SAYFALAR

29 Kasım 2011 Salı

Zalimliğin Diyeti: Neden Kral ve Şeyhler Suriye'ye Karşı?

Olli Heinonen, BM Atom Silahları Denetimcileri eski Başkan yardımcısı, şimdi Harvard’da konuk profesör, Spegel dergisinin 2011/40. sayısında İran 2014’da atom bombası için yeterli plütonyuma sahip olacak. 2014’te İran atom bombasına sahip bir ülke kabul edilebilir..
Yazıyı okuyunca, İsrail, ABD ve AB’nin şunun şurasında 2 yılı var, İran’ın atom gücü olmasını engellemek için. Reddetmesine rağmen, İran’ın bomba üretme sürecinde olduğuna ilişkin, batılı uzmanların elinde çok “veri var.” En önemlisi, bir atom elektrik santralinin çalışması için gerekli zenginleştirilmiş uranyum miktarını katbekat aşan üretimi.
İran’ın çalışmalarını engellemek ve geciktirmek için özellikle İsrail, İran’lı atom mühendislerine suikastten tutun, İran’ın nükleer araştırmalarını çok özel yazılmış virüslerle sabote etmeye varıncaya kadar, yeraltı savaşları sürdürüyor.
Ortada bilinmezlikler varsa, İran’ın iki yıldan bile önce, örneğin önümüzdeki yıl atom silahını yapabileceği de, olasılıklar içinde.. Zaten İsrail iğne üzerinde oturur gibi. Atom silahları denetim kurumunun son raporu üzerine, İran’ın vurulmasını isdedi.
Ancak, böyle bir saldırının, bırakın bölgeyi, dünyayı yeni bir cehennemin içine atacağı da kuşkusuz.
İran atom bombasını üretecek bir durumdaysa, tek yapılacak iş, İran’ın atom silahları anlaşmalarına uyumunu sağlayacak görüşmeler yapmaktır. Tabii, İsrail’in de atom silahları resmiyet kazanmalı ve bu anlaşmaların içine çekilmeli.
***
Bir saldırıda, Türkiye de cehennemin içinde kalır. Zaten iktidar, buna hazırlık içinde! Bütün ülkeyi Amerikan Füze Rampasına dönüştürüp hedef tahtası yaptığı gibi, Suriye’deki iktidar savaşlarına fiilen taraf ülke haline geldik.
Öyle ki, Fransız Dış İşleri Bakanı, Suriye’de iç karışıklıkları kışkırtmak için neler yapılması gerektiğini bizzat Ankara’ya gelip bizim Dış İşleri Bakanı ile görüşüyor!
Kendi ülkelerinde insan hak ve özgürlüklerine popolarını gösteren Arap Birliği’nin kralları, başkanları, diktatörleri, aralarında Sudan lideri gibi ülkesinde milyonlarca insanın katili, Suriye’ye ekonomik ambargo uygulama kararı alıyor!
Ne demiştik aylar önceki yazılarımızda?
ABD, savaş gibi konularda artık maşa kullanıyor! Irak savaşında 3 trilyon dolar, 5 bin asker kaybı ve katbekat aşan yaralı sayısı karşısında, güdümündeki “İslami uşaklarını” kullanma politikasına geçti. Libya’da bunun meyvesini yedi. Şimdi Suriye’de, maşalarını daha büyük yetki ile cepheye sürüyor!
Her “Amerikan Dostu”, dostluğun öyle bedava olmadığını, bunun için er veya geç diyetini ödemek zorunda olduğunu tatmak zorundadır!
Hele hele, bir de “stratejik müttefik” ilan edilmiş olmak gibi bir bahtiyarlığa kavuşmuşsanız! En tehlikeli ünvan veya paye de budur! Stratejik müttefikliğin tadını, artık savaş cephesinde çıkartırlar adama!
Yazdıklarımızı, Obama’nın  İstihbarat Danışma Kurulu Eşbaşkanı Chuck Hagen, arkadaşımız Elçin Poyrazlar’a geçen hafta doğruluyordu:
Irak işgalinden dersler çıkardık, bölgede petrol dahil çıkarlarımızı korumak için işgalden başka yöntemler kullanıyoruz, bölge güçleriyle ittifak yapıyoruz..” (21 Kasım 20111, Cumhuriyet)
***
ABD’nin “Bölge güçleri ile ittifak yapıyoruz”un anlamı, Türkiye ve güttüğü Arap ülkelerini, Suriye ve İran’a karşı konuşlandırıyoruz, bu işi onlar halledecek demektir.
Yani, İslam ülkelerini başka İslam ülkelerine kırdırmak..
Arap ülkeleri denen oluşum, zaten Filistinlilerin düşmanı.. Filistinliler bu haldeyse hâlâ, başlıca nedeni onlar!
Şimdi soralım: Şu arap ülkelerinden hiç birinin, demokrasi, insan hak ve özgrülükleri açısından, iler tutar yeri yokken...
Suriye’de insan haklarını bahane ederek ABD’nin askeri cephesinin vurucu gücü, neden oluyorlar? Çıkarları ne?
Evet, bu soru önemli.
Söyleyeyim: Krallıklarını, diktatörlüklerini, insan hak ve özgürlük düşmanlıklarını, iktidarlarını...
Özetle, ülkelerindeki zalimliklerini sürdürebilmenin diyetidir bu..
--27 Kasım 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder