İktidar, bir süredir, cemaatin ağırlığını koyduğu
davaların, haksızlıklarla hukuksuzluklarla sürdürülmesinden rahatsız.
Gülen-Erdoğan arasındaki derin kapışma su yüzüne çıkınca, bu rahatızlık da
iyice dışa vurdu.
İktidar baktı ki cemaatçi emniyet-hukuk yapısı
kendisine yöneldi.. olayın büyüklüğünün farkına vardı.
Özel yetkili mahkemelerin yasası ele alınıyor. Bu
yasada bazı değişikliklerle cemaatçi yapı denetim altına alınmak isteniyor. Ama
bu cemaatçi hukuki yapının, yargının en üst kuruluna kadar uzanan hiyerarşik
ayakları olduğunu unutmayalıl.
Örneğin Ali
Bayramoğlu, iktidara yakın Yeni Şafak yazarı, net olarak yazıyor.
“Ergenekon,
Balyoz, KCK gibi soruşturmalarda büyük işler yapan ‘bir dizi iyi adam’ın nasıl
olup da ‘kötü adam haline geldiğini’ açıklayamayanlar… ‘meşru ve gayri meşru
ayrımı’nı önemsemeyenler” diyerek cemaati köşeye sıkıştırıyor.
“Balyoz,
Kafes gibi kimi davalarda yine aynı ‘otonom yapı’nın (özerk cemaat yapısı)
sorumluluğunda olan şüpheli deliller, demokratikleşme sürecine gölge düşürmeye
başladı… Bu süreçleri kendi güçlerini ve ait oldukları çevrenin gücünü
pekiştirmek için bir araç haline getirdiler.”
Devam edelim: “En nihayet bunlar etrafında bir kamuoyu inşa edilmeye çalışıldı.
‘Emniyet-adliye-basın üçgeni’ndeki ‘istihbarat oyunları’ bir hegemonyaya
dönüştü ve Türkiye'yi adım adım, üstelik ve yeni dönem adı altında esir almaya
başladı.”
Gülen- Erdoğan kapışmasında, Cemaate karşı mesafe koyan
yazarlar arasında da benzer düşünceler dile geliyor.
***
Kapışma derinleşerek sürüyor!
Örneğin Yeni Şafak yazarı, din alimi diye tanınan Hayrettin Karaman “İktidar robot olmadığını
ortaya koyunca göstermelik dostluklar bozuluyor, nezaketler bir yana bırakılıyor,
hakaretler, hatta komplolar başlıyor,” diye
yazıyor ve onlara başka partileri destekleyebileceklerini söylüyor!
Bir siyasetçi dostum, şimdi politikada akil adam
durumunda, kapışmanın bir medyan savaşı olarak sürdüğünü belirterek, iki şeye
dikkat çekti:
Birincisi, dershanelerin ortadan kaldırılacağını
bizzat Başbakan açıkladı.. Dershaneler ağırlıklı olarak kimlerin elinde? Tabii
ki cemaatin, yüzde 70 mi? Cemaat dershaneler yoluyla budanıyor..
İkincisi, yeni çıkan bir kitapta, cemaatin nasıl
sahtecilik merkezi kurduğu açıklanıyor, dostum bu kitabın da acele yazdırılarak
piyasaya çıkartıldığı düşüncesinde..
***
Balyoz davasına gelince..
Erdoğan, bugün tamamen
yalan senaryolar üzerine inşa edildiği ortaya çıkan Balyoz davasının neresinde?
Tam bilmiyoruz.. Ama, bu davanın bugünlere gelmesinde,
Erdoğan–Gülen ortaklığı başrolü oynuyor. Fakat bugün aralarındaki ayrışma, aynı
zamanda Balyoz’da da ayrışmayı gündeme getirdi.
Cemaatçiler, Erdoğan’ı, “Ergenekoncularla işbirliği”
yapmakla, onları serbest bırakmaya çalışmakla suçluyorlar!
Yani, konumuz Balyoz olduğu için söyleyelim.. Cemaat,
sahte belgelerle Türkiyenin defterini dürmeye çalışan bir yapıda ve anlayışta..
Peki Erdoğan? Balyozun altında kalacak olan esas
olarak iktidardır.. Belgelerin artık sahteliğini biliyor ve görüyorlar..
Bu yükün altından nasıl çıkmayı düşünüyor ve
planlıyorlar, doğrusu bilmiyorum.
***
Balyoz üzerindeki yazılarımın amacı, adalet ve hukuk duygusudur.. Tıpkı
gazeteci arkadaşlarımız için olduğu gibi! Adalet isteği, hukuk isteğidir..
Balyoz davası ile Odatv- Şener- Şık.. davaları
arasında komplo konusunda bir fark yoktur. Balyoz davası büyük bir
tezgah-senaryo olduğu için üzerinde çok çalıştılar. Çünkü hedef Ordu idi.. Ama
ne kadar büyük plan ve senaryo, o kadar büyük aptallıklar, sırıtan
sahtekarlıklar.. Hele senaryo dijital olarak hazırlandığı için, sahteciliğin
izinin kalmaması mümkün değil..
Bu kadar büyük mükemmel
bir cinayeti tezgahlayabilecek hiç bir güç yoktur..
***
Not: Nazlı Ilıcak,
Balyoz CD’lerinin sahte olabileceğini söylüyor. Ama normal Plan Semineri’ndeki
bazı konuşmalara gönderme yapıyor.. Şu darbe senaryosu CD’leri ve içindekileri
yoksayalım.. Plan Semineri’ndeki konuşmalardan hangi babayiğit bir darbe
senaryosu çıkartabilir? Adamlar ayrıca oradaki konuşmaları kayıt etmişler ve
saklamışlar.. İddianame, plan semineri üzerine mi kurulu, yoksa sahte CD’ler
üzerine mi? Nazlı Ilıcak düşten
uyansın, kendini kullandırmasın artık.
--26 Mart 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder