İbni Sina der
ki: “Bilim ve sanat, takdir edilmediği yerden
göç eder.” Bu sözü, Ankara
Üniversitesi İbni Sina Hastahanesi önündeki heykelinde de yazılıdır.
Konu, Türkiye
Bilimler Akademisi’nin kapatılması ve yerine iktidarın denetiminde ve
atamasında yeni bir akademi’nin kurulması. Bu konu üzerinde titriyorum, çünkü,
Akademi ve bilim, bu ülke ve geleceği ile ilgili.
İktidar, Akademi’nin yasasını Kanun Hükmünde Kararname ile
değiştirdi; üyelerinin üçte ikisini hükümetin ve emrindeki YÖK’ün atamasını
kararlaştırdı. Pratikte, Akademi hükümete bağımlı bir akademiye dönüştürüldü.
Eğer 4 Kasıma kadar
hükümet Kanun Hükmünde Kararname’de bir değişiklik yapmazsa, değişiklik
yasalaşıyor.. O zaman hükümet de YÖK de Akademi’yi bitirmek için bütün
hazırlıklarını yaptılar ve atamaları gerçekleştiriyorlar demektir.
Akademi’den bir heyet Cumhurbaşkanı
Gül ile görüştü. Cumhurbaşkanı, durumu
yeniden görüşelim anlamına gelecek net olmayan tebessümlü yanıtlar vermiş
anladığım kadar. İlgili Bakan Nihat
Ergün ve Başbakan Erdoğan ile
konuyu görüştü mü bilmiyoruz.
Ama süre doluyor.
***
Akademi yönetimi, durum netleşinceye kadar istifayı
dondurdu. TÜBA Başkanı, ünlü beyin cerrahı Yücel
Kanpolat, “biz doktorlar için,
çıkmayan candan umut kesilmez..” cümlesiyle, durumlarını anlattı.
Peki yasa değişmezse?
Önemli bir çoğunluk kesin istifa edecek. Yeni ve özgür bir
Bilimler Akademisi’nin kurulması için çalışmaların sürdürüldüğünü biliyorum.
150 kadar üye arasında 20 kadar üye istifa etmez, kalır,
diyor, bir Akademi üyesi dostum. Onları “tuzu
kurular” olarak nitelendiriyor, “akademi
siyasi iktidarın emrine girmiş, girmemiş umurlarında olmayabilir. Belki
kendilerine yönetim mevkileri de açılır, beklentisinde olabilirler...”
Akademi’nin hükümetle bir uzlaşı arayışı var. Akademi’nin
yasa taslağında bazı değişiklikler yapılarak, hükümetin açıkladığı KHK’yi
yürürlükten kaldırması ve yeni bir yasa üzerinde uzlaşma yapması beklentisi
var.
Uzlaşı taslağını görmedim, belki bir bilim insanı gönderir
de öğreniriz; ama bugünkü yönetimin üzerinde
en fazla titrediği konu, üye seçme iradesinin sadece ve sadece Akademi
yönetiminde olması.
Umarım, uzlaşı taslağında, bu iradeyi bile anlamsız kılacak
öneriler yoktur!
***
Cumhurbaşkanı, Bakan ve Başbakan, Akademi’yi kendi doğası
içinde bırakmanın ve desteklemenin önemini görmeliler. Akademi, tamamen kendi
bilimsel ölçütleriyle hareket etmelidir.
Şüphesiz Akademi’ye öneriler yapılabilir, örneğin ben
eleştiriyorum: Akademi üyelerinin ortalama başarımından çok daha sayısal ve
niteliksel başarıya ulaşmış bilim insanları varsa, onları dışarıya
bırakmamalısınız! Adalet duygusu yara alır ve siz de eleştiri alırsınız..
Burası Türkiye kardeşim!
Biliyorsunuz, dünya akademileri de ayağı kalktı. Açıklamalar,
protestolar.. yanlıştan dönülmesi çağrıları.. Akademilerin dünyada 400 yılı
aşan bir tarihi vardır. Geleneksel olarak iktidardan bağımsız, özerk yapılara
sahiptirler. Dünyanın sayılı bilim akademileri ve Science ve Nature gibi
bilim dergileri, Türkiye’deki olaya bu nedenle de büyük bir ciddiyetle
eğildiler.
***
Türkiye’de bizim bilim insanları da bir sınav arefesinde.
Bazı istifa etmeyecekler diyor ki “kardeşim devletten para gelmezse Akademi yürümez.. Durumu kabullenelim!”
Yürür! Yürümeli! O zaman şapkanı al git kardeşim!
150 kadar üyeden en az 100 kişi istifa edip yeni Akademi
için 5000’er lira koysalar, 500 bin lira eder! Hepsi bu özveriyi gösterebilir
ve tarihsel bir sürece imza atan kahramanlar olurlar... Bir kaç ay içinde
alacakları destekle bir kaç milyon liraya ulaşırlar.
Hiç kuşkunuz olmasın, birisi de çıkar evini bağışlar size!
Ama ilk taşı sizler koyacaksınız, millet görecek, bunlar ne
kadar ciddi!
Öyle armut piş ağzıma düş,
yok...
Hükümetin kucağında ölü bir akademi bırakacaksınız: Siyasetin
resmi uyduruk akademisi! Dünya akademileri ile sizler ilişki kuracaksınız! Bir
dizi projenize Akademilerden destek bulacaksınız.
Gelişmeyi büyük bir merakla ve ilgiyle izliyoruz!
-- 17 Ekim 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder