İki gün içinde 30’u aşkın asker, polis ve sivil insanımız
ölünce, hükümet ayağa kalktı, millet öfkeden köpürüyor.
Dün sabah temas ettiğim halktan kişiler, çanta ve ayakkabı
tamircisi, gazeteci, bakkal, taksici, tartışmaya katılan sokaktaki insan,
internet sorununu gidermek için gelen ve musluk tesisatçısı (abartı yok, sabah
bu işler yapıldı!), hepsi ateş püskürüyordu: Kendi insanını koruyamayan ama
Filistin meselesini hayatının odağına oturtan Başbakan’a ve iktidara verip
veriştirdi! Aynen öyle!
Biz böyleyiz... birer-ikişer, üçer-beşer ölmeyi
kanıksamışızdır; ama ne zaman ki PKK cinayetleri bir vuruşta 10’u, 20’i, 30’u
aşar, o zaman ayaklanırız! Hele, ne zamanki beş noktada birden Orduyu vururlar,
Genel Kurmay sahaya iner!
Manzara şudur:
İki hafta içinde 50 insanımız ölebilir.. Ama iki gün içinde 30 kişi ölemez!
Parça parça ölüme evet, toplu ölüme hayır!
İktidarın, Kürt Meselesi’ndeki çaresizliğinin sonucudur bu
tablo. Bir çıkmazdalar! Bugün birlik çağrısı
yapıyor, ama ulusu parçalayan kendisi...
***
Kürt Hareketi, düdüğü ötmeyen küçük bir gurup dışında, büyük
oynamakta. KCK, Ortadoğu Kürtleri ortak hareketidir! Tüzükleri öyle yazıyor!
Bölgedeki bütün Kürtleri kapsama savındadır. Irak dahil. PKK Büyük Kürdistan’ın
kurucu kuvveti rolündedir. Türkiye’de özerk Kürdistan’a doğru bir adım
atılmadıkça, silahları susturmaz; silah indirmeyi, geçmişte sık görüldüğü gibi,
ancak gücü kırılınca kabul eder.
Özerklik, temel istekleridir. Özerk bölge, kesin bölünme demektir.
Çünkü Orta Doğu’daki Kürt dinamizminin gereğidir bu. İspanya’nın Bask bölgesi
ile, Türkiye’nin Kürt bölgesi arasında zerre kadar bir benzerlik yoktur.
Bunu bilip de saklayanlar siyasal riyakârlardır! Bu gerçeği
içermeyen ve gizleyen bütün raporlardan ve kitaplardan da sahtekârlık akar!
***
Epey biri süredir, bir okurun gönderdiği mektubu yayınlasam
mı diye düşünüyorum. Belki bugün hiç zamanı değil. Ama belki de zamanı,
bilemiyorum. Mektup biraz kısaltılmış haliyle şöyle:
“Orhan bey, Kürt
meselesi üzerine yazdıklarınızı yakından izleyen bir okurunuzum. Birlikte yaşamak zorunda mıyız, sorusunu
ortaya attığınızdan beri, ben de sakin düşünmeye çalışıyorum, gerçekçi olursak,
gördüğüm kadar, Türkiye’de Kürt terörist hareketi bitmeyecek. Onlar belli bir eşiği
aştı. Savaşan, silahlı ve siyasi kuvvetleri, Türkiye ve Türklerle bağlarını
koparmış durumda. Bizim ordu Irak’a girse de, PKK güçlerini zayıflatsa da, ülke
içinde terörleri sürecek...
“Bir fikrimi paylaşmak
istiyorum: Birlikte yaşamanın koşulları ortadan kalkabilir, daha büyük tehlike
Türklerle Kürtler arasında gerilimin kıyıma dönüşmesidir. Federasyon veya özerk
bölge istiyorlar. Ben bir adım daha öteye gidiyorum, ayrı yaşayalım. Kürtler
belki oylama ile belirlenecek bir süreç sonunda, kendi bölgelerinde bağımsız
olsunlar. Ama bu şüphesiz bölünme demektir..
“Bölünme oluyorsa,
Türkleri tatmin edecek bir çözümün de ortaya konması gerek. Kürt bölgesi
dışındaki Kürtleri, orada kurulacak Kürt yapısının yurttaşı saymak, bir çözüm
olabilir. Onları doğuya zorla gönderemezsiniz. Bunu yapamazsınız. Ama ceplerine
aynı zamanda birer “Kürt pasaportu” koyarsınız ve ayrıcalıklı yurttaşlar olarak
burada yaşamalarına izin verirsiniz....”
***
Okur’un mektubunu, Türkler arasındaki umutsuzluğun
yaygınlaşmakta olduğunu göstermesi açısından buraya aldım, bütününü paylaştığım
için değil. Belki pasaport noktası dışında, PKK’nın epey mesafe aldığını
gösteriyor! Türkiye’nin bölünmesi anlamına gelecek yeni bir siyasi yapının
uygulayıcısı olabilecek bir parti ve siyasi liderin ortaya çıkması imkansız
gibidir. Bunun siyasal bedeli büyüktür.
Şüphesiz bu kurucu tarihe ihanettir de. Zaten iktidar
başından beri, Cumhuriyet tarihini bütün kazanımlarıyla birlikte yıkıp silmek
için bir sahtekar-inkarcı aydın güruhunu
besleyip büyüttü! Bu güruhun halk içinde etkileri sıfır olsa bile! Aslında,
Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiyede el birliğiyle epey yol aldılar...
Şimdi Anayasa ile Kürt Meselesine bir –ayrılıkçı– çözüm
bulabilir miyiz arayışı içindeler! Başbakan laiklikten, Arınç Atatürk’ün
büyüklüğünden bahseder oldu! AKP, Kürt Meselesi’nde daha ileri adım
atamayacağını anladığı noktada. Bundan sonra atılacak adıma ya muhalefeti de
ortak etmeyi, ya da 1990’lara benzer Kürt politikasına sarılmayı düşünüyor.
Kervanı, her zamanki gibi yolda düzecekler...
Acıların ülkesidir Türkiye! Her sağcı iktidarın irili ufaklı
darbeleriyle, bu noktaya gelmiştir!
-- 20 Ekim 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder