“Yüzde yüz
yerli malı, yazılımın %100’ü, donanımın %80’i yerli”: Bu sözler, TÜBİTAK
Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak’a
ait, Çinlilerin uzaya fırlattığı
Göktürk-2 gözlem uydusu için böyle dedi. Biliyorsunuz, hükümet ve devlet
ricali, fırlatılışı izlemek için ODTÜ’ye gitti. Kimisi geç kaldı, mizahi
durumlar yaşandı, Çinlilere mesajlar çekildi, falan bakanımızı vb yetişemiyor,
fırlatılışı erteler misiniz gibi, laz fıkralarına benzer durumlar
yaşandı..
TÜBİTAK’ın uzay
birimi ODTÜ yerleşkesi içinde, ODTÜ’lü bilim insanlarımız Göktürk-2’nin
yapımını gerçekleştirdiler. Bu şüphesiz önemli başarı.. Başbakan ve kolluk
kuvvetleri ve de emirlerindeki adalet mekanizması ne yazık ki bu güzel ve
anlamlı günü, protestocu öğrencilere
karşı savaşa dönüştürerek, berbat ettiler! Oysa Göktürk-2’yi tartışırdık ne
güzel..
***
Türkiye’nin
uzaya gözlem uydusu göndermesinin tarihi, AKP’den önceye dayanır. 2000’den
hemen önce veya başında, o zaman TÜBİTAK Başkanı olan Namık Kemal Pak ile görüşmemi anımsıyorum. Ankara’da makamında. Bir
uyduyu uzaya göndernme meselesi gündeme gelmişti. Fakat bu konuda deneyimi yok
ülkenin. İngiltere’ye sanırım, böyle bir sipariş verilmişti veya verilmek
isteniyordu.
Biz “ulusalcıyız” ya, herşeyin mümkün
olduğunca kendi beyin gücümüze dayanarak ülkemizde üretilmesini istiyoruz ya (bu kötü istek, düşünce ve suçlanmayı hiç bir
zaman üstümüzden atmayacağız, duyurulur!) Namık dostuma şöyle demiştim:
“Yahu bunu bir meydan okumaya dönüştürsenize,
uydu yapımı için gerekli bilgilere sahip insanlarımızdan oluşan bir tim kurmayı
neden denemiyorsunuz.. Bu insanlar ister yurtdışında ister yurtiçinde olsun,
bastırın parayı, bu proje için bir araya gelsinler, yapabildiklerimizi yaparız,
gerisini de dışardan alırız.. Böylece ülkemizde bu ileri teknolojinin temeli
atılır..”
Namık Pak
yaklaşık şöyle yanıt vermişti: “Ne iyi
olur, ama yetikin insan gücümüz yok, İngilizlerin yanına üretim sürecine
katılacak insanlarımızı göndereceğiz, onlar eğitimi alacaklar, inşallah sonraki
üretime...”
Neyse, bu
proje, Rasat gözlem uydusu adıyla
(bu fırlatıldı, bildiğim kadar uzayda kayıp durumda), Namık Kemal Pak
döneminden TÜBİTAK’a kaldı, bir şekilde sürdürüldü ve bugün, yerli gözlem
uydusu üretildi. Projenin sürdürülmesi ve gerçekleştirilmesi şüphesiz ki iyi
bir şey! Destekçilerini ve üretimde emeği geçenleri, bilimcilerimizi,
mühendislerimizi, teknokratları kutlarım..
***
Basında
Gözlem-2’nin bir sürü parçasının dışarıdan alındığına ilişkin haberler çıktı.
Uydunun tasarımı ve bilgisayar yazılımları tamamen bize aitse, bir sorun yok.
Siz, dünyada seri üretilen parçaları, bir uydu için tek tek üretemezsiniz,
mantıklı olmaz. Alacaksınız ve monte edeceksiniz. Daha ucuza gelecektir. Eğer
stratejik parça ise ve size satmıyorlarsa, o zaman bedeli neyse üretir ve
takarsınız! Dünyada da bu işler genellikle böyle gider.
Basındaki
haberlere bakıyorum, dışarıdan neler alınmış: Güç ünitesi (Apcon), Pyro sürücü ve kesici
sistemleri (PDM), güneş panelleri, optik cihazları.. Tabii ki, bunların
arasında en önemlisi fırlatılışı,
rampası, hesapları vb…
Bilmiyorum, ama bana göre en önemlisi uydunun
tasarımı ve bilgisayar yazılımıdır! İçindeki satın alınan diğer parçaların,
şüphesiz ki en nitelikli ürünler olması gerekir, ki uzayda sorunsuz ve uzun
sure çalışsın.. Şüphesiz, bu parçalar çok ileri teknoloji ürünleridir.
Türkiye’nin bu alanda dünya pazararında iddia sahibi olmasını kim istemez?
Göktürk-2’ye rağmen, aha şurada yazıyorum:
İktidar bilim ve teknoloji vizyonundan yoksundur. Nedenini yazacağım..
Düzeltme / Açıklama: Okurlarımız yazıya bir düzeltme/açıklama gönderdier:
“Yazınızda
bahsi geçen ve uzay'da pil arızası nedeni ile görevinin 3.senesinde kaybedilen
uydunun adı, İngiliz firması tarafından yapılan ve Tübitak çalışanlarının da
teknoloji transferi programı kapsamında üretimine dahil olduğu Bilsat uydusudur. RASAT uydusu ise bu
teknoloji transferi ve eğitim programı sonrası, İngiltere'ye giden ekip tarafından
tamamen Ankara'da ve tamamen Tübitak tarafından geliştirilip üretilmiştir.
RASAT uydusu 17.08.2011 tarihinde uzay'a gönderilmiştir ve o tarih'den beri
canavar gibi çalışmaktadır.”
Soner
Yalçın İçin Özgürlük
Uydurukluğu,
sahteliği ve intikamcı düşünce ürünü olduğu ortaya çıkan senaryolarla açılan
ODATV davasının tutuklu sanığı gazeteci Soner Yalçın’ın bu Perşembe günü
duruşması yapılacak. Umarız ki bu adaletsizliğe mahkeme artık son verir ve
Soner ile birlikte Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı’nın tutukluluklarını kaldırır..
Avrupa’da
protestolar yükseliyor. Avrupa Parlamentosu milletvekili Patrick Le Hyaric
Avrupa Parlamentosu Komisyonu’na “ Odatv davasına gözlemci gönderilecek mi,
“Türk makamlarını basın ve ifade özgürlüklerini güvence altına almak ve
özellikle özel yetkili yargılama konusunda yasalarını değiştirmeye ikna için ne
gibi önlemler alınması düşünülüyor” sorularını yöneltti.
Yine Paris
Belediye Meclisi üyelerinden Jan Brossat, Paris Büyükelçiliğimize gönderidği
mektupta “Parisliler Türkiye’deki bazı gazeteciler ve entelektüeller için derin
endişe içindeler. Özellikle İfade ve basın özgürlüğü onlar için son derece değerlidir..”
diyor..
Mahkeme kendini
baskı altında hissetmeden, kendi vicdanını harekete geçirmeli ve tutuksuz
yargılama kararını vermelidir. Bekliyoruz, biz de orada olacağız..
-- 25 Aralık 2012/ Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder