SAYFALAR

18 Kasım 2012 Pazar

Isınan Kimin Suyu?


Başbakan ile Davutoğlu ikilisinin bugüne kadar sürdürdükleri dış politikalarının, öncelikle Ortadoğu ve Suriye, sonra da Avrupa Birliği politikalarının karaya oturduğu tartışılmaz ortada. Bu ikilinin içine düştükleri açmaz öyle sıradan değil, yenilir yutulur da değil: ABD’nin RTE ile ilişkilerinde belki de yeni bir dönemi başlatacak kadar ciddi olabilir!
Ne demek istiyorum, açacağım.
Suriye’de tam karaya oturdular. Büyük laflar ettiler, yeni angajman kuralları ilan ettiler, bu kurallara göre güya Suriye uçakları vb 5 km’den daha yakına yaklaşırsa vuracaklardı! Suriye dış destekli isyancıları helikopter veya uçakla neredeyse sıfır noktasına, sınıra kadar kovaladılar ama Türkiye bir karşılık vermedi. 5km’lik angajman kuralını da, hükümete “hadi neden Suriye uçağını vurmadın” diye hesap soran Suriye savaşçısı gazetecinin yazdığından öğrendik.
Şimdi düşünün, siz Suriye’ye kendi toprakları üzarinde uçmayı yasak edecekseniz, 5 km içinde uçarsanız vururuz diyeceksiniz! Bu nasıl iş? Bu arada Suriye’nin de Türkiye’ye karşı aldığı angajman kural ve kararlarının ne olduğunu kimse sorgulamıyor!?
Türkiye akıllı bir kararla, aldığı bu kuralı uygulamaktan vazgeçti veya değiştirdi. Veya bu kural, Utku Çakırözer’in belirttiği gibi, aslında sadece sınıra tecavüz durumunda geçerliydi ve bu durumda sınır birliklerine emir beklemeden vur talimatı devredilmişti! Medyamızdaki o gazeteciler dolduruşa gelmişti ve şimdi de neden vurmuyorsun hesabını soruyorlardı! 
Davutoğlu, Suriyeli mültecilerin sayısına da sınır koymuştu: 100 bin! Bu sayı aşılırsa, Suriye içinde bir güvenlik bölgesi oluşturulacaktı! 100 bin çoktan aşıldı! Ama iktidar kıpırdamadı. 
Savaşı kışkırtacak herşeyden kaçınmak iyidir!
İktidarın Suriye politikası çökmüştür. İyi de olmuştur. Sanki sağduyu Ankara’nın kapısın çaldı!
***
Acaba sağduyu mu kapı çaldı, yoksa ABD ve NATO, Ankara’nın Suriye politikasını dizginlediler mi? Ankara çıplak ortada yalnız mı kaldı?
Sanırım ikincisi!
ABD hatta şunu gördü: Erdoğan ve Davutoğlu, ABD’yi ve NATO’yu Suriye’de savaşa çekmeye çalışıyor! Geriye doğru bir yıl içinde Ankara, Suriye’ye sürekli askeri müdahale- yapılmasını öngören politika izledi! Ankara, örneğin Sovyetlerin Esad’ın arkasında olmasınının önemi ve anlamını da yeterince görmedi.. 
Ankara bir şey daha görmedi: Suriye’ye bir askeri müdahale yapılacaksa veya bunun sonucu Ortadoğu iyice karışacaksa, bunun yöntem, zaman ve nasıl olacağını Pentagon ve Beyaz Saray belirler! Ankara değil!
İktidar, söz yerindeyse bir “yetki gaspı”na kalkıştı!
Ankara’nın bu tutumunun, Washington’u büyük ölçüde rahatsız ettiği söylenebilir.
Hatta Washington RTE’yi “başına buyruk işlere kalkışabilir ve ciddi tehlikeler yaratabilir” bile buluyor olabilir..
Bunu nereden anlıyoruz? Amerikan dış politikasının demirbaşları olan “ağır basın”ın yayınlarından: ABD’nin önde gelen gazeteleri, Ankara’nın Suriye politikasına karşı yayınlar yaptıktan sonra, en son örneğin Wall Street Journal “Erdoğan'ın, sık sık Osmanlı İmparatorluğu'nun gücü ve itibarını yeniden kazanma hayaline bağlanan aşırı hırsı”na değindi, “NATO'dan uzaklaşan, giderek daha düşman devletlerle çevrilmiş, iç krizler ile boğuşan Ankara” manzarası çizdi..
Gazete "Türkiye'nin İslami Dönüşü" başlıklı Daniels Pipes imzalı makalesinde şunu da dedi: "Ülkenin istikrarlı, laik, Batı yanlısı geçmişinin son izleri kayboluyor. Seçmenler isyan ederse, demokrasi de tehlikede olabilir.. Türkiye, büyüklüğü, konumu, ekonomisi ve sofistike İslami ideolojisi nedeniyle Batı'nın Ortadoğu'daki en büyük sorunu haline mi gelecek?"
***
ABD, önce Ankara'yı Sovyet tutumunu test etmek için kobay olarak kullandı.. Şimdi ise gelinen noktada Hilary Clinton, Suriye inisyatifini bile Ankara’nın elinden tamamen kendi kontrolüne geçirdi!
Ankara, ABD’nin bu tavrını görerek Suriye konusunda epey suspus oldu!
Aklınıza ne geldiğini biliyorum: Cüneyt Zapsu’nun sanırım 2005 yılında Amerikalılara RTE için dedikleri.. Amerikalılar, Ankara’nın bu öneri ve mesajını akıllı bulup uygulamışlardı! 7 Yıl! Birlikte, Ordu mordu, hukuk-yargı herşeyi dümdüz gittiler. Ama RTE’nin otoriter hırsı, medya üzerinde tam kontrol girişimi ve ileri demokrasi palavrası altında demokratik parlamenter rejimi geliştireceğini budama girişimleri... Avrupayı olduğu gibi ABD’yi de ciddi endişelendiriyor, yorumu yanlış olmaz.
Bir sürecin sonuna geliniyorsa, o zaman ikinci ve üçüncü seçenekler üzerinde çok ciddi olarak duruluyor ve durulacak demektir..
Bu köşedeki analizleri izleyenler, ne demek istediğimi bilirler!
---18 Kasım 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder