SAYFALAR

22 Nisan 2012 Pazar

Adalet ve Komplo, Hipnoz Savına 9 Yıl, Yeni Çığlık


Türkiye’de nasıl bir hukuk, yargı, adalet olduğunu anlamanız için, “siyasi nitelikli” davaları izlemek yeterli. Özel yetkili veya ağır ceza mahkemeleri, farketmez.. Yeter ki “aynı tel”den çalsın..
Silivri’deki ağır adalet ve hukuk ihlal savları medyaya yansırken, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nden de, Silivriyi aratmayacak bir karar çıktı: Hava Kuvvetleri Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok 9 yıl hapse mahkum oldu.. Bu davayı bu sütuna taşımıştım (İzleyin, 20 Mart 2012, Erdoğan’a Askeri Darbe?).
Nedeni: TSK bilgisayarlarına dosya koyup aldığı saptanan 3 astsubayı “hipnotize ederek” işkenceye azmettirmek! 3 astsubay TSK bilgisisayar sistemine sahte bir belge yüklemekten yakalanır. Astsubaylar, soruşturmayı sürdüren askeri savcı Üçok’a Cemaat elemanı olduklarını itiraf eder. Bu süreçte, astsubaylara hiç bir şiddet uygulanmadığına ilişkin 34 sağlık raporu ve sanıkların açıklamaları vardır.
Ancak Cemaat olaya el koyar, bu davayı ortadan kaldıracaklardır. Sanıklar “İfademiz işkence altında alındı, bize hipnoz yapıldı” derler ve Savcı hakkında suç duyurusu yaparlar. Üçok hakkında ağır cezada dava açılır! “Suçu” sabit görülür ve 9 yıl ceza alır! Suçu, tabii ki  F elemanlarının ordu içindeki üstelik casusluk bile denebilecek faaliyetlerini ortaya çıkarmaktı! Tanıdık: Cemaate dokunan yanar, yani!
***
Şimdi hukuka bakın:
Hipnoz yapıldığını söylediği tarihte adam Kayseri’de yoktu. Avukatların, hipnozla ifade almanın mümkün olup olmadığının saptanması için bilirkişi istemleri reddedildi. Reddi hakim istemini, hukuka aykırı olarak aynı mahkeme reddetti. Sanığın, birinci sınıf askeri hakim olduğu için ancak askeri mahkemede yargılanabileceği ilkesini de takmadı. Zeki Üçok’un esasa ilişkin savunma için süre isteği de reddedildi.
Avukat Hüseyin Ersöz diyor ki: “Savunma yok sayıldı ve adil bir yargılamanın şartları oluşturulmadı. Sıradan bir vatandaşın kendisini hukukun ellerine teslim etmesini beklemek ne kadar mümkün..”
Ve Balyoz davasıyla benzerlikleri şöyle saptıyor: “İki davada da savunma hakkı kısıtlanıyor, talepler karşılanmıyor, deliller tartışılmıyor. Kayseri Davası, Balyoz Davası'nın sonraki sürecinde nasıl bir sonuçla karşılaşacağımızı açık gösteriyor.”

HAKSIZLIKLARA BÜYÜK İSYAN
Balyoz Davası’nda büyük haksızlıklara karşı adalet isteyen isyan çığlıklarıyla dolu masamın üstü! 
Subaylar, onlara sanık demeye bile dilim varmıyor, kendilerine yöneltilen suçlamaların iler tutar yanı olmadığını, kanıtlarıyla gönderiyor ve seslerinin duyurulmasını istiyor..
Hangi birini yazsa bilemiyor insan! Hepsi aynı haksızlıklar tuzağının çemberine sıkıştırılmış. Dosyalardan birini çekiyorum: Piyada Kurmay Yarbay Nedim Ulusan:
Sahteliği kanıtlanmış, imzasız bir dijital word belgesinde adım geçtiği için çağırdılar, Hırvatistan’dan gelerek teslim oldum, 13 aydır tutukluyum! Benimle ilgili olmayan bir uyduruk belgede adımın neden yazılı olduğunu nasıl kanıtlarım? Mahkeme üniversitelerden gelen ve sahtecilikleri kanıtlayan bilirkişi raporlarına inanmıyorsa, neye inanacak? Çocuğum Nehir neden babasız büyüyor? Adalet istiyorum, hemen!
***
Diğer bir dosya, çok imzalı:
Orgeneral, Amiral, Korgeneral, Tümgeneral, Albay.. imzalı ülkenin yetiştirdiği subaylar: Bilgin Balanlı, Deniz Cora, Can Eerenoğlu, Rıdvan Ulugüler, Turgut Atman, Yurdaer Olcan.. Bülent Kocababuç, Süleyman Namık Kurşunlu, Fikret Güneş, Hasan Fehmi Canan, Mücahit Şişlioğlu,  Gürbüz Kaya, İsmail Taş, Beyazıt Karataş, Gürbüz Kaya, Ahmet Yavuz, Şafak Yürekli,  Hakan Akkoç, Sadi Ünsal, Güngör Kurubaş, Halil Helvacıoğlu, Gökhan Gökay, Yalçın Ergül, Mehmet Eldem, Ahmet Erdem, V. Murat Tulga, M. Erhan Pamuk, Kubilay Baloğlu, Fatih Altun, Mehmet Erkorkmaz, Erhan Kubat, Dora Sungunay, Murat Saka, Ahmet Tuncer, Tayfun Çakır, Cengiz Köylü, Koray Eryaşa, Kadri Sonay Akpolat, Onur Uluocak, Aziz Yılmaz, Murat Ataç, Nedim Ulusan, Osman Kayalar, Murat Özçelik, Ahmet Hacıoğlu, Ender Güngör, Nihat Altunbulak, Levent Görgeç, Hanifi Yıldırım...
Bizi bilgilendirmek ve halkımızın bilgilendirilmesini sağlamak için Balyoz davasının ne olduğunu anlatıyorlar.. Diyorlar ki: Savcı, davanın dayandırıldığı Plan Semineri’ni suç görmüyor, ancak bu seminerde örtülü olarak, Balyoz darbe planının denendiğini ileri sürüyor..
Savcının kanıt olarak sunduğu CD’lerdeki kayıtların hepsinin ise sahte, sonradan yazılmış olduğu, dünyada ve Türkiye’deki bilirkişi raporlarıyla kanıtlanmış durumda.. Subaylar, büyük bir komplo ile karşı karşıya..
Açıklamalarına, “Fatih Camiini bombalayacaklardı” ve benzer suçlamaları günlerce manşetlerine çeken bütün medya yer vermelidir.. 
Ama ne yazık ki büyük çoğunluğu ahlaksızlık yapıyor! Suçlamaya yer var, ama savunmaya ve sahtekarlıklara yer yok!
Subaylar, mahkemede savunmalarına yapılan haksızlıkları da bir bir açıklıyor. Bu sahte darbe planlarının, “profesyonel ve çok teşkilatlı organizasyonlarca üretilip servis edildiğini” yazıyorlar.
Soru şudur: Bu Sahte CD’leri Kim Üretti? Balyoz davasının asıl araştırılacak yönü budur.
Bu araştırılmanın önlenmesi için, savunma baskılanıyor ve ortaya çıkan gerçek ne olursa olsun, bir an önce ceza verilmeye gidilmek isteniyor.
 Evet: Yargı, adalet, yasalar...bu komplonun parçası olamaz ve olmamalı!
Adalet Bilime Karşı olamaz ve olmamalı!
--22 Nisan 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder