Türkiye’de
nasıl bir hukuk, yargı, adalet olduğunu anlamanız için, “siyasi nitelikli”
davaları izlemek yeterli. Özel yetkili veya ağır ceza mahkemeleri, farketmez..
Yeter ki “aynı tel”den çalsın..
Silivri’deki
ağır adalet ve hukuk ihlal savları medyaya yansırken, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nden de, Silivriyi aratmayacak bir
karar çıktı: Hava Kuvvetleri Başsavcısı Ahmet
Zeki Üçok 9 yıl hapse mahkum oldu.. Bu davayı bu sütuna taşımıştım
(İzleyin, 20 Mart 2012, Erdoğan’a Askeri
Darbe?).
Nedeni:
TSK bilgisayarlarına dosya koyup aldığı saptanan 3 astsubayı “hipnotize ederek” işkenceye
azmettirmek! 3 astsubay TSK bilgisisayar sistemine sahte bir belge yüklemekten
yakalanır. Astsubaylar, soruşturmayı sürdüren askeri savcı Üçok’a Cemaat elemanı
olduklarını itiraf eder. Bu süreçte, astsubaylara hiç bir şiddet
uygulanmadığına ilişkin 34 sağlık raporu ve sanıkların açıklamaları vardır.
Ancak Cemaat
olaya el koyar, bu davayı ortadan kaldıracaklardır. Sanıklar “İfademiz işkence altında alındı, bize hipnoz
yapıldı” derler ve Savcı hakkında suç duyurusu yaparlar. Üçok hakkında ağır
cezada dava açılır! “Suçu” sabit görülür ve 9 yıl ceza alır! Suçu, tabii
ki F elemanlarının ordu içindeki
üstelik casusluk bile denebilecek faaliyetlerini ortaya çıkarmaktı! Tanıdık: Cemaate
dokunan yanar, yani!
***
Şimdi
hukuka bakın:
Hipnoz
yapıldığını söylediği tarihte adam Kayseri’de yoktu. Avukatların, hipnozla ifade almanın mümkün olup
olmadığının saptanması için bilirkişi istemleri reddedildi. Reddi hakim
istemini, hukuka aykırı olarak aynı mahkeme reddetti. Sanığın, birinci sınıf
askeri hakim olduğu için ancak askeri mahkemede yargılanabileceği ilkesini de
takmadı. Zeki
Üçok’un esasa ilişkin savunma için süre isteği de reddedildi.
Avukat
Hüseyin Ersöz diyor ki: “Savunma yok sayıldı ve adil bir yargılamanın
şartları oluşturulmadı. Sıradan bir vatandaşın kendisini hukukun ellerine
teslim etmesini beklemek ne kadar mümkün..”
Ve
Balyoz davasıyla benzerlikleri şöyle saptıyor: “İki davada da savunma hakkı kısıtlanıyor, talepler karşılanmıyor,
deliller tartışılmıyor. Kayseri Davası, Balyoz Davası'nın sonraki sürecinde
nasıl bir sonuçla karşılaşacağımızı açık gösteriyor.”
HAKSIZLIKLARA BÜYÜK İSYAN
Balyoz Davası’nda büyük haksızlıklara
karşı adalet isteyen isyan
çığlıklarıyla dolu masamın üstü!
Subaylar,
onlara sanık demeye bile dilim varmıyor, kendilerine yöneltilen suçlamaların
iler tutar yanı olmadığını, kanıtlarıyla gönderiyor ve seslerinin duyurulmasını
istiyor..
Hangi birini
yazsa bilemiyor insan! Hepsi aynı haksızlıklar tuzağının çemberine
sıkıştırılmış. Dosyalardan birini çekiyorum: Piyada Kurmay Yarbay Nedim Ulusan:
Sahteliği kanıtlanmış, imzasız bir dijital
word belgesinde adım geçtiği için çağırdılar, Hırvatistan’dan gelerek teslim
oldum, 13 aydır tutukluyum! Benimle ilgili olmayan bir uyduruk belgede adımın
neden yazılı olduğunu nasıl kanıtlarım? Mahkeme üniversitelerden gelen ve
sahtecilikleri kanıtlayan bilirkişi raporlarına inanmıyorsa, neye inanacak?
Çocuğum Nehir neden babasız büyüyor? Adalet istiyorum, hemen!
***
Diğer
bir dosya, çok imzalı:
Orgeneral,
Amiral, Korgeneral, Tümgeneral, Albay.. imzalı ülkenin yetiştirdiği subaylar: Bilgin Balanlı, Deniz Cora, Can Eerenoğlu,
Rıdvan Ulugüler, Turgut Atman, Yurdaer Olcan.. Bülent Kocababuç, Süleyman Namık
Kurşunlu, Fikret Güneş, Hasan Fehmi Canan, Mücahit Şişlioğlu, Gürbüz Kaya, İsmail Taş, Beyazıt
Karataş, Gürbüz Kaya, Ahmet Yavuz, Şafak Yürekli, Hakan Akkoç, Sadi Ünsal, Güngör Kurubaş, Halil Helvacıoğlu,
Gökhan Gökay, Yalçın Ergül, Mehmet Eldem, Ahmet Erdem, V. Murat Tulga, M. Erhan
Pamuk, Kubilay Baloğlu, Fatih Altun, Mehmet Erkorkmaz, Erhan Kubat, Dora
Sungunay, Murat Saka, Ahmet Tuncer, Tayfun Çakır, Cengiz Köylü, Koray Eryaşa,
Kadri Sonay Akpolat, Onur Uluocak, Aziz Yılmaz, Murat Ataç, Nedim Ulusan, Osman
Kayalar, Murat Özçelik, Ahmet Hacıoğlu, Ender Güngör, Nihat Altunbulak, Levent
Görgeç, Hanifi Yıldırım...
Bizi
bilgilendirmek ve halkımızın bilgilendirilmesini sağlamak için Balyoz davasının
ne olduğunu anlatıyorlar.. Diyorlar ki: Savcı, davanın dayandırıldığı Plan
Semineri’ni suç görmüyor, ancak bu seminerde örtülü olarak, Balyoz darbe
planının denendiğini ileri sürüyor..
Savcının
kanıt olarak sunduğu CD’lerdeki kayıtların hepsinin ise sahte, sonradan yazılmış
olduğu, dünyada ve Türkiye’deki bilirkişi raporlarıyla kanıtlanmış durumda..
Subaylar, büyük bir komplo ile karşı karşıya..
Açıklamalarına,
“Fatih Camiini bombalayacaklardı” ve
benzer suçlamaları günlerce manşetlerine çeken bütün medya yer vermelidir..
Ama
ne yazık ki büyük çoğunluğu ahlaksızlık yapıyor! Suçlamaya yer var, ama
savunmaya ve sahtekarlıklara yer yok!
Subaylar,
mahkemede savunmalarına yapılan haksızlıkları da bir bir açıklıyor. Bu sahte
darbe planlarının, “profesyonel ve çok
teşkilatlı organizasyonlarca üretilip servis edildiğini” yazıyorlar.
Soru
şudur: Bu Sahte CD’leri Kim Üretti?
Balyoz davasının asıl araştırılacak yönü budur.
Bu
araştırılmanın önlenmesi için, savunma baskılanıyor ve ortaya çıkan gerçek ne
olursa olsun, bir an önce ceza verilmeye gidilmek isteniyor.
Evet: Yargı, adalet, yasalar...bu
komplonun parçası olamaz ve olmamalı!
Adalet Bilime Karşı olamaz ve olmamalı!
--22 Nisan 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder