Ülkmizde kadınların büyük
çoğunluğu son derece ağır ve çeşitli baskılar altında yaşıyor ve ortalama günde
4-5 kadın cinayete, cinsel şiddete, töre cinayetlerine vb kurban gidiyor. Özellikle
AKP iktidarı döneminde kadınlar daha az çalışma hayatına katılır oldular. OECD
ülkeleri arasında, 15-64 yaş arası çalışan nüfus içinde kadınların sayısı son
derece az, yüzde 24’lerde; bu oranla Türkiye ilk üç arasında.
Muhafazakar toplumsal yaşam
derinlemesine körüklendikçe ve yaygınlaştıkça, kadın cinayetlerinin ve kadının
uğradığı şiddet olaylarının da tırmandığı gözleniyor. Bu durum, ülkemizde
demokratik hak ve özgürlüklerinin gerilemesiyle paralel seyrediyor!
Şüphesiz, kadın hak ve
özgürlükleri, cinsiyet ayrımcılığı ve eşitsizliği, bütün erkek egemen
toplumlarda çeşitli derecelerde söz konusu. Kuzey Avrupa ülkelerinden güneye
indikçe; Orta Doğu’ya, İslam ülkelerine uzandıkça, azgelişmiş dünyanın diğer
ülkelerine ulaştıkça, kadınlar üzerinde baskının son derece ağırlaştığı
görülür.
***
Kadın hak ve özgürlüklerinde
büyük gelişmeler sağlandı. Ama unutmayalım ki, bu mücadelenin tarihi şunun
şurasında, 100-130 yıl.
Oysa kadınlar üzerinde her
türlü erkek ve toplumsal baskının, cinsiyet eşitsizliğinin tarihi ise insanlık
kadar eski! Bu nedenle, toplumların hücrelerine kadar işlemiş bu eşitsizliği
ortadan kaldırmak için daha uzun yıllar sistemik mücadele etmek gerekir..
Hele siyasal dinciler iktidarda bulundukları sürece,
cinsiyet eşitsizliğinin ancak gerilemesinden söz edebiliyoruz, eşyanın
tabiatına uygun olarak! (Pek çok “akıllı” gibi görünen kadının bu iktidara
destek vermesi, ancak kadın mücadelesine ihanetle eşdeğer tutulabilir!)
Kadın üzerindeki baskıların
özünü cinsellik oluşturuyor.. Peki, acaba
hayvanlar dünyasından, kadınlar üzerindeki baskıyı yoketmek için
öğrenebileceğimiz bir şey var mı?
Yarınki Cumhuriyet
Bilim ve Teknoloji’teki ilginç yazıya göre, babun maymunlarının hayatları,
insanlara ışık tutabilir.
***
Yazıda soruluyor: “Cinsiyetler arasında yaşanan eşitsizlik insanın doğasından kaynaklanan
bir özellik midir, yoksa kadına yönelik olayların yinelenmesini önleme
konusundaki başarısızlığımızın bir sonucu mu?”
Primat uzmanları Martin Muller ile Richard
Wrangham “Primatlar ve İnsanlarda
Cinsel Baskı” kitaplarında diyor ki, insanlar arasında “doğurganlık olasılığı daha uzun erimli olan
genç kadınlar karşısında erkeklerin korkutma ve şiddet uygulama eğilimi daha
fazla.. Kocaları tarafından öldürülen kadınların çoğunluğu ergenlik dönemi ile
24 yaş arasındaki kadınlardan oluşmakta. Bunu 25-34 yaşlar arasındaki kadınlar
izlerken, en düşük öldürülme oranına menopoz dönemine yakın ya da menopoz
sonrası kadınlar (50 yaş ve üzeri) arasında tanık” olunuyor.
***
Şimdi gelelim maymunlardan öğrenmemiz gerekene:
“Bonobo maymun
toplumuna özgü eşşiz bir özellik, dişilerin birbirlerine verdikleri destek
sayesinde, dişi-egemen bir tür olmalarıdır. Dişi bonobolar sürekli birbirlerine
destek olur. Erkek bonobolar, bu “kültürle” büyür ve saldırganlık yerine,
koruyup gözeten bir davranış biçimini yeğleyen daha yaşlı erkekleri örnek alır.”
Savanlık babunlarında da, sevecenliğin
ödüllendirildiği bir kültür gelişmiş. “Başka
bir yerde doğup ergenlik döneminde topluluğa göç eden erkekler, o toplulukta
geçerli olan davranış biçimini benimsiyor.”
Çıkarsama: İnsan dışındaki primatların sergiledikleri bu örnekler, kadın haklarına
daha yoğun bir biçimde odaklanmanın, cinsel baskı düzeyini azaltabilir ve
toplumu da tümden değiştirebilir..
***
Sonuç: “Kadınlar, gerek siyasal gerekse ekonomik açıdan, daha büyük bir
toplumsal güce sahip olurlarsa, toplumun sağladığı güçlü destek ağları
sayesinde erkeklerin uyguladıkları cinsel baskıya çok daha kolay karşı
koyabilir. Bu toplumsal güç, erkek kültüründe genç erkeklerin cinsel yaklaşımlarında
kadınlarla etkileşimlerini olumlu yönde etkileyecek bir değişimi de beraberinde
getirecektir.
“Kadınları
cinsel baskı ve tacizden koruyacak siyasal önlemler önemli, ama asıl önemli
olan, yalnızca erkekler için değil, bu konuda çifte standart uygulayan kadınlar
için de geçerli olacak toplumsal bir değişimdir. Belki de böyle bir toplumsal
değişimin sonucunda cinsel baskının geçmişe gömüldüğü bir ortam yaratabiliriz...”
Ne dersiniz?
--- 1 Eylül 2011 / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder