SAYFALAR

12 Mart 2011 Cumartesi

Başbakan, Basınla Çarpışa Çarpışa..

“Şu an cezaevlerinde mesleği gazeteci olarak kayda geçen 2000 kişi var. Bir tanesi bile gazecelik faaliyetinden dolayı cezaevinde değil.. 500’ü halkı kin ve nefrete kışkırtmaktan tutuklu ve bir kısmı hüküm giymiş. 475’i gizli terör örgütüne üyelikten yargılanıyor.. 375’i Anayasal düzeni zorla değiştirmek faaliyetlerinden, 125’i yalan haber yazdığı iddiasıyla yargılanıyor; 50 tanesi cinsel tacizden, 25 tanesi.. Hiç kimse yazı yazdığı için tutuklu değil, hiç bir gazetenin manşetine karışmadım. Gazetecileri hükümet değil, yargı tutukluyor, yargı bağımsızdır, işine karışmayız; durum böyleyken bu durumu bize karşı basın özgürlüğü yok diye bize karşı kampanyaya dönüştürüyorlar..”
Bu ülkenin başı salı günü konuştu! Tabi, rakamları ben abarttım ki ne demek istediği kabak gibi ortaya çıksın diye! Bu tabloya göre, ülkenin diyelim ki gazetecilerinin büyük çoğunluğu içeride, ama hiç biri mesleki faaliyetinden dolayı tutuklu değil!
Ergenekon savcısı da, yazdıklarından değil, şimdi açıklayamayacağımız gizli delillerden dolayı içerideler... demişti.. RTE ile savcısı arasında bir fark yok!
Bu kokuşmuş hukuki, medyatik, idari ileri otokratik düzeni savunanlara bakarak, Ergenekon ve Balyoz kumpasının neye göre kurgulandığını anlamayan beri gelebilir, işte uçurum orada!
Başbakan, bu konuşmasıyla, bütün inandırıcılığını yitirdi! Muhalif medyaya olan köklü düşmanlığını da zaten konuşmasında “bize muhtar bile olamaz diyen medya ile çarpışa çarpışa iktidara geldik” cümlesiyle açıkladı..
Evet, medya ile çarpışmanın ilk ayağında, iktidar yandaşı onlarca gazete ve TV kanalının yaratılması vardı! Kamuoyu ile iletişimi tam iktidar denetimine almak için bu yetmedi tabii ki.. Merkez medyadan Sabah Grubu, oğlunun genel müdür olduğu yandaş işadamına devlet bankası kredi ile satın alındı! Doğan Medya’nın ümüğüne çöküldü! Gözcü kapattırıldı! Yazarlar atıldı. Olmadı 5 milyarlık haksız ve yoketmek amaçlı vergi çıkartıldı! (Yarısı mahkemelerdern döndü!).. Şimdi Ülker Grubu devreye sokuldu, DYH’i satın almak için...
RTE, çarpışmasını sürdürüyor. OdaTV ve diğer bağımsız gazeteler, bu son çarpışmanın kurbanları!
Dahası var! Azzzz sonra!
Bir faşizm hükümranlığı kuruldu!

***
BİR “AJAN KURGUSU” DENEMESİ: BAYAN İKLİM OLAYI

Habertürk’te Altaylı ile söyleşiyi izledim. Yüzde 80 olasılıklı bir “ajanlık olayı” ile karşı karşıya olduğumuz kanısındayım. Şimdi “kurgu”mu sunuyorum.
Tam amerikanvari bir seçim öncesi olay! Orada adettendir, Başkan ve önemli adayların özellikle aşk meşk işleri ortaya çıkartılır ve herşey tam bir itibarsızlaştırma operasyonuna dönüşür.. Esinlenme oradan!
Hata yaptı Teke Tek’e çıkmakla! Böylece kendini tam ele verdi! Savunma kurgusu iki ayak üzerinde kuruluydu. Döndü dolaştı bunları söyledi:
1) “Ne kadar mükemmel bir gazeteciyim. Bir işe girdim mi manşetler yaratırım! Şunlara bakar mısın! Gazetecilik ile yanıp tutuşurum! Şu hazırladığım sorular ne kadar mükemmel, lütfen bir göz at!” Böylece CHP liderleriyle bütün ilişkilerinde esas dürtüsünün gazeteciliikten başka bir amaç taşımadığına inandırma rolü oynadı! Baktım yazılarına, sıradan şeyler!
2) “Ben kimseye açıklama yapmadım. Muammer (İnce, yani!) ve Baykal ile yaşadıklarımı kimseye anlatmadım, sadece partinin haberi olması için Gürsel’e söyledim.. Soner Yalçın’a söylemişler. Beni aradı, doğru mu bunlar diye sordu, dinlemeye takıldığı için ortaya çıktı..”
Olay tamamen yarattığı “taciz” iddiası olayının, dinleme yoluyla kendiliğinden patlaması üzerine kurgulanmış. Nasılsa telefonla nakledilecek. Böylece konu patlayacak ve o da masumiyeti oynayacak. Gürsel’e anlatarak, zincirleme reaksiyonun tetiğini çekiyor!
Devam edersek: İklim hanım, CHP liderlerine musallat olmuş durumda.. Baykal’ın kapısını aşındırıyor. Fotoğraf vericem falan.. Gitmesi yeter, oradan nasılsa kendi öyküsünü yazar! “Muammer”i diline doluyor. Gürsel’le konuşuyor. Ve Bunlar yetmiyor, Kılıçdaroğlu’nu da işe katıyor! “Bana doğru mu bu diye sordu, başımı öne eğerek evet (fısıltıyla okuyun!) dedim.” Oysa böyle bir konuşma geçmemiş, ayrıca bir AKP liderine komplo kurma önesinde bulunmuş!
Akşam gazetesinde “içip içip kapıma dayandı” öyküsüne düzeltme göndermedi. Bir kriminal olayla karşı karşıyayız. Yüzde 80 olasılıkla, bir ajanlık olayı değilse, “yazılarını düzelttiğim insanlar nerelere yükselmişken, ben aşağılarda sürünüyorum, hak ettiğim yerde değilim” bunalımının yarattığı bir CHP başına çorap örme olayı ile karşı karşıyayız. Hep sağcı taraklarda bez dokumuş, ama kendisi CHP’yi bir severmiş ki sormayın..
Ama olay çözülmüştür, hayatının zirvesini yaşadı ve anında aşağı indi! CHP bakalım çukura itecek mi!
---10 Mart 2011 / Bilim ve Siyaset – CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder