Hepimiz, siyasi tavrımıza göre bir CHP
istiyor ve öngörüsü yapıyoruz. “Bu işin
sonu bölünmek” görüşünden tutun, horoz döğüştürmekten yana olanlara kadar
(iki partiye bölünsün, her ikisi de yarışsın bakalım kim haklı çıkar), bir dizi
öneri veya öznel saptama.. Arkama bakıyorum ki, yakın geçmiş, sayısız sosyal
demokrat partinin mezarlığı gibi! Emekçi-sosyalist partilere gelince, bir türlü
büyüyemiyor, ele avuca gelemiyorlar... Ki onlar “emek-sermaye” kesitinden
politika yapıyor!
AKP’li yazarlara bakıyorum, soldan
devşirmeleri dahil, önerileri: Kılıcını çek yaaa Kılıçdaroğlu! Şöyle bir
salla, kelleleri düşür önüne.. Kesip atmazsan içindekileri, hiç bir zaman
iktidar olamazsın!
Pöh ki pöh!
Sanırsınız ki millet, parti içindeki
ikili-üçlü hizipler nedeniyle CHP’ye oy vermiyor! Şu “ulusalcı” denen kesimi
bir atsalar, Baykal’ı ve Sav’ı kesseler, CHP sadece Türkiye’nin değil
Avrupa’nın bir nolu partisi olacak! Veya, “yeni CHP” imajı oluşturmak isteyenler
bir dışlansa partiden.. Esip gürleyecek, fırtına gibi ezecek CHP!
Tamam, parti içinde bitmek bilmez iktidar
savaşının partinin enerjisini azalttığı, hatta bazen yokettiği gerçektir.
Peki, güçlü ve baskın bir parti liderliği
daha mı başarılı olur Türkiye koşullarında? Böyle bir liderliğin, partiyi ve
örgütü nasıl yönettiğine bağlı olarak, farklı yanıtlar verilebilir.
***
Bülent
Ecevit
ve AKP modelleri böyledir. Ecevit inşa ettiği kimlikle ve bireysel enerjisiyle
kitleler üzerinde etkili oldu, ama kitlesel bir örgüt enerjisi yaratamadı.
Kendi enerjisi de iktidarda Türkiye için kalıcı ve değiştirici bir şey
yaratmadığı gibi, kendi enerjisinin sıfırlanmasıyla partinin enerjisi de sıfıra
vurdu!
Recep
Tayyip Erdoğan, görülmemiş bir otorite kurdu AKP’de. Çelik çekirdek kadrosunun
yanısıra, dışa yansıyan izlenimlere göre, iyi çalışanlara apolet takıyor ve
Bakanlıklara kadar getiriyor. AKP’deki otoriter liderlik, çalışan bir parti yarattı! Bazı sosyo-siyasal analizlere göre,
Erdoğan liderliği ile, toplumun geçmişten gelen geleneksel yapısı uyumlu. Yani
bir cuk oturma! Burada çok temel bir liderlik problemi, Erdoğan’ın ileriye-
geleceğe yönelik olarak halka önderlik edecek düşüncelere sahip olmaması.
Toplumda varolan tutucu mirasların temsilcisi ve parlatıcısı!
AKP için “biat kültürü” deniyor. Peki
Ecevit’in partisi için de benzer sonuçlar doğuracak biat kültüründen bahsedemez
miyiz? İkisi arasında, varsa fark nedir?
Mustafa
Kemal’in
de, her ne kadar mucizevi başarılarıyla, hakkıyla ve bileğiyle, toplum içinde ve
gönlünde büyük ve sarsılmaz taht (kült denebilecek ölçüde) kurduğunu kabul
etsek bile, Atatürk Otoriterliği söz
konusuydu. Toplum bu otoriterliği kabul ediyordu. Çünkü bu otoriterlik iyi
şeyler üretiyordu!
***
Baykal da CHP’de otoriter
liderlik kurmuştu! Öyle ki, tartışanlar elimine edilmiş ve Baykalcılar parti
örgütlerini bütünüyle yönetir olmuştu. Böyle bir CHP’nin en son /en çok aldığı
oy, yüzde 20 kadar oldu! Ama, Baykal
otoriterliği AKP’nin tersine, çalışmayan bir örgüt ortaya çıkarttı! AKP
çalışan bir örgüt, diğeri kötü bir örgüt yarattı! Tepeden, TV’lerden nutuk atarak partinin güçlenemeyeceği (bırakın iktidar
olmayı), bir seçim gerçeği olarak “sabitlendi”. Ayrıca seçmen CHP’yi Meclis’e
bile göndermedi!
Geçmişi, kökleri kullanarak iktidar olunamayacağı
bellidir! Geçmiş zaten halka mal olmuştur! Bugün ne yapıyorsun, ne diyorsun?
Sahip olduğun geçmiş üzerine ne katıyorsun!
Şüphesiz ki CHP çağdaş bir parti olmalı ve
milletteki bilinç ortalamasının bir iki adım önünde, yol gösterici ve
sürükleyici olmalı! Şüphesiz ki köklerinden kopmamalı ama çağdaş olmalı.. Doğan Kuban gelecek haftaki CBT yazısında
diyor ki: Kemalizm ya da
Atatürkçülük denilen şey ‘çağdaş olmaya
çağrı’dan başka bir şey değildir.. Temel miras olarak bunu bıraktı!
Burada temel soru o halde: “Çağdaşlık
Nedir”! Tartışılacak konu budur! CHP için çağdaşlık ne olmalı? Bırakın sosyal demokrat retoriği! Biz
kendi tarihimizden bunu tartışmalıyız!
CHP, sağ partilerin program ve oylarına talip olarak, güçlenebilir mi?
Bugüne kadarki pratikler, bu olasılığa sıfır puan vermiştir!
Tartışılacak
başka bir nokta da şudur, ki bu, geçen seçimlerden sonraki analizimin
belkemiğiydi: Bu millet, mihrap yıkılmadan, yerine yeni bir mihrap dikmiyor,
öyle mi değil mi?! Hele bu nokta, CHP üzerine bir dizi tartışmayı çöpe atacak
niteliktedir!
Kurultay’dan yazacağım.. Oradan ne
yazılır?!
--- 26 Şubat 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder