SAYFALAR

29 Ekim 2011 Cumartesi

Yıl 1993 : Türkiye Bilimler Akademisi Kurulurken


Türkiye Bilimler Akademisi’nin lağvedilerek hükümet bağlanması konusunda, 3 Kasım’a kadar bir bekleyiş var. Acaba iktidar TÜBA’nın sunduğu yeni yönetmeliği kabul edecek mi, bu yazı yazılıncaya kadar (Salı) bilinmiyordu.. Ama şu biliniyor: Bazı üyeler, Akademi’den aldıkları yıllık 20 bin TL’lik maaştan (Araştırma Fonu adı altında…) olmamak için, üyelikten istifa etmeyi düşünmüyor. Ne ayıp! Bilimin onurunu satmak derim ben buna! 
Aşağıda, Akademi’nin kuruluş aşamasında,  18 Şubat 1993 Perşembe tarihli Cumhuriyet’te yazdığım yazıyı sunuyorum.. Tam zamanıdır!


Türkiye Bilimler Akademisi

Ülkemiz bilimi, bilim adamı, araştırmacısı, bir "yüceltilmenin” eşiğinde. Koalisyon hükümeti, biraz da Sayın İnönü'nün eski profesörlük mesleğine ve arkadaşlarına "vefa borcu”ndan kaynaklanan girişimleri nedeniyle olsa gerek, bilime destek veriyor. Hedef, parasal hacim olarak 3 kat daha çok araştırma yapmak, 10 bin kişiye düşen araştırmacı sayısını 7 den 15'e yükseltmek, dünya bilim havuzuna daha çok bilgi akıtarak, ülkemizi 40.lıktan kurtarıp 30. sıraya yükseltmek.. Tabii bir de başta çağdaş teknolojileri geliştirerek ekonomiye katkıyı arttırmak
***
Ülke bilimi için konan bu hedefler belirlenen sürede gerçekleştirilebilir mi bilmiyoruz, ama bilim adamlığının toplumun hem en saygın hem de iyi gelir getiren mesleklerinden birine dönüşümü yaşadığı söylenebilir:
a) Türkiye Bilimler Akademisi kuruluyor. Akademi yasa tasarısı şu sıralarda
Bakanlar Kurulu'nun onayında.
b) Uluslararası Bilimsel Yayınları Teşvik Yönetmeliği Taslağı hazırlandı ve onay bekliyor. Bu tasarı en iyi yabancı bilim dergilerinde yayınlanacak her bilimsel makaleye kıdemli profesör maaşı kadar (şu sıralarda 11 milyon) ödül verilmesini öngörüyor.
İki yeni düzenleme de, Türkiye'de bilim üretimine bir ivme kazandıracak, araştırmacılığı, bilim adamlığını özendirecektir. Bu açılardan tasarılar belki de Türkiye biliminin beklediği olanakları yaratacaklardır.
Burada bir acı gerçek de günümüzde paranın herşeyin ölçüsü olmasıdır. Çok para varsa bilim de var, bilim adamı da var.. Saygınlık, seçkinlik, yüceltme, gereğini aşan parayla koşut gidebiliyor.
***
Türkiye Bilimler Akademisi ülkemizin uluslararası düzeyde "iş” üreten en seçkin bilim adamlarını çatısı altına toplayacak.. cGörevi ülkeye bilimsel danışmanlık yapmak, gençleri bilime yönlendirmek, toplumda bilimsel düşüncenin yaygınlaşmasını sağlamak...
Uluslararası  kuruluşlakdan bilim ödülü ve madalya alanlar, ulusal bilim ödüllüler, kendi adıyla anılan icatları olanlar, makaleleri yüksek sayıda atıf alanlar, önemli başka akademilere  üye olanlar vb. Türkiye Bilimler Akademisine üye olabilecekler.
Ancak Akademinin toplam asli üye sayısı, "üniversitelerde mevcut kadrolarda fiilen görev yapan TC uyruklu profesör sayısının yüzde ikisini geçemeyecek.  Bugünkü profesör sayısı 5 bin. Akademinin asli üye sayısı da ancak 100 olabilecek. Yeni kurulacak üniversitelerde profesörlük kadrolarının hızla artacağını düşünürsek, asli üye sayısı 150'ye çıkabilir.
Bir de "asosye”, yani asli üye olmaya aday yetenekli genç bilim adamlarından oluşan üyeler var. Bunların sayısı asli üye sayısının en çok üç katı kadar olabilecek. Aslı üye 100 ise, onlar 300 olabilecek..Şeref üyelerin sayısına ise bir sınır konmuyor.
***
Akademi üyeliği, bilim adamlarına Akademi çatısı altında herhangi bir "iş yapma”, bilim üretme zorunluluğu getirmiyor; ama çok çok çok iyi bir maaş getiriyor..
Tasarıya göre, Akademi asli üyeleri, en yüksek  devlet memurunun her türlü ödemeleri dahil aylığı kadar maaş alacaklar. Asosye üyeler ise bunun yarısı kadar. Şeref üyelerine ödeme yok. Üyelerin esas çalıştıkları kurumlarındaki maaş ve öteki bütün hakları ise aynen sürer. Asli üyelik 70 yaşından sonra şeref üyeliğine dönüşüyor. İlk taslakta asli üyelik ömür boyu idi ve aylık maaş da kıdemli profesörün maşının üç katıydı (11x3=33 milyon).
***
Görüldüğü gibi, iş hayatında iyi bir gelir getirecek meslekleri üniversite  tercihlerinin başına koyan yetenekli ve zeki liseli gençlerin önüne, bilim de kendi yüksek maaşlı kurumlarını çıkartıyor!
Ama bilim üretimi ile normali aşan yüksek gelir ve kazanç, birbiriyle ne derece uyumludur, ne derece çelişir bir tartışma konusudur.
Akademi bu özelliğiyle bir tür Devlet bilim adamı statüsü yaratıyor. Devlet sanatçısı varsa, bilim adamı da niçin olmasın denebilir. Araştırdık: Devlet sanatçıları (sayıları 65), bakanlık kadrosundalarsa, maaşlarına ek olarak 2,5 milyon lira "titr” parası alıyorlar. O da yeni oldu. Değillerse sadece havaalanlarında VIP (çok önemli kişi) oluyorlar. Pasaportlarında yazan Devlet sanatçısı onuru ile yetiniyorlar.
Araştırdık: İngiltere'de Fransa'da ABD'de ve çoğu Avrupa ülkesinde de bilim akademileri var, bilim dünyasının en saygın akademileri. Bu akademilere üye olan bilim adamlarına bir "üyelik maaşı” ödenmiyor..Bu bir onurdur, herşeyden önce..
Ama Sovyet bilimler Akademisi üyelerine devlet maşı ödeniyordu ve hala da ödeniyor. Ülkemizde sayıları giderek artan Rus bilim adamlarıyla dirsek temasından mı etkilendik acaba?
Bazı bilim adamlarımız Akademi üyeliğinin bilimsel onurunun ve saygınlığının parayla gölgeleneceğini belirtiyorlar haklı olarak..
***
Hayat tatlıdır. Yaşamın  çıkartılacak o kadar çok keyfi var ki! Fabrika müdürleri gibi aylıkların bilim üretkenliğini arttırmayı değil düşüreceği görüşünü paylaşanların sayısı da oldukça çok.
Üyeliği paradan arındırarak, Akademiyi insanlığa, ülkeye, bilime katkıları ile saygınlık kazanmış seçkin bilimcilerin kurumu olarak görmek en iyisi değil mi?
İnsanlarımıza ihtiyacı olan gerekli para ise bir araştırma yaptırarak ödemek, bilime en çok yakışanıdır doğrusu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder