CBT gündem, sayı 1345, 28 Aralık 2012
YÖK’ün yeni
üniversiteler tasarısı kıyasıya eleştiriliyor. Anayasa’da bile aykırı bir
tasarıyı hazırlayarak tartışmaya açma cüreti gösterdikleri için, YÖK’çüleri
cesaretlerinden dolayı tebrik mi etmek gerekir? Tasarı kıyasıya eleştiriliyor.
Gençler de üniversitelerde, konunun asli taraflarından biri olarak, aydınlatma
ve protesto eylemleri hazırlanıyor. Türkiye Gençlik Birliği, göktaşından
esinlenerek“Yök’taşı” adını verdiği taslağın geri çekilmesini istiyor.
Üniversitelerde öğretim üyeleri dernekleri toplantılar düzenliyorlar..
Aslında, olaya
bakarsak, “Yök’taşı”nın bir parça ODTÜ’ye düştüğünü söylemek mümkün. Başbakan
öğrenci protestoları ve polisi baskınları sonrası esip gürledi, fırtınalar
estirdi ülkemizin güzide üniversitesi ODTÜ üzerinde. Arkasından, YÖK’ün ODTÜ
olayları hakkında soruşturma açtığı duyuruldu. Derken, iktidarın Gül ile
birlikte tercih ettiği pek çok rektörden, kendilerinden beklenen görevi yerine
getirerek, ODTÜ’ye cephe aldığına tanık olduk. Tabii beklenen başka bir olay
daha gerçekleşti: Üniversitelerde öğretim üyeleri imza toplayarak ODTÜ’ye sahip
çıktılar ve polis baskısını kınadılar. Bu eğilim yaygınlaşırsa, rektör beylerin
nasıl açığa düşeceklerini düşlemek zor olmaz...
Başbakan’ın
söylemi acımasız: öğretim üyelerine veryansın ediyor, ne biçim öğrenci yetiştiriyorsunuz diyor. Ama, 3500 polis gücüyle üniversiteye nasıl baskın yapar, sorusu
açıklamaya muhtaçtır. Ancak diktatörler böyle bir ordu ie dolaşırlar. Öğrenci
protestosunu, ülkedeki büyük gerici- Erdoğancı dönüşümün bir sonucu olarak
görseler iyi olur. Ne yani, iktidarınız altında büyük sahte davalarla insanları
zindanlara tıkacaksınız, üniversitelerin başlarına adamlarınızı getireceksiniz,
eğitimi din eksenine kaydırmak için herşeyi yapacaksınız, üniversitelere tüccar
ve küresel deli gömleği giydirmeye kalkışacaksınız.. Orduyu neredeyse
dağıtacaksınız, ülkede kendinize doğrudan bağlamadığınız tek kurum kalmayacak,
başkanlık sistemini dayatacaksınız, basını büyük baskı altına alacaksınız,
ileri demokrasi adı altında faşizmin sepetinde ne varsa alıp kullanmaya
girişeceksiniz, 1000’e yakın genci parasız eğitim istiyoruz benzeri
taleplerinden dolayı içeri tıkacaksınız...
Ama size karşı
hiç bir protesto olmayacak. Herkes susacak. Boyun eğecek. Kafasını size
uzatacak kesmeniz için..
Başbakanın
ODTÜ’ye esip gürlemesi ile YÖK tasarısını arasında bağlantıyı görelim. YÖK
tasarısı, tam da, Başbakanın istediği ve büyük
sessizlik diye nitelendirebileceğimiz bir üniversite durumu yaratmayı
öngörüyor. Üniversitenin asli unsurları şüphesiz ki buna direnecektir. YÖk
tasarısı üniversiteyi tamamen siyasi komuta altına almayı ve ayrıca
tüccarlaştırmayı öngörüyor.
YÖK,
üniversiteden bilimi dışlıyor. Bilim olmadan teknoloji üretilebileceğini sanan
bir düşünce.. Bunu ayrıca yazacağım.
Ama YÖK ve
iktidarın arzuladıkları bir üniversiteyi ülkemizde kabul ettirmeleri öyle kolay
olmayacak.
YÖK, Çetinsaya
işbaşına geldikten sonra, Göktürk-2 uydusunu gerçekleştiren ekibin büyük çoğunluğunu
neden tasfiye etti? 500’e yakın insan ayrılmak durumunda bırakıldı. Yerlerine
kimleri doldurduklarına karşı şeffaf bir açıklama var mı ortalıkta? Bir eski
görevli, TÜBİTAK Uzay 10 yıl geriye gitti, bilgi birikimine sahip uzmanları
attılar diyor. Ayrımcılık, kayrımcılık neden ve nereye kadar? Bu ülkede
çalışmak için senin cemaatinden veya anlayışından mı olmak zorunda bu ülkenin
güzide beyinleri?
Konu üzerinde
durmaya devam edeceğiz..
KARAMSARLIK MI
İYİMSERLİK Mİ
Yeni yıla
girerken kötü şeylere bakıp karamsar mı olalım yoksa bu işin böyle
gitmeyeceğini düşünüp iyimser mi?
Bir çok kimse
kötümser; herşey bitti mahvoldu düşüncesinde.. Bu tutumu okurlarla iletişimde,
kitap imzalarında veya toplantılarda sürdürdüğümüz kısa söyleşilerde de
görüyorum. Gazetedeki yazılarımda iktidara vea uygulamalarına kıyasıya
eleştirilerime rağmen, ilerisi için umudumu her zaman koruduğumu belirttiğim
yazılarıma inanan ve bunları gelecek için umut kabul eden var, hayal gördüğümü
ileri süren de.
Şunu düşünürüm
her zaman: Geçmiş bize çok şey söyler. Orada, yaşadığımız olayların, kişilerin
benzerleri hep vardır, geçmiş öğreticidir..
Ama geleceği de
düşünürüm. Geleceğe yön veren dinamiklerin, herşeye izin vermeyen yapısını.
Toplumların tarih içinde akış yönünü. Bir mutlaklık taşımamasına rağmen,
tarihin ve toplumların okunun ileri yönelişini. Ama ilerisi nedir, sorusunun
içinin de öyle basitçe doldurulamayacağını bilerek..
Yeni yıla
iyimser başlayacağız şüphesiz ki..
Mutlu yıllar
diliyorum hepinize.. Sevgi ve saygı..
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder