Yeni tarif: Utanacak yüzü olana gazeteci denir!
Başbakan’ın
son demeci ürkütücü! Tarihteki “cadı avları”nı çağrıştıran bir konuşma yaptı.
28 Şubat’la ilgili soruya yanıtı:
“Cadı avına çevirmek yanlış, ama adalet de
yerini bulmalı.. yargı nereye varacaksa varmalı, çıkının içinde ne varsa ortaya
çıkmalı.. iş gidebildiği yere kadar gitmeli.. işin içine kimler karışmadı ki..
iş dünyası, basın, sivil toplum, rektörler... Mesele sadece askerle bağlantılı
değil..”
Başbakan
göstermelik bir cümle olarak “cadı avına dönüşmesin” diyor, ama cadı avı
çağrısı yapıyor: iş dünyası, basın,
sivil toplum... yani bütün Türkiye’yi savcılara hedef gösteriyor ve
gidebildiğiniz yere kadar gidin, kimse kalmamalı ortalıkta!
Başbakana
iyi niyetle yaklaşalım ve diyelim ki amacı bu değil! Ama bu demeci cadı avı
çağrısı olarak kabul edecek, yetkili yetkisiz, sıradanından yükseğine kadar,
namussuz ne kadar insan varsa, gereğini yerine getirecektir. Fazıl Say’ı Türkiye’den kovalayanlara
bakın!
Umarım
olmaz, bekleyip göreceğiz!
Başbakan’ın bu açıklaması, bugüne kadar
yaşadığımız hukuksuzluklara, adaletsizliklere rahmet okutacak bir boyuta
ulaşabilir.. Baksanıza, sayıp döküyor: iş
dünyası, sivil toplum, basın..
Başbakan
aslında, açılan bir soruşturmaya müdahale ederek, savcılara ne yapacaklarını
gösteriyor.. Bu suçtur, ama bugün bunu soruşturacak tek kişi bile yoktur.
***
Benim kurduğum denklem ne yazık ki işliyor:
İktidar, ABD’nin çıkarına Ortadoğu’da ne kadar ileri adım atarsa; ABD-AB,
demokrasi-hak ve hukuk çiğnemelerine de, o kadar hoşgörü ile yaklaşacaktır: Önemli olan bugün Ortadoğu’da Türkiye’yi
kullanmaktır, insan haklarına sonra bakarız!
Siyaset, Gazetecilik, Namus
İktidar
basınında, 28 Şubat için medya hesap
vermeli, çağrıları giderek artıyor.. Yeni
Şafak’ta mı yoksa Star’da mı
görmüştüm, bir yazar 28 Şubat sürecinde bazı gazetelerin kapak fotoğraflarını
yayınlamıştı. Aralarında mesela Cumhuriyet
yoktu, ama özellikle Hürriyet ve Sabah vardı..
Heyecanlı
başlıklar, durumu yansıtıyordu...
Düşünmeli: Ortalık gergin, MGK’de
kabul edilen bir bildiri.. Hükümet almış, uygulamaya da koymuş.. Askerler
çağrıyor, çeşitli kesimleri topluyor, açıklama yapıyor. Siyasi ve toplumsal
heyecan... darbe mi olacak gerginliği en üst düzeyde..
Gazeteci
olarak, siz ne yaparsınız?
Gazetecilik
özellikle böyle dönemlerde kulaklarını diker, olayların içinde olmaya, özel
haber almaya, asker-siyasi, en yetkili kişilerle konuşmaya, haber atlatmaya,
reyting ve tiraj arttırmaya önem verir.. Ben Yeni Şafak’taki gazete manşetlerinde,
özellikle bunu gördüm!
Gazeteler
neredeyse hergün siyah ve kalın manşetlerle çıkar ülkemizde! En sıradan olayı
bile, okur nezdinde önem derecesini arttırmak için, puntolar gözalabildiğine
kalınlaşır!
Yeni
Şafak ve Star, şöyle bir haftalık, bir aylık, bir yıllık gazetelerine
baksınlar! Sanki Türkiye, dünya yıkılıyor!
“Askeri
Müdahale”nin konuşulduğu bir ortamda ise, bu başlıklar haydi haydi normaldir..
Gazetecileri, mesleklerini yaptılar diye 28
Şubat’ın hazırlayıcıları olarak suçlamak, ve bugün onları çarmıha germeye
kalkışmak, büyük insafsızlıktır, gazeteciliğin bittiği noktadır, yazarlık ve gazetecilik
namusunun da...
***
Haa, şu
olayı belgelersiniz: Örneğin askerler, bazı gazetelerle anlaşırlar, onlara
yazdıkları senaryoları verir ve “bunları
yayınlayın ki biz de iktidarı yıkmanın koşullarını oluşturalım” derler.
Hukuki olarak bunu kanıtladığınız gazete ve gazetecilerin yakasına yapışın..
Ama
gazetelerin siyasi yaklaşımlarını bile soruşturma konusu yapamazsınız.. Yapmaya
kalkarsanız, sizin gazeteciliğinizin de başkaları tarafından çarmıha
gerilmesini kabul etmiş olursunuz...
***
Sizler,
28 Şubat gazeteciliğini eleştirirken, esas bugünkü gazeteciliğinizi
sorguluyorsunuz farkında mısınız?
En
sondan başlarsak: Erol Özkasnak’ın
evinde 28 Şubat günlükleri ele geçirildi, biçiminde yalan başlıklar atmaya
utanmıyor musunuz?
Balyoz
ve diğer pek çok davada, bugün hepsi yalan çıkan, sahtekarlıkları belgelenmiş Cami bombalama gibi olaylarla ilgili
attığınız başlıkların, 28 Şubat sürecini 1000 kat gölgede bırakacak ve yarın
esas hesabı sorulacak başlıklar olduğunu düşünür müsünüz?
Acaba
hanginiz, CD’lerin sahte olduğuna ilişkin bilirkişi raporları konusunda
mesleki-ahlaki bir haber yaptınız?
12
Eylülde Başdarbeciyi evinde ağırlayan Barlas
ve 12 Eylüle övgüler düzen Ilıcak
gibileri baştacı erdeceksiniz, ama 12 Eylülü ve 28 Şubatı başka gazetele-
gazeteciler üzerinden yargılayacaksınız.. Bu ne kadar tutarlıdır?
Gazeteciliğin artık bugünkü yeni tarifi:
Utanacak yüzü olana gazeteci denir!
---23 Nisan 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder