SAYFALAR

6 Eylül 2011 Salı

İsrail’e Karşı Ol, Suriye ile Çatış!


İkisi birden olmaz.. Biri mutlaka yalan. Burada hangisi diye sormanın okurlarım açısından anlamsız olduğunu biliyorum. İktidar ideolojisi, geçmiş kişilik özellikleri, İslamcılığı nedeniyle şüphesiz ki İsrail’e karşıdır! Filistin, şüphesiz ki insanlığın kanayan vicdanıdır. Bu vicdanın bir parçası olmadan, dürüst insan olamayız.. belki de insan olamayız!
Dünyada günde bir dolarla yaşamını sürdüren 1 milyarı aşkın insan da bizim ortak vicdanımızdır. İnsanlığın kanayan yarasıdır.. Konu sadece Somali’de uç noktada zor durumda bulunanlarla sınırlı değildir..
Batı uygarlığının Filistin’de (ve daha pek çok konuda) vicdanı belki de yoktur.
“Batı uygarlığı” diyerek yanlış yapıyorum.. Burada, Batı ülkeleri politikaları ve bu poltikalara yön veren iktidar odaklarıyla, Batı uygarlığını aynı anlamda kullanmak yanlıştır.
Batı ülkelerinin dünya politikaları başka, orada yaratılan uygarlık ise başkadır! 
Ama çok temel bir yanlışlık da, Batı uygarlığının yarattığı ortak değerlerin, vicdanların, hukuk ve adalet içeriklerinin, Batı ülkeleri politikalarına yön vermemesidir!
Uygarlık ve çağdaş politika, batıda birbiriyle buluşmuyor.
Ancak yine de unutmayalım ki, bugün batı ülkeleri politikalarına, kapitalist ana düşünce ve çıkarlar yön veriyor..
Bu bakımdan, Batıda, yarattığı uygarlıkla uyumlu, yeni bir ekonomik ve sosyal sistemin geliştirilmesi gerekir. Zaten kapitalizm çökmekte olduğuna göre!
***
Konuyu dağıtmayalım: İsrail’e düşmanlık ve Suriye’yle çatışmacı politika birbiriyle uyuşmaz. İsrail’e karşıysanız, İsrail’in Orta Doğu’da İran’dan sonra iki numaralı düşmanı Suriye ile çatışmanız, akla zarardır. O zaman İsrail’in Orta Doğu’daki çıkarlarına hizmet edersiniz.
Füze savunma sistemi, güncel olarak İran’ı (ve Suriye’yi) hedef alıyor ve İsrail’i koruyorsa...
...sen de füzeleri Türkiye’ye yerleştiriyorsan..
İsrail’e hotzot boşunadır!
İsrail ve Batı, Suriye’yi yemek istiyor. Bu yeni bir şey değil! Yeni olan, Arap Baharı’nın etkisi ve/veya ABD ve Batının parmağı ve kışkırtması ile, Suriye’de içte çatışmacı bir durumun ortaya çıkmasıdır.
Şüphesiz ki, Esad’ın kendi halkı üzerine topla tüfekle yürümesinin kabul edilebilecek bir yanı yok. Uygarlık, yarattığı uluslararası mahkemelerle, halklara ve muhalefete karşı katliamların, cinayetlerin hesaplarını sormaktadır.
Bu, diktatörlüklere karşı olan herkes için, hepimiz için bir kazanımdır! Hesap sorulması, iktidarların istedikleri ölçüde güç kullanmalarına karşı önemli bir caydırıcılıktır!
Halkına karşı şiddet uygulamak ve katliam suçundan, dünya mahkemesi önünde yargılanmaktan daha aşağılık ve utanç verici bir şey olamaz..
***
Ancak Suriye konusunda (tıpkı Libya’da olduğu gibi) batı kışkırtıcılığı diye de bir olay var!
Bu kışkırtıcılık, bölgesel zenginliklerin denetimine ve bölgesel iktidarların batı çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini sağlamaya yöneliktir.
Suriye tam da bu politikanın kurbanıdır.
Suriye’ye karşı açılan cephe, bu ülkenin parçalanmasına kadar varabilir. O parçalardan biri, Kürtler içindir. İsrail bile Golan tepeleri gibi yağlı bir parça alabilir. Gerisi sen sağ ben selamet!
***
Suriye bizim iç meselemizdir, Osmanlı bakiyemizdir..” gibi yaklaşımlar ise, akla neleri getiriyor?! 
İktidar, Batının Suriye konusundaki kararlığını gördü, acaba oradan bize ne düşer hesabını mı güdüyor... “Eğer büyük bir doğa afeti üzerinize geliyorsa, en iyisi o afetin bir parçası olmaktır,” şeklinde mi diye düşünüyor olabilirler?
O zaman da, İsrail’e karşı olmanın anlamı var mı, diye sorar ve dünkü yazımda belirttiğim gibi, iç politikada “lider palazlama”, pazarlama ve sahneleme sanatını gündeme getirirsiniz.
***
Ama, Batı için Suriye zordur!!!
Bu nedenle de kestaneleri ateşten alacak bir araca gerece ihtiyaçları var.
Ki, ters bir durumda okkanın altına kendileri gitmesin..
Zaten, gitmeyeceklerdir!
Bizler varken, hazır ve nazırken.. ve aleste beklerken..
---6 Eylül 2011 / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder