Balyoz
davasında verilen ağır cezaların gerekçelerini 3,5 ayda ancak tamamlayan ve
Yargıtay’a başvurma sürecini uzatarak mahkumların biraz daha mağdur olmalarına
neden olan mahkemenin sıkıntısı anlaşıldı: Verdikleri
mahkumiyet kararlarına bir gerekçe bulamamak!
Gerekçeleri,
verdikleri mahkumiyet kararları gibi: Kanıtsız.. Keyfi.. İzledikleri hukuksuz
ve intikamcı yönetimlerine uygun.. Bilinçli olarak yanlış.. Dosyadaki evrakı
hukuka uygun olarak değil de keyifleri istedikleri gibi yorumlama..
Mahkeme,
uydurukluğu, sahteliği ulusal ve uluslararası bilirkişiler tarafından defalarca
gösterilmiş, sözde darbe planlarını içeren esas CD’leri delil olarak kabul
ediyor. Zaten mahkumiyet kararını da bunlara dayanarak verdiği için, gerekçeli
kararında da kendini inkar etmesi beklenmiyordu.. Acaba nasıl bir kıvırtıcı
gerekçe gösterilecek merakı içindeydi herkes..
Şöyle “sudan
gerekçe”lerine baktığınızda, verdikleri kararın hukuken tamamen gerekçesiz bir
karar olduğunu görüyorsunuz..
***
Darbe CD’sinin,
devlet içindeki sahte delil üretme çetesince üretildiğinin kanıtlanmasına,
bakın mahkeme ne diyor: “Hiçbir bilirkişi raporu
yargıcı kesin olarak bağlayamaz.”
Şüphesiz, bilirkişi raporları, yargıç olanlara
kararlarında yol göstericidir. Yargıç, dosya bütünlüğü içinde bilirkişi
raporlarını değerlendirir. Balyoz davası dosyasında ise çok sayıda delil falan
yok, tek bir delil var: Sözde darbe planlarını içeren CD’ler! Dosyada ne bir
ıslak imza var, ne darbe planlarını doğrulayacak tek bir ifade veya başka bir
kanıt..
Yargılanan subaylar veya sivil sekreterler
arasında, sahtekarların istedikleri doğrultuda ifade verecek ve yalan beyanda
bulunarak “evet darbe planları yapıldı”
diyecek tek bir karayüzlü ve alçak da bulamadıkları için, mahkeme dosyasındaki
“darbe CD”leri tek sözde kanıttır.
Bu nedenle, Balyoz davasının temel delili olan
CD’lerin “gerçek mi sahte mi”
olduklarını saptamak, mahkemenin karar vermesinde temel yol göstericidir. Bu
bakımdan, bu davada bilirkişi raporu hayati önemde ve değerdedir.. Yargıçlık
cübbesi taşıyan hiç bir hukukçu, kalkıp da, bu dava için “ben bu CD’lerin sahte olduğunu belirten bilirkişi raporlarını kabul
etmiyorum” diyemez…
Bilirkişi
raporlarını kabul etmiyorum, dediğine göre, sanıklar ve dava konusunda karar verici tek delilin
sahteliğini görmezden geliyorlar. Doğru mu sahte mi merak etmiyorsun! Dahası,
“sahteliği belgelen bu raporları tabul edersem, mahkumiyet kararı veremem, en
iyisi bunları yok sayayım” tutumunu açıklıyorsun!..
***
TÜBİTAK’ın verdiği tartışmalı bilirkişi
raporunu, CD’lerin doğruluğu konusunda yol gösterici kabul ediyorsan eğer,
CD’lerin 2003’de kayıt edildiğini ve değiştirilmediğini de kabul
ediyorsundur... O zaman, CD’lere, 2008 yılına kadar bir dizi olayın nasıl girdiğini,
2007’de bulunan yazı fontlarının 2003’de nasıl kullanıldığını da açıklamalısın!
Ama bunu da yapmıyorsun!
Hem TÜBİTAK hem ulusal ve uluslararası diğer
bilirkişilerin raporlarını reddediyorsan eğer, o zaman CD’lerin varlığı da
ortadan kalkıyor demektir. Acaba onlar gerçekten CD mi, yoksa ekmek kadayıfı
mı.. İçlerinde darbe planı mı var, yoksa muzlu ballı içeçek mi.. Belki de porno
filmleri içeren bir takım CD’leri size içlerinde darbe planları var diye
yutturuyorlar, nereden bileceksiniz?!..
Verdikleri mahkumiyet kararlarıyla kendilerini
tam köşeye sıkıştıran heyetin gerekçesine bakın: Bu CD’lerin aynılarının Genelkurmay’da da bulundukları teyit
edilmiştir, o halde CD’lerdeki darbe planları doğrudur..
Artık pes mi dersiniz, yoksa ne..
Genelkurmay’daki CD’ler, sadece Plan
Semineri’ni içeriyor. Yargılananların hiç biri, Plan Semineri’ni içeren
CD’leri reddetmiyor.. Plan Semineri’ni reddeden tek kişi yok!
Genelkurmay’ın CD’lerinde, sahtekarların
ürettikleri 11, 16 ve 17 nolu CD’ler ise yok.. Gerekçeli kararda bir ayak oyunu
ile, sahte darbe planı CD’lerin de Genelkurmay’da bulunduğu ve mahkemeye
gönderildiği görüntüsünü yaratılıyor..
Ben utanıyorum..
Şu gerekçeye
bakar mısınız, darbe neden olmamış: “Çetin Doğan’ın Mayıs 2003’te
kalp ameliyatı olması ve Ağustos 2003’te emekli edilmesi nedeniyle gibi
nedenlerle, Çetin Doğan liderliğindeki cunta yapılanmasının darbe harekatını
ellerinde olmayan nedenlerle tamamlayamadığı”..
Yahu
Çetin Paşa, tam kalp ameliyatı geçirecek
zamanı bulmuşsun kardeşim, demekten başka söz bırakmıyor mahkeme heyeti!
***
Ayıptır
bu gerekçeli karar... hukuku da, yasayı da, anayasayı da bitirmiştir..
Askeri
darbelerde sorguya alındığımızda hep şunu dinledik: Burada ne anayasa var ne babayasa.. Burada allah biziz..
Balyoz
davası, yargılaması, kararları ve gerekçeleriyle, kulağımızdan hiç gitmeyen bu
sesi yeniden çağrıştırdı.. Sanıyorduk ki sadece askeri darbelerde hukuk guguk
olur..
Hayır,
sivil darbe içinde yaşadığımızın kanıtı, bu kararlardır.
Askeri
dönemle bugünün benzerliğini asla askeri mahkemelerle kuramazsınız..
Ama,
MİT ve kontrogerillanın sorgu odalarıyla rahatça kurarsınız..
Yaşadığımız
tam bir hukuk iflasıdır..
-- 8 Ocak 2013 / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder