Mehmet Aksoy, Berlin’de Almanya’da el üstünde tutuluyordu, heykelleri Berlin’de alanlarda, müzelerde ve başka Avrupa kentlerine topluma katkıda bulunuyordu! Dün sordum ona: Hiç bir kötü şey yaşadın mı Almanya’da?
Durdu, güldü, hayır tm tersine heykellerim hep korundu dedi ve “Meçhul Asker Kaçağı” heykelinin öyküsünü anlattı:
O zamanlar Almanya’nın başkenti olan Bonn’da önemli bir alana konmak üzere bir barış heykeli yarışması açılıyor. Dünya Barış Yılı ilan edilmiş.. Aksoy, yarışmada birinci geliyor. Heykel bitiyor. Yıl 1989. Ama Hristiyan Demokrat’lar heykeli belirlenen yere koymak istemiyorlar, çünkü Heykel, Hitler’in ordusundan kaçan askerlerden esinleniyor... Asker kaçaklarını yüceltiyor! Hristiyan Demokrat Parti ise bunu Alman ordusuna ve askerine hakaret olarak kabul ediyorlarlar..
Oysa Hitler’in ordusundan kaçmaktan daha şerefli ne olabilir?!
Bonn’da projenin sahibi Kilise’nin yetkilileri “Heykel bize iltica edebilir, zaten bizim heykelimiz” diye sahip çıkıyorlar.. Heykel kilise önüne törenle yerleştiriliyor.. Ağırlığı 10-15 ton! Mumlar yakılıyor heykelin çevresinde.. Halk heykele sahip çıkıyor!
“Meçhul Asker Kaçağı” Bonn’a yerleşemiyor ama Almanya’nın eyaletlerinden talepler geliyor, bir tır üzerinde bir yıl boyunca Almanya’yı dolaşıyor..
Derken Berlin Potsdam belediye yetkilileri heykelin kendi bölgelerine dikilmesini talep ediyorlar. Aksoy kabul ediyor, Potsdam hem İkinci Dünya Savaşı’nın sonlandığı hem de Barış’ın imzalarının atıldığı yer! “Meçhul Asker Kaçağı” nihai yerini buluyor!
***
Mehmet Aksoy bir yıl sonra Potsdam’a heykelini görmeye gidiyor. Heykelini zor buluyor.. Çünkü her tarafı bez afişlerle donatılmış, üzerine sloganlar yazılmış.. Görünmüyor.. Çevresinde onlarca genç.. hava soğuk ateşler yakılmış.. Körfez Savaşı günleri, gençler savaş bitinceye kadar burada kalacağız, heykeli bekleyeceğiz diyorlar.. Heykel bir protesto simgesi! Ama Aksoy heykelinin kapanmış olmasına gönlü razı değil. Onları ikna ediyor, afişleri üzerinden indirip heykeli temizliyorlar.. Neden sonra gençler Aksoy’a kim olduğunu sormayı akıl ediyor!
***
Mehmet Aksoy geçen yıl Potsdam belediyesinden bir mektup alıyor. Kış orada soğuk geçer, Heykelde çatlaklar oluşma kuşkusu var. Önerileri, en soğuk 3 ay boyunca heykeli bir ahşap korumaya almak.. Soruyorlar: Acaba Aksoy bunu kabul eder mi? Ancak bazı Potsdamlılar da “bunların niyetleri kötü olabilir” diyerek, heykelin örtünmesine karşı çıkarlar..
***
Mehmet Aksoy, bazen ağlayacak duruma geliyorum ve kafamı öteye çeviriyorum diyor. Hele işçilerin “Allahüekber” diyerek İnsanlık Anıtı’nın, aslında ise Mehmet’in çocuklarının kafasını koparmaya girişmelerine dayanamıyor.. Başbakan’ın kafasının içinde putlar olduğunu düşünüyor: Bu nedenle kutsallıklarla düşünüyor. İşçilerin de İnsanlık Anıtı’ını put yıkar gibi dini ayinlerle kesmeye başlamaları, siyasetin halk içinde nasıl kötü tohumlar ektiğinin tehlikeli örneği!
Bir cihat açma olayıdır, İnsaanlık Anıtı’nın başına gelenler!
Acaba Enel Hak mi desem diyor, Aksoy... İnsanlar Tanrının suretleriyse, bizim heykellerimiz de Tanrının sureti olarak kabul edilebilir.. Sanatçılar tanrısal sureti dışavuruyorlar.. Hallacı Mansur’u düşünüyor şu sıralarda..
***
Kars’ta heykelin çevresinde bir yaşam alanı oluşmuştu, diyor. Gelinler gelecek fotoğraflar çektirecekti!
Türkiye’ye neden kalkıp geldi? Sanatını Türkiye üzerinden yapmak isteği.. İnsanın yurdunda yaratmak istemesinden daha doğal ne olabilir? Berlin’de ilk Görsel Sanatlar Derneği’nin kurucusu.. Heykelciliği, özel.. (Kunstanbau!)
Almanya’da el üstünde tutulan bir uluslararası sanatçımızın başı, Türkiye’de ise dertten kurtulmuyor...
Türkiye gericiliğin bütün hatlarıyla hüküm sürdüğü, iktidarda olduğu bir yer..
Ama “beni kolay kolay yıkamazlar” diyor..
Sanat, yaratıcılık beyinde, düşüncede..
“Hangi vinç onu asabilir”?
--28 Nisan 2011 / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet