Başbakan miting alanlarında sık sık dile getiriyor, nüfusunuzu arttırmalısınız, çok çalışmalı yani çok çocuk yapmalısınız, en az 3, anlaştık mı, durmak yok.. Örneğin Sincan’da 16 Mayısta şöyle diyordu:
“Bizim başarımız, bizim gücümüz nereden geliyor? Genç nüfusumuzdan. Yıllarca bu ülkede doğum kontrolünü teşvik ettiler. Şu anda CHP aynı şeyi yapıyor.. Bu milleti doğum kontrolüyle, ne yazık ki dünya sahnesinde, yaşlı bir nüfusa sahip ülke olması için hep telkinler yaptılar… sakın bu oyuna gelmeyin. En az 3 çocuk..”
Bu “talimatları” Gül’den tutun Davutoğlu’na kadar hepsi yineliyor!
Türkiye’de çevre katliamlarını gözetmekle görevli bakan Veysel Bey, Başbakanından aldığı feyzle seçmenlerine en az beş çocuk yapmalısınız diyerek çıtayı yükseltti! Eh, Başbakanı en az 3 diyor, yani ucu açık! Belki 10’a kadar yolu var!
AKP’nin bu çok çocuk politikasının anlamı nedir?
***
Bugün Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’de (CBT) önemli bir yazı yayımlıyoruz. Fransız sosyal bilimci Emmanuel Todd, Arap ülkelerindeki demokratik başkaldırıyı yorumluyor. 2007 yılında yazdığı “Durdurulamaz Devrim” kitabıyla, bu gelişmeleri öngörmüş ender bilimcilerden!
Todd’a göre, bu devrimin ayak sesleri, nüfus göstergelerinde önceden duyulmuştu: Kadınlar arasında okuryazarlılık hızla artmış, doğum oranları düşmüş ve yaygın olan akraba evlilikleri önemli bir azalma olmuştu!
Diyor ki: “Her türlü modernleşmenin koşulu demografik modernleşmedir. Onunla birlikte, dindarlık zayıflıyor. Arap toplumlarında daha şimdiden laikleşme anlamında, bir anti-İslamlaşma yaşanıyor, tıpkı bir zamanlar Avrupa’da anti-Hıristiyanlık gibi .. Değişmez İslam ve değişmez Müslüman tamamen Batının hayali tasarımlarıdır.”
Devam: “Bu gelişimin sonunda, politik sistemin değişimi, git gide yayılan demokratikleşme dalgası ve tebaalıktan vatandaşlığa geçiş var... 1975’te kadın başına 7,5 çocuk, 2005 yılında 3,5’a düştü. Tunus doğum oranları artık Fransa’ya yaklaştı. Fas, Cezayir, Libya ve Mısır’da kadın başına üç çocuk sayısının altına inildi. Yani genç yetişkinler anne ve babalarının aksine okuma yazma biliyor, doğum kontrolü uyguluyor..”
Peki, Arap /İslam dünyasında çağdaşlaşmada neden geri kalındı?
Sıkı durun, önemli bir yanıtı var:
“Kuzey Hindistan ve Çin için de geçerli olan, yani İslam, Hinduizm ve Konfüçyanizm farklı üç din bölgesi için basit bir açıklama var. Bu üç bölgenin ortak noktası, kadının küçük görülmesi ve haklarının kısıtlanmasına dayanan geleneksel bir aile yapısıdır. Bu yapı Mezopotamya’da İslam öncesine kadar uzanıyor. Hatta Muhammed, günümüze kadar birçok Arap toplumundaki kadının sahip olduğundan fazlasını sunmuştu kadınlara...”
Ataerkil düzen “her türlü toplumsal gelişmeyi engellemekte. Hakları kısıtlanan kadın, çocuklarını daha ilerici ve dinamik bir şekilde yetiştiremiyor. Toplum kemikleşiyor ve adeta uykuya dalıyor, bireylerin güçleri gelişemiyor. Özgür eş seçimine dayanan aşk evliliği hakkı 19.yy Avrupası’nda toplumsal hiyerarşiyi dağıtarak, özgürlük gereksinimini doğurdu..”
Arap ülkelerindeki gösterilerde en önde kadınlar ve kızları görüyoruz!
***
Türkiye Arap ülkesi değil ve hiç olmadı! Atatürk’ün bu ülkeye yaptığı en büyük devrim, belki de, kadınlar üzerindeki yüzyılların zincirini parçalayıp atmasıdır!
Bu açıdan kadınlar devinim ve değişimin motorudur, çünkü toplumun en baskı altındaki ezilen kesimidir, üstelik toplumun yarısıdır!
Dinciler, AKP ve diğerleri için kadını türbanlamak, klasik-moden çuvalın içine sokmak, tarihsel geçmişlerinden aldıkları bir görev! Kadını dini-erkek toplumun klasik çocuk doğuran ve erkeğine hizmet eden figürü olarak tutmak. Türban, hiç bir zaman kadın veya insan hak ve özgürlüklerinin bir unsuru olmamıştır! Her zaman en gerici erkek ideolojisinin yaptırımıdır!
Erdoğan ve adamları, kadını toplumsal sahneden ve yaratıcılıklarından geri çekerek, evde çocuk doğurma makinesi olarak çalıştırmak istiyor!
Bol çocuk, zavallı bir anne, sürünen ama üç kuruş sadaka alan bir aile.. gereğince toplum hayatına entegre olamamış milyonlarca çocuk-genç..
Ve her türlü siyasal, ideolojik, dinsel iktidar manipulasyonlarına açık, oy depoları!
Türkiye, çok yol aldı kadın özgürlüğünde. Önemli bir kesim özgür..
Ama Erdoğan’lara, özgür olmayan milyonlarca kadının varlığı gerekmektedir!
Dört yılda bir “milli irade” aracı olarak kullanacağı...
Fakat kadınların mücadelesi, tarihi tekerleğini ileri doğru çeviriyor...
--1 0 Haziran 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder