Eskiden meydanlarda cambazlar düzenlerini kurar, üç
kağıtçılar da, meydanlarda kendilerinden geçerek heyecanla seyredenleri
çarparlardı.. paralar, cüzdanlar, hatta çocuklar giderdi! Cambazlık sonra çok
gelişti, hemen her alanda uygulama buldu; siyasetten tutun medya sayfalarında
ve köşelerinde, kurnazlık diz boyu..
“bak bak baaaak..” deyip arkadan malı götürüyorlar..
Mesela CHP’ye elli yıl öncesinden vurup, bugününü götürmek
gibi..
Fatih Camiini
bombalayacaklardı, manşetleriyle bütün milleti aylarca,
yıllarca konuşturup, bütün Ordu’yu
götürmek gibi...
Daha özel konulara da girebiliriz: “İsrail’i bak İsrail’e... van
minut” diyerek, bu ülkenin en büyük rakiplerinden Suriye’yi boğmaya, öldürmeye, vurup yıkmaya kalkışmak gibi!...
İktidar icraatlarının bütünü, neredeyse bu tür
cambazlıklarla dolu.. En büyük cambazlık öykülerinden biri de, aslında iki
yıldır gündemde: “Doktorlara bakın, hem üniversitede çalışıp hem de muayenehanelerinden
milyonlar götürüyor...”
İktidarın ve medyadaki cambazlarının, topluma iki yıldır
tartıştırdıkları, vayyy canına,
dedirttikleri konu, muayenehanesi olan akademisyenler (topu topu da 500
taneler!)..
Ama
esas götürdükleri “mal”, bütün sağlık sistemidir; tıp
fakülteleriyle, devlet ve özel hastahaneleriyle, sağlık çalışanlarıyla, bütün
doktorları ve akademisyenleriyle... Ve aslında, tabii ki ve en önemlisi,
sağlığın esas nesnesi olan bütün hastalarıyla...
İktidar, bütün sağlık sistemini tek elde merkezileştiriyor! Sanırsınız ki, Türkiye tarihinde
görülmemiş büyük bir sosyalizasyon yaşıyor, sağlıkta sosyal devlet
gerçekleşiyor!
Tıpkı Komünist
partilerin yönetimi gibi!
Hayır, tam tersine! İktidar, herşeyi kendi elinde
merkezileştiriyor; ki sağlık sistemini istediği gibi büyük şirketlere, sağlık
kuruluşlarına merkezi olarak peşkeş çekebilsin!
Cambazlar ise bize “doktorların
paralarını” tartıştırıyor!
***
Bugün Cerrahpaşa ve Çapalı akademisyenlerle sağlık
çalışanları ve sendikaları, bir
günlük grev/boykota başladı! Önceki gün, iki profesör, Raşit Tükel ve Huri Özdoğan ve arkadaşları, tıp fakülteleri
ve “sağlıkta dönüşüm” üzerine bilgilendirdiler.
“Sağlıkta Dönüşüm”, tıp fakültelerinin, bilimsel
araştırmaların ve eğitim çalışmalarının canına okumuş durumda. Sağlık Bakanını
hiç bir şey memnun etmiyor.. Akademisyenler “tamam tam gün çalışıyoruz” diyor. Anayasa Mahkemesi,
akademisyenlere 17.00’den sonra muayenehanelerinde çalışma hakkı tanıyor, ama
Bakan bey uygulama kurallarıyla ve yeni Kanun Hükmünde Kararnamelerle, herşeyi
imkansız hale getiriyor. Her yasal hakkı, karşı
bir yasa ile ortadan kaldırıyor: Ya
benim kölem olacaksın, ya da yok olacaksın!
Hastahaneleri ve tüm tıp fakültelerini, “performans ölçütleri” denen
zımbırtıyla, birer büyük fabrikaya, “seri
üretim hattı”na dönüştürdü!
Fabrika işçileri bilir, bant önlerinden akar, üzerindeki
“ürün”e bir vida, bir parça takarlar, bant sonunda ürün hazırdır.
Hastahane veya tıp fakülteleri fabrikalarında da, hastalar
akan bant üzerindeler...
Profesörler, doçentler, yardımcı doçentler, hemşireler...
de, “üretim hattı”ndaki işçiler.. “Ürün”ün sağını solunu mıncıklıyor,
vidalıyor, ağzına boru takıyor, röntgenini çekiyor, gözüne ve kıçına bakıyor,
dizine tokmakla vuruyor...
“Seri üretim bandı”na giren hastanın, yani ürünün, “muayene”den
(banttan) beş dakikada çıkması gerek. Çünkü arkada beş dakikalık yüzlerce hasta
daha bekliyor.. ne beklemesi bandın üzerinde akıyor..
Maaşlar,
“Performans Ölçütü”ne, yani bakılan hasta sayısına ve üzerinde yapılan işlem
sayısına bağlı!
Bugün bütün Türkiye’de yaklaşık 500 bin hasta muahene olacak. İstanbul Tabib Odası Başkanı diyor
ki, hasta başına düşen zaman 5 dakikadır!
Hasta, 5 dakika bile muayeneyi isyan etmeli, standartlar 20
dakikadır! 15- 30 dakika arasında değişir hasta muayenesi!
Bakanlık hastalara “beş
dakikada Beşiktaş” (*) dayatıyor!
***
Tıp Fakülteleri boşaldı.. 40 yıllık tıp-sağlık-hastalık-
bilgi birikimi, fakültelerden uçup gidiyor! Kanada’ya bile göçenler var!
Bakanlık, önce tıp fakültelerini batırıcı politikalar uyguladı, şimdi hepsini “satın
alma”, yani devralma noktasına getirdi.. dayatılan koşullar kabul edilemez
olduğu için, yüzlerce hoca izine ayrılıyor. İÜ Rektörü, Yunus Söylet Bey de seyrediyor!
Bakanlık, durumu güncel kurtarmak için “gel parça başı iş anlaşması yapalım” diye uyduruk ve aşağılayıcı
yeni bir yol öneriyor!
Akademisyenler, sağlık çalışanları direniyor. Kolay gelsin.
--
(*) Adı geçmişken: Beşiktaş’ın Çarşı gurubuna hayranım! O ne
büyük ve duyarlı bir eylemdi “Van ile
birlikte üşüyoruz”..! Bu çocuklar beni de Çarşılı Beşiktaşlı yapacak!
-22 Kasım 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder