Ankara- Şüphesiz, Kılıçdaroğlu,
örgütten olağanüstü kurultay talebi gelmeden, bir yıldan fazla zaman önce söz
verdiği tüzük kurultayını çok daha önce toplamalıydı.. Bu açıdan, örgütün,
genel merkezi sıkıştırmasını ve uyanıklığını, önemsemek ve umutverici görmek
gerekir! Hangi saiklerle toplanırsa toplansın, izlediğim bu kurultayın partinin
demokratikleşmesi yolunda ilerlemesine katkıda bulunduğunu söylemek gerekir.
Kılıçdaroğlu’nun
konuşmasını 3 noktada değerlendirmek istiyorum.
1)
CHP’nin Atatürk ve tek parti yönetimini doğru temellerde
savundu. İlk uçak fabrikasının Cumhuriyet’ten hemen iki yıl sonra kurulmasını
ve 30’lu yılların başında Kayseri’den Ankara’ya uçak uçurulmuş olmasını
anımsatması, CHP iktidardan ayrıldığında Merkez Bankası kasasında 170 ton altın
olduğunu vurgulaması önemlidir. “İç ve
dış politikada birilerinin taşeronluğunu yapmadı.. kendi halkının temsilcisi
oldu. CHP yabancılara yanaşmayan partiydi.. Asla, yolsuzluğa bulaşmadılar,
siyaseti zenginleşme aracı olarak kullanmadılar..”
Atatürk dönemine yönelik yokedici ve ahlaksız
saldırılara karşı, uluslaşma sürecinin mihenk taşlarını daha güçlü ve “vesikalı” savunan özel bir söylem
geliştirilmeli.
Bugün bir Türkiye varsa, RTE’ler, Güller ve
diğerleri varsa, bugünkü iktidar varsa, Atatürk, CHP tek parti döneminde başarılanlar
sayesindedir. Bir ulus devlet
yaratılmasaydı, Türkiye’den bahsetmek mümkün olmazdı! Kadın haklarını da,
demokrasiyi de “Tek Parti” tanıdı. Bugün sürüler halinde geçmişe saldıranların
önlerine gerçekleri dikmek gerekir. CHP bu konuda zayıf ve savunmada kaldı
2) Kadınlara yüzde 33 kota tanınması
gerçekten devrim niteliğindedir. Ercan
Karakaş’ın deyimiyle “yüzde 33’lük
kota kadın kotası değil, cinsiyet kotasıdır ve yarın kadınların çoğunluğu
kazanmalarına durumunda, erkeklerin hakları da korunma altına alınmaktadır”!!!
Tüzükte, gençlere de daha çok yer açılıyor!
Bu
kararların partiyi canlandıracağını ve geniş çoğunlukları siyasete çekeceğini
varsayabiliriz... Şimdi önemli olan, partinin bu kararları nasıl büyük
çoğunluğu kucaklayacak biçimde hayata geçireceğidir.
***
3) Demokrasi vurgusu, konuşmasının ana temasını
oluşturdu. Kılıçdaroğlu bu konudaki söylemini bir kaç basamak yukarılara
tırmandırdı! Demokrasi, ülkemizin temel sorunudur. Demokrasi, hem eğitimde
4-4-4’e güçlü bir şekilde karşı çıkmanın adıdır, hem Leyla’nın HES’le karşı
çıkmasını savunmanın.. Partinin Erzurum’a çıkarma yapması önemliydi!..
“Düşün, ama benim gibi düşüneceksin; konuş, ama
benim gibi konuşacaksın..” RTE’nin demokrasi anlayışını özetliyor. Medyaya
yasal örgütlenme özgürlüğü vaadi, patronun hem iktidar korkusunu hem iktidar
yalakalığını azaltacak temel önermedir!
Dörtlü
bir sıralama yaptı gazeteciler için: “Hapisteki gazeticiler, hapse girecek
gazeteciler, işine son verilen gazeteciler, yürekli yazı yazıyorlarsa işine son
verilecek gazeteciler..”
Demokrasi
savunması, “hattı müdafaadan, sathı
müdafaya” çoktan geçmiş durumdadır. Yani, demokrasiyi mevzi olarak belirli
konu ve noktalarda değil, yurt düzeyinde irili ufaklı her konuda ve tüm alanda
savunmak zorundayız. Bütün demokratik güçler ve CHP bu açıdan yeniden
örgütlenmeli. Her noktada, bütün haksızlıklara, hukuksuzluklara,
adaletsizliklere karşı çıkan bir tutum, partiyi yükseltir, çoğaltır.
Kılıçdaroğlu’nun
“zulme karşı halkı direnişe”
çağırması, anlamlı ve örgütlü kılınmalı. CHP yurt sathında demokrasinin
savunmasına soyunmalı. Demokrasi mücadelesi, zulüm ve zulme karşı direniş,
meclis dışında seyrediyor!
4) Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bütün
konuşmaları için üçlü bir tanımlama yaptı: İçlerinde, saldırganlık, nefret ve
intikam var! “Kafasında toplumsal barış
düşüncesi yok.. Bu söylemlerin temelinde bölücülük yatar..”
5)
Kılıçdaroğlu hatipliğini çok
güçlendirmiş. Seçimlerde izlediğim hatipliğini, iki gömlek geliştirmiş. Salona,
dinleyicilere hakimiyeti ve kendine güveni artmış..
***
Haluk Koç önemli iki noktayı
vurguladı: Numaracı Cumhuriyetçilerin
partiyi tasarlamasına izin verilemez. Tepeden tırnağa haklı! CHP’yi,
Atatürk’ü bu ülkeden kazımak gibi uluslararası ve yerli-gerici görev üstlenmiş
kimselerin, CHP’yi geleceğe hazırlaması, CHP ile Kılıçdaroğlu’nun söylemiyle
hastalıklı bir ilişki/ çelişki içindedir.
Koç’un
değindiği diğer nokta ise, AKP-
Erdoğan’la “din” yarışına çıkma eğilimleridir.
CHP
kendisi olmalı. AKP’yi sıktıştıracağı nokta, din ticaretidir, yoksa “politik dincileşme” değildir. Her
zaman, bu işin şampiyonu kimse, CHP’nin bütün bu yoldaki politikaları, RTF’ye
ve Cemaate hizmet eder, onları haklı çıkartır ve güçlendirir..
CHP
bunu görmüyor mu?
---- 27 Şubat 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder