Silivri’deki
yargılamalarda tek değişik tutum alan
İlker Başbuğ üzerine yazacağım.
Biliyorsunuz, Genelkurmay Başkanlığından emekli olduktan iki yıl sonra, Başbuğ,
terör örgütü üyeliği suçlamasıyla, Özel Yetkili Savcılığa sonra da sorgu
hakimliğine ifade verdi ve tutuklandı. 6,5 aydır (6 Ocak’tan bu yana)
hapishanede!
Hakkında 39
sayfa iddianame hazırlandı. Esas, ama komik suç atımı şuydu: Terör örgütü kurmak ve yönetmek.. Genel
Kurmay Başkanlığı süresince, Başbuğ, TSK’yi yönettiğini sanıyordu, ama
savcılıktan öğrendi ki aslında o bir suç örgütünü yönetiyor! (www.ilkerbasbug.com.tr sayfalarından
durumunu inceleyebilirsiniz..)..
İddianame
komiktir, suç örgütü ilişkisine bakar mısınız: İrticayla
Mücadele Eylem Planı iddiası ortaya atılıyor, Başbuğ o sırada yurt dışında, kendisine
ise dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner vekalet ediyor. Hasan Iğsız
da Genel Kurmay İkinci Başkanı..
Şimdi
sıkı durun, Savcı diyor ki:
Aslında Genel Kurmay ikinci Başkan
Hasan Iğsız, iddia ile ilgili soruşturma açalım mı açmayalım mı diye, vekil
Koşaner’e soracağına, Başbuğ’u arayıp soruyor. Başbuğ açın emrini veriyor.
Iğsız’ın yurt dışında bulunan İlker Başbuğ’u arayarak onay alması ve bu yolla
resmi hiyerarşi dışında hareket etmesi, askeri hiyerarşi dışında örgütsel
hiyerarşinin bir göstergesidir..
Başbuğ ise
diyor ki: Bu tamamen devlet geleneği
çerçevesinde bir ilişkidir.. yani süreç zaten böyle işliyor!
Ama dinleyen,
greçeği araştıran kim? Ayrıca bu nasıl bir hiyerarşi dışı ilişkiyi
gösteriyormuş, savcı beylerin tekrar tekkar anlatması gerek..
Bir başka komik
olay da, gazetemizde yayımlanan TSK ile ilgili bir haberden dolayı, Başbuğ
bizim Balbay’ı arıyor ve haberin kaynağını soruyor. Balbay vermiyor tabii.
Savcı koltuğundaki şahıslar, Başbuğ’un Balbayı aramasını da “gördünüz mü, işte bir
örgütsel irtibat kanıtı daha!” diye nitelendiriyor..
İşte, Ordu
içinde bir suç örgütünün ve Başbuğ’un Ergenekon suç örgütü üye ve liderliğinin
delilleri! Yargı koltuğunda oturan kişiler de, bu “delilleri” ciddiye alarak
tutukluyor!
***
Her neyse:
Başbuğ 39 sayfalık iddianameyi eviriyor çeviriyor, iler tutar yanı, ciddiya
alınıp yanıtlanacak kanıta dayalı bir yönünü bulamıyor ve mahkemede ifade vermeyi reddediyor.
Diyor ki
özetle, bu iddianamaler baştan sona
saçma, Genel Kurmay Başkanı olarak beni suç örgütü üyeliğiyle suçlamak zuldür. Bunlara
yanıt vermeyi reddediyorum.. Burada gazeteye bomba atmış, Yargıtay’a saldırmış
ve hakimi öldürmüş katillerle aynı sıralarda yargılanmayı reddediyorum... Ayrıca, yasalar gereği ancak Yüce Divan’da yargılanmam
gerekir.
İfade
vermemesi, Başbuğ’in ilk adımı oldu. İkinci
adımı da Duruşmalara gelmeyi reddetmesi oldu!
***
Gelelim
davaların bütününe..
Silivri’de ne
yargılama yargılama, ne de iddia iddia.. hepsi teker teker çürütülmüş. Örneğin
Balyoz’da sanık ve avukatların isteklerinin hiç biri yerine getirilmiyor. Gizli
tanık diye ne idüğü belirsiz, bazılarının geçmişi kirli ve sabıkalı,
söyledikleri tamamen yoruma ve sanıya dayalı birileri çağrılıp dinleniyor..
Sanıkların savunma hakları kısıtlanıyor, sanık ve avukatlar hakkında durmadan
hakaret davaları açılıyor..
Gerçek bir
delile dayanmayan bir siyasi şov sahnede oynanıyor.
ÖYM
kaldırılmış, bazı rötüşlerle yasa isim değiştirmiş, ama Silivri tınmıyor..
Sanıklar ve
avukatlar çırpınıyor: İleri sürülen iddialara karşı işte
delillerimiz.. iddiaların hepsini birbir çürütüyoru, sayin hakimler..
Ama ne maksat
ciddi bir yargılama, ne hukuku uygulama, ne hukukun üstünlüğü ve sanıkların
masuniyeti.. Mahkemeleri iddiaların çürütülmesi, karşı delillerin ortaya
konması.. hiç bir şey ilgilendirmiyor..
Bu durum için
halkımızın bir deyimi var: Kör değneğini
bellemiş gibiler..
Mahkemelerde
sanıkların döne döne, aylardır, yıllardır iddiaların nasıl düzmece olduklarına
ilişki yaptıkları savunmalara baktıkça.. Yargılamaların nasıl tepeden tırnağa
siyasi amaç, tasfiye, eziyet vb niyetiyle yapıldığı apaçık ortada..
***
Gördüğüm,
yargılıyormuş gibi, mahkeme ediliyormuş gibi, sanki gerçek bir hukuk ve adalet
uygulanıyormuş gibi davranışın sonuna gelindiği..
Zaten, “Başsavcı”, ÖYM’ler değiştikten sonra ve
mahkemeler bir karar aşamasına gelmeden üç gün önce, Balbaylar örneğinde,
talimatlarını ulaştırdı gibi: Devam!
Bunun ilk
sonucu Odatv davasında görüldü..
İşin sonuna
gelindi, bunun böyle, bu biçimiyle ne kadar daha devam edeceğini bekleme
zamanındayız artık..
Tutuklular düşünüp duruyordur..
Ben de Başbuğ’u
düşünüyorum da..
--- 17 Temmuz 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder