Celal Şengör’ün Cuma günkü Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergimizde çıkan Porno Siteleri ve Sayısız Faydaları Hakkında yazısını okudunuz mu? Gazete yönetimi yerinde olsam, Cumhuriyet Portal’a koyardım.. Ve yanına da aynı sayımızda Doğan Kuban’ın Monogomi başlıklı yazısını... tıklama rekoru kırarlar... Celal, porno filmlerini neden sevdiğini ve pornonun yararlarını anlatıyor:
“Cinsel faaliyet zevkli, hem de çok zevklidir. Bunu adam gibi yaparak ondan en üst düzeyde zevk almak da bir eğitim işidir... İlkel kültürlerin pek çoğu, çiftleşmeyi ayıp saydığı için, gençler bu bilgilerden mahrum kalarak cinsel hayatlarında mutsuz olur ve tabiatın bizlere sunduğu bu müthiş hediyeden istifade edemezler.”
Ve dikkat: “Irza geçme, namus cinayetleri, çocuklarla cinsel ilişkiye girme gibi sapıklıklar adam gibi cinsel eğitim almamış ve bu nedenle tabiatın kendisine verdiği çiftleşme dürtüsünü kontroldan âciz erkeklerin yarattığı vahşet örnekleridir. Bunların en uç örnekleri, sevişmeyi ayıp ve günah sayan dinlerin pençesindeki toplumlarda görülür... Her gün televizyonda gördüğümüz vurdulu kırdılı, şiddeti öven filmler, porno filmlerinden çok, ama çok daha zararlıdırlar ve bu filmlerin, içinde yaşadığımız terör yüzyılının şekillenmesinde büyük rolü vardır. Pornonun mesajı barışçıldır ve nihayet sevişmeyi ve çiftleşmeyi, yani ekseri insanın er veya geç yaptığı ve mutlu sonuçları olan bir hareketi resmeder. Pornoyu yasaklamaya kalkan ilkel kafa, şiddet içeren filmleri tezgâhlamakla kalmıyor, bütün dünyada muhtelif isimler altında şiddeti körüklüyor...”
Doğan Kuban Hoca, Monogami üzerine:
“Çağdaş toplum tek erkek, tek kadın diye bir düzen icat etmiş. Grayling bunu tarihi ve biyolojik verilere dayanarak şöyle özetlemiş: ‘Monogami de insanın icadıdır. Günlük yaşamda tarih boyunca monogami hiç olmamıştır’. Monogami.. yaşam boyunca bir kez evlenmek anlamına geliyor. Kadın ya erkeğin evlilik dışında seksüel davranışlarına ilişkin bir şey içermiyor... Amerika’da yapılan araştırmalarda, herkesin tahmin edebileceği sonuçlar var. Erkeklerin %70’i, kadınların %40’ı evlilikleri dışında kaçamak yapıyorlarmış. Doğada hayvanlar aleminin %98’inde monogami yokmuş. ..Erkeklerin doğal poligamik eğilimleri nedeniyle kadınlardan farklı oldukları savı da çürütülmüş. Böyle istatistikleri kafalarına takan erkeklerin ne kadar cinayet işleyebileceğini hiç düşünmeyin. Kısaca ne tarihte ne de doğada, ne erkek ne de kadın için tek eşlilik yok.. bugünkü yaşamın gerçekleri, gerçek tek eşliliğin aşkla, sevgi ile, toplumsal ahlak kurallarıyla ilgisi olabileceğini, fakat doğada olmadığını gösteriyor.”
Einstein Ne Demiş?
Büyük bilim insanı Einstein’in “Fikirler ve Tercihler” kitabını karıştırıyorum yıllar sonra yeniden.. Nüfus artışı üzerine bazı düşüncelerine rastlıyorum. İlginç.. Bazı Avrupa ülkelerinde faşistlerin politik nedenlerden dolayı ülkelerini nüfus artışına ittiklerini yazıyor! (s.13) Unutmuşum, evet böyle bir durum vardı Avrupa’nın faşist ükelerinde! Doğurun, çok doğurun, durmadan doğurun!
Einstein bu konuya şu bağlamda değiniyor: Eskiden ABD’de az nüfus vardı, emek/işgücü çok pahalıydı, bu durum Amerikalıları herşeyi “işggücünden tasarruf etmek üzerine tasarlamaya” itmiş.. ‘Ters uçta ise, ucuz işgücünün teknolojik gelişmeye köstek olduğu, nüfus patlamalarının yaşandığı Çin ve Hindistan duruyor.”
Neyse, Türkiye’yi düşündem de..
Seksoloji Dergisi
Sevgili dostum Orhan Karaveli ağabeyiyle birlikte 1948’de Seksoloji dergisi çıkarmıylardı. Yazarları arasnıda o zamanın ünlü insan ve kalemleri de vardı: Akil Muhtar, Fahrettin Kerim Gökay (İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı), Peyami Safa ve daha niceleri... O dönem için ileri bir adım! Karaveli, Vilayete gider ve Gökay’a yazısı karşılığında telif ücretini bir zarf içinde takdim ederdi! Gökya, zarfı açar herkesing özü önünde içindekileri sayar (yazı başına 50 TL!) ve odadakilere de rüşvet falan almıyorum, yazdığım yazının telfini alıyorum der ve yeni yazısını Karaveli’ye takdim ederdi!
Bir gün savcı dergi için soruşturma açar.. Soruşturma safhasında Gökay savcıya der ki, “bu çocuklara dokunursan karşımda beni ve Akil Muhtar’ı bulacaksın mahkemede, ve seni rezil ederiz..” Nereden nereye!
Susun ve Oturun!
Önce liderleri açıkladı “mahkeme karar verecek dışarı çıkıp çıkmayacaklarına, Meclis’e gelip girmeyeceklerine..” Yani şunu demek istedi: “Benim mahkemem, benim yargıcım karar verecek buna”.. Nedense bu noktada “benim..” demekten kaçındı! Sözde o noktada tarafsız görünecek ya! Derken bakan beyi, sazı eline aldı ve Anayasa gereği çıkmaları mümkün değil demez mi!? Bu, hukuk, Anayasa, mahkeme vb konusu ise, neden ağzınızı büzüp oturmuyorsunuz ve sizi ilgilendirmeyen bir konuda sağa sola hemen talimat vermeye başlıyorsunuz!
Evet talimat diyorum: Çünkü oturduğunuz koltuklar tamamen talimat koltuklarıdır! Demokrasinin D’si yanınızdan geçmiş olsa, bu konuda susarsınız.. Anlaşılan Türkiye seçim sonrası yine büyük bir yarılmanın ve savaşın içine düşecek... Milletin verdiği hak, siyasi olarak gasp edilmeye çalışılacak..
Milletin iradesi mi? Kah kah kih kih!
O işime geldiğinde irade, yoksa makarna piyale!
--- 12 Haziran 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder