SAYFALAR

17 Kasım 2012 Cumartesi

Adalet Mülkün Temelidir, Sanan Aptallar


Dün halkın haber alma hakkına, basın özgürlüğüne vurulmak istenen en büyük darbelerden biri odatv davasını izlerken, Hanefi Avcı ve Soner Yalçın’ın parlak savunmalarını dinlerken,  kalemiyle oynayan ve gözü önündeki ekrandan olan savcının huzursuz olduğunu farkettim. Ya ben duruşmada bir hayal alemine daldım yahut da savcının kendisi.. Savunmaların bitiminden sonra Savcı bey hemen söz alıyor, tutuklulara ve mahkeme heyetine dönerek şöyle sesleniyordu:
“TÜBİTAK’tan gelen rapor ve sanıkların aylardır yaptıkları savunmalara ek olarak bugünkü savunmalarından sonra kesin kanaat getirdim ki, bu dava haksızlıklar ve düzenbazlıklar üzerine kurulmuştur. Biz kandırıldık, tamamen bir film senaryosu gibi kurgulanan, ancak gerçeklerle hiç bir ilgisi olmayan böyle bir davaya alet edildik. Devlet içinde bir takım karanlık güçler, sanıkların haklı olarak çete dedikleri bir örgüt bizleri yanılttı.. Elimize verdikleri deliller uyduruktu, düzmeceydi, ne yazık ki bunu çok geç anladık..
“Bu çete üyeleri, taa Pensilvanya amerikasından, emniyet içindeki yardakçılarını da kullanarak, sanıkların bilgisayarlarına dışarıdan bazı dosyalar yüklediler. Şimdi çok net anlaşılıyor ki, bizim suç delili olarak gördüğümüz bu dosyaları, yargılanan sanıkların hiç biri yazmadı. Devlet içindeki bir suç çetesi bunları imal etti ve sanıklar yazmış gibi bize kabul ettirdi.
“Bir hukukçu olarak, bu düzmece davaya daha fazla alet olamayız..  iddialarımızı geri çekiyoruz, iddianameyi iptal ediyoruz, sanık ve ailelerin hepsinden özür dileriz.. Onlara işkence çektirdik.. Bu dava ne yasalarımıza göre ne hukuk etiğine göre ne de  hukuk adamı vicdanlarımıza ve adalet duygularımıza göre artık sürdürülebilir.. 
"Bu dava hepimiz için yüz karasıdır. Utanç vericidir. Ülkemiz adaleti, vicdanı ve yargısı için kabul edilemezdir. Bütün Türkiye halkından özür diliyoruz.. Ben bu yükü artık kaldıramam.. Böyle bir tuzağa düştüğüm için cüppemi de çıkartıyorum, Mesleğimden istifa ediyorum ve davadan çekiliyorum.. Sayın mahkeme heyetine, sanıklara ve vekillerine ve izleyicilere arz ederim...
***
Ne yalan söyleyeyim uzun süre böyle bir konuşma oldu gibi yaşadım. Kendimi arada sırada çimdiklememe rağmen, bu düşünceler içinde yarı hayal dünyada yaşadım. Duruşmadan çıktıktan sonra dava ne olur sorusunu soranlardan bir kısımna, onlar artık serbest bugün bırakılıyorlar; bir kısmına da hayır buradan tahliye çıkmaz dedi. Savcının tutukluluk hallerinin devamına isteğini okuyunca, ulan aşkolsun beni yanılttı  bu adam dedim..
Mahkemenin de savcının isteği doğrultusunda karar verdiğini okuyunca ekrandan, yuh olsun bana dedim, artık hayal aleminde dolaşmamayı ne zaman öğreneceksin.. Orada savcı diye bir özgür hukukçu mu vardı, karşıda oturanlar gerçekten bir mahkeme heyeti miydi.b.
Yargıç nerede, hukuk nerede, yasalar nerede, iddianame nerede, savunma mı yapıldı orada, deliller çürütüldü de bunu  farkedecek yasa adamı mı vardı..
Hiçbirinin gözleri kör, kulakları tıkalı değildi, hepsinin algılamaları yüksekti, bilinçleri tamamen açıktı, kasıtlı olarak hazırlanan ve sahneye konan çok yönlü cinayetin ayırdındaydı hepsi..
Herkes dün katledilen bir adaleti, öldürülen vicdanı, uçurumdan atılan yasaları, karınlarındanz yüzyüze hançerlenen sanıkları seyretti. Aynı hançer izleyicilerin de sırtına saplanmıştı ve  hepsi acı içinde kıvranarak büyük mide bulantıları içinde kaçışıyorlardı...
Duruşma salonuna son bir kez göz atanlar, karşılarındaki duvarda Adalet Mülkün Temeli Değildir, Lütfen Bir Yanılgı Olmasın yazısını okuyorlardı..
-17 Kasım 2012 / İzlenimler - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder