Başbakan
ile Davutoğlu ikilisinin bugüne
kadar sürdürdükleri dış politikalarının, öncelikle Ortadoğu ve Suriye, sonra da
Avrupa Birliği politikalarının karaya oturduğu tartışılmaz ortada. Bu ikilinin
içine düştükleri açmaz öyle sıradan değil, yenilir yutulur da değil: ABD’nin RTE ile ilişkilerinde belki de yeni
bir dönemi başlatacak kadar ciddi olabilir!
Ne demek
istiyorum, açacağım.
Suriye’de tam
karaya oturdular. Büyük laflar ettiler, yeni angajman kuralları ilan ettiler,
bu kurallara göre güya Suriye uçakları vb 5 km’den daha yakına yaklaşırsa
vuracaklardı! Suriye dış destekli isyancıları helikopter veya uçakla neredeyse
sıfır noktasına, sınıra kadar kovaladılar ama Türkiye bir karşılık vermedi.
5km’lik angajman kuralını da, hükümete “hadi
neden Suriye uçağını vurmadın” diye hesap soran Suriye savaşçısı
gazetecinin yazdığından öğrendik.
Şimdi düşünün,
siz Suriye’ye kendi toprakları üzarinde uçmayı yasak edecekseniz, 5 km içinde
uçarsanız vururuz diyeceksiniz! Bu nasıl iş? Bu arada Suriye’nin de Türkiye’ye karşı aldığı
angajman kural ve kararlarının ne olduğunu kimse sorgulamıyor!?
Türkiye akıllı
bir kararla, aldığı bu kuralı uygulamaktan vazgeçti veya değiştirdi. Veya bu
kural, Utku Çakırözer’in belirttiği
gibi, aslında sadece sınıra tecavüz durumunda geçerliydi ve bu durumda sınır birliklerine emir beklemeden vur talimatı devredilmişti! Medyamızdaki o gazeteciler dolduruşa gelmişti
ve şimdi de neden vurmuyorsun hesabını soruyorlardı!
Davutoğlu,
Suriyeli mültecilerin sayısına da sınır koymuştu: 100 bin! Bu sayı aşılırsa,
Suriye içinde bir güvenlik bölgesi oluşturulacaktı! 100 bin çoktan aşıldı! Ama
iktidar kıpırdamadı.
Savaşı kışkırtacak herşeyden kaçınmak iyidir!
İktidarın
Suriye politikası çökmüştür. İyi de olmuştur. Sanki sağduyu Ankara’nın kapısın
çaldı!
***
Acaba sağduyu mu kapı çaldı,
yoksa ABD ve NATO, Ankara’nın Suriye politikasını dizginlediler mi? Ankara çıplak ortada yalnız mı kaldı?
Sanırım
ikincisi!
ABD hatta şunu
gördü: Erdoğan ve Davutoğlu, ABD’yi ve NATO’yu Suriye’de savaşa çekmeye
çalışıyor! Geriye doğru bir yıl içinde Ankara, Suriye’ye sürekli askeri
müdahale- yapılmasını öngören politika izledi! Ankara, örneğin Sovyetlerin
Esad’ın arkasında olmasınının önemi ve anlamını da yeterince görmedi..
Ankara bir şey
daha görmedi: Suriye’ye bir askeri
müdahale yapılacaksa veya bunun sonucu Ortadoğu iyice karışacaksa, bunun
yöntem, zaman ve nasıl olacağını Pentagon ve Beyaz Saray belirler! Ankara değil!
İktidar, söz yerindeyse bir “yetki gaspı”na kalkıştı!
Ankara’nın bu
tutumunun, Washington’u büyük ölçüde rahatsız ettiği söylenebilir.
Hatta
Washington RTE’yi “başına buyruk işlere
kalkışabilir ve ciddi tehlikeler yaratabilir” bile buluyor olabilir..
Bunu nereden
anlıyoruz? Amerikan dış politikasının demirbaşları olan “ağır basın”ın
yayınlarından: ABD’nin önde gelen gazeteleri, Ankara’nın Suriye politikasına
karşı yayınlar yaptıktan sonra, en son örneğin Wall Street Journal “Erdoğan'ın,
sık sık Osmanlı İmparatorluğu'nun gücü ve itibarını yeniden kazanma hayaline bağlanan aşırı hırsı”na değindi, “NATO'dan uzaklaşan, giderek daha düşman devletlerle çevrilmiş, iç
krizler ile boğuşan Ankara” manzarası çizdi..
Gazete "Türkiye'nin İslami Dönüşü" başlıklı Daniels
Pipes imzalı makalesinde şunu da dedi: "Ülkenin istikrarlı, laik, Batı
yanlısı geçmişinin son izleri kayboluyor. Seçmenler isyan ederse, demokrasi de
tehlikede olabilir.. Türkiye, büyüklüğü, konumu, ekonomisi ve sofistike İslami
ideolojisi nedeniyle Batı'nın Ortadoğu'daki en büyük sorunu haline mi gelecek?"
***
ABD, önce Ankara'yı Sovyet tutumunu test etmek için kobay olarak kullandı.. Şimdi ise gelinen noktada Hilary Clinton, Suriye inisyatifini
bile Ankara’nın elinden tamamen kendi kontrolüne geçirdi!
Ankara, ABD’nin
bu tavrını görerek Suriye konusunda epey suspus oldu!
Aklınıza ne geldiğini biliyorum:
Cüneyt Zapsu’nun sanırım 2005
yılında Amerikalılara RTE için dedikleri.. Amerikalılar, Ankara’nın bu öneri ve
mesajını akıllı bulup uygulamışlardı! 7 Yıl! Birlikte, Ordu mordu, hukuk-yargı herşeyi
dümdüz gittiler. Ama RTE’nin otoriter hırsı, medya üzerinde tam kontrol
girişimi ve ileri demokrasi palavrası altında demokratik parlamenter rejimi
geliştireceğini budama girişimleri... Avrupayı olduğu gibi ABD’yi de ciddi
endişelendiriyor, yorumu yanlış olmaz.
Bir sürecin
sonuna geliniyorsa, o zaman ikinci ve üçüncü seçenekler üzerinde çok ciddi
olarak duruluyor ve durulacak demektir..
Bu köşedeki
analizleri izleyenler, ne demek istediğimi bilirler!
--- 18 Kasım 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder