İçindeki incik mincikleri bir kenara bırakın,
ilk 45 dakikası ve daha ileride bölümleri katarsanız konuşmanın bir saatten
fazlası, “savaş manifestosu” gibi. Geçmişte imparatorluk savaş öykünmeleri.. En
sonunda geldi Alparslan’a, 1071’e
dayandı.. 2071 gibi bir hedef gösterdi.. Anadolu’ya girişin 1000.Yılı!!!
Bunların Türkiye’nin gelecek için acil
meselelerinin inşasıyla ne ilgisi var derseniz, haklısınız derim.. Ama bu
“şanlı savaş ve geçmiş” resmigeçidinin, güncel
iki can alıcı konuyla çok yakın ilgisi var.
Birincisi RTE-Davutoğlu
ikilisinin dış politika uygulamalarında, Osmanlı
Mirası konusunda, Balkanlar ve Ortadoğu dahil, önemi ve hak iddiaları..
İkincisi de, Özellikle Alpaslan’a gelip dayandığına göre, bu konuyu esas
sahiplenen MHP’yi Türkçülük iddiası açısından vurup yıkmak..
Savaşçı politika, bu iktidarın, RTE ve
Davutoğlu’nun ana karakteridir.. RTE savaşmadan duramaz. Kendisine hep iç
düşmanlar yaratmak ve onlarla savaşmak durumunda olan bir politikacı tipidir.
Bu anlayışın şüphesiz ki dış uzantısı da kaçınılmazdır. Bırakın reel
politikayı, Davutoğlu, net biçimde, Suriye ile savaş riskini göze almanın
yararlarından bahsetmiştir BBC’ye.. İktidarlarını bir “zafer” ile
taçlandırmanın fırsatını ve olanağını hem yaratmak hem de kullanmak
istiyorlar...
***
ASKERE
DE İMAM HATİP: Başbakan, konuşmasında bahsetmedi, ama Kongredeki gazetecilere
dağıtılan 63 maddelik bir metinde, askeri müfredatın değiştirilmesi de bulunuyor.
İktidarın liberal kalemşorları (Örn. Ş.ALPAY) öteden beri, subayların Atatürkçü
olarak yetiştirildiğini ve bunun değiştirilmesi gerektiğini yazıyorlardı. Ben
bunu, normal okullarda başlatılan İmam Hatipleşme sürecinin, Harp okulları
eğitimine de taşınması için bir işaret olarak görüyorum gibi. Bu demektir ki,
eğitim programını artık RTE ve adamları belirleyecek, Genelkurmay’a da
uygulaması kalacak.. Ben bugünkü subayların de yapılacak değişiklikleir
öğrenmekle yükümlü olmasını bekliyorum!
***
SESİNİZİ
ÇIKARMAYIN: RTE’nin konuşmasında en çok vurguladığı konulardan biri, “içimize nifak sokmak isteyenler” idi.
Önemli yakın çalışma arkadaşları tüzük gereği önemli siyasi görevlerden safdışı
kalırken, kendisinin herşeyi kontrol edeceği en tepeye tırmanacak bir kariyer
inşa etmesini, herhalde tüzüğün bir oyunu olarak görmeliyiz! Cumhurbaşkanlığı
adaylığı ile parti, hükümet, başbakanlık ve milletvekillik kadrosunda yapılacak
değişikliklerde, büyük çatışma- çekişmelerin seyrini, Başbakan, daha şimdiden
denetlemek ihtiyacını hissediyor: Makam,
mevki, koltuk sevdalısı değiliz, biz bir enferiz, partim ne derse onu yapmaya
hazırım.. Susun ve oturun yani, size
ne görev verirsem onu kabul edin.. Acaba bu çağrıya, Cumhurbaşkanı Gül de dahil mi?
***
KÜRT
MESELESİ VE CHP: RTE Kürt meselesinde beklenen açılımı yapmadı... Yeni bir açılım
beklentim yoktu. Dağıtılan kitapçıkta, mahkemelerde Kürtlerin Kürtçe olarak
savunma yapabilecekleri konusu, 4. yargı paketine havale edilmiş. Konuşmadan
değil de kitapçıktan bu çıktı!
Ama, Kürt Meselesi’nde esas beklentisinin
CHP’nin AKP kapısını çalarak “işte Kürt raporum, bunları uygulayalım” demesini
bekliyor! İcraada bir iktidarın kurnazlığına bakın! CHP bu zokayı yer mi
bilemem. Ama bu zokanın yolunu açan da RTE”nin ayağına giden CHP oldu! CHP’yi
ufalama için fırsat bekliyor!
RTE her konuda CHP’yi ringten aşağı atarken,
dünkü konuşmasında da CHP’yi hain ve bütün darbelerin arkasındaki parti olarak
nitelerken, CHP’nin yaklaşarak alçak sesle “efendim
kabul buyurursanız Kürt meselesinde bir şeyler..” diye yaklaşmasını, çok
ilginç bir politik manevra olarak görüyorum!
Bu konu, bakın yönetimin falan demiyorum,
CHP’nin başını yiyebilir.
CHP
haindir, bütün geçmişiyle olmaması gereken bir partidir, yıkılıp süpürülmesi
gerekir, düşmandır, alçaktır, bütün darbeleri tezgahlayandır.. Ama şu Kürt
meselesinde belki yararlı bir şeyle yapar da kendisini affettirir.. Kurt, kırmızı başlıklı kıza ağzını açmış
dişlerini gösteriyor. Acaba diyorum birileri, Amerikancılıkta yarışıp, bu işi
en iyi biz çözeriz dersek iktidar yolumuz açılır düşüncesinde mi? Çok şaşarım!
Millet, muhalefetin örgütlenmesini istiyor,
cesaretlendirilmek istiyor, gelecek için umut istiyor...
***
BASINA
YASAK İLKELLİĞİ: Dün Kongre’yi izleyecektim, yasaklandım. Bir gazeteci arkadaşımın bir
yazısından alıntı yapayım:
“Yüzde 99'la
bile iktidar olsak, yüzde 1'in hakkını, hukukunu, tercihlerini korumak, bizim
boynumuzun borcu olarak kalacaktır.’ Başbakan bunu söylediği anlarda 6
gazete ile 2 TV kanalı Kongre’ye akredite edilmediği için sokulmuyordu. 28
Şubat’tan haklı olarak yakınan, eleştiren iktidar o dönem Genelkurmay’ın
muhafazakâr basına karşı uyguladığı akreditasyon uygulamasını kendisi
yapıyordu..”
Demokratlık, RTE’nin yanından bile geçmemiştir.
Uygulamaları bunu söylüyor..
-- 1 Ekim 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder