağlamak ve her dertliye
doktor ve ilaç temin etmek. Bence Batı ve Doğu’da bir çok ülke bunu
başarabilir... artık dünyada demokratik
kapitalizm masalına son vermek gerek”
***
“..okumuşların ve varlıklıların istediği
oluyor. Yoksa Türkiye gibi bir ülkede fakir halkın yiyecek maddeleri üzerinden
ödediği KDV vergisi o kadar yüksek olur muydu? Aç cocuklar bu kadar çokken,
işsiz bu kadar çokken dolar milyarder sayısı her yıl artarmıydı?
Bu tür bir Sosyal Demokrasi Partisi’nin
programında görmek istediğim asgari hususları şöyle özetleyebilirim. Ancak
görülüyor ki bütün istediklerim kuvvetli bir devlete dayanıyor. Başka çaresi
var mı?
·
Mümkün
olduğu kadar demokrasi (Yani devlet idare ve siyasalarının halkın çoğunluğunun
isteğine göre ayarlanması)
·
Müterakki
bir gelir vergisi; Onun yanında güçlü bir servet vergisi; Lüks mallar üzerine
ağır vergiler
·
İşsizlere
geçim akçesi; İstihdamı artırmak için gerekirse kanuni iş gününün kısaltılması
·
Her
vatandaşa asgari sağlık hizmeti; Herkese asgari eğitim hizmeti; Her aç olana
yiyecek
Bunların bir kısmının hayal olduğunun
farkındayım ama bazan, insanın nasıl bir ülkede yaşamak isterdim diye rüyalara
dalmasının da zevki var.”
***
“Demokrasi halkın, toplumda hiç olmazsa
yetişkinlerin (kadınlar da dahil) isteklerini yerine getiren bir düzen olsa,
mesele kalmazdı. Hatta sosyal sıfatına bile lüzum yoktu. Zenginlerin çoğunlukta
oldukları ülkelerde onların dediği, yoksulların çoğunlukta oldukları ülkelerde yoksulların
dediği olurdu.”
***
“Karl Max 19.cu yüzyıl
düzeninde çarenin proleter ihtilalinden gelmesini bekliyordu. Bu gün benim bu
türlü bir ihtilal düşünmem olanaksız. Öyleyse sosyal demokrasi ya da ona benzer
bir programla seçim meydanına çıkan bır parti demokratik bir düzende seçim
kazanabilir mi? Orası bir çok ülkede şimdi şüpheli, fakat vahşi kapitalizmin
sıkıntıları arttıkca bu böyle mi kalacak? Toplumlar hiç mi tarihten ders
almıyacak?”
***
Dergimizde
Yenal üzerine yazılar yayımlayacağız. Umarım öğrencileri Oktay Hoca’nın adına İktisat Söyleşileri düzenlerler.. Hele
bu söyleşilere/panellere Oktay Hoca’nın eleştirel bakış açısını egemen
kılarlarla, ruhu huzura kavuşur..
-- 28 Ocak 2013/ Bilim
ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder